İstanbul'u fethederler, suyu saraya gidecek çeşmelere eşit ağırlıkta pamuk balyaları atarlar, sonra güneşte kurutup tekrar tartarlar. En hafif gelen pamuğun olduğu çeşmeyi bulurlar,
Sultanahmet civarındaki bir çeşme. Cidden de suda çözünen metaller, su buharlaşıp uçunca pamuğun içinde kalıp ağırlık yapar, o yüzden en az artığa sahip olan pamuk en hafif kalır. Saray mutfağından iki görevli, Fatih'in korumalarından iki görevli, bir de bağımsız denetçi gelir, suyu doldurur, testiyi mühürlerler, padişaha su öyle gider. Dünyayı yönetecek padişahın içeceği suyun sağlıksız olma ve zehirleme riskini en aza indiriyorlar.
Aynı dönemde Louvre Sarayı'nda tuvalet yok.
Böyle iş kalitesi geleneğine sahip bir ülkeden olup da nasıl işini son derece sıradan yapan insanlar hâline geldik sizce?
"İyiler kimseye boyun eğmez, "dedi. "Bunu unutma. Bu kötülüklerin, size hâlâ pek çok iyilik olduğunu unutturmasına İzin verme. " Gülümsedi. " Çiçeklerin sayısı hâlâ zararlı otlardan daha fazla."
Merhaba iyi akşamlar herkese. Kitap hakkında yorum yapmadan önce yaşadığım coğrafyadan bana kalanlardan bahsetmek istiyorum. Okurken “bize ne?” diyebilirsiniz, buna saygı da duyarım. Fakat benim bunu anlatmam gerek. Çünkü yaşadıklarım tamamen bize, biz doğarken, üzerimizden çıkartamayacağımız bir elbise olarak verilen ve azınlık sayılan