Ben Uğur Mumcu’nun gazetedeki köşesini her gün okuyan, kitaplarını çıktığı zaman hemen alıp okuyan biriyim. Akşamları Nazlı Ilıcak ve onun gibilerin hainliklerini belgelerle ortaya koyduğu tartışma programlarını mutlaka izlerdim. Uğur Mumcu da tıpkı Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Ahmet Taner Kışlalı, Necip Hablemitoğlu ve diğer gerçek aydınlarımız gibi Türkiye’nin aydınlık geleceğe giden yoldan saptırılması için katledildiler. Karanlığın aydınlanmaması için öldürüldüler. Katilleri bilinip, bulunmak istenmeyen bu güzel insanlar ve Türkiye’nin hal-i pür melali yıllar geçtikçe daha netleşiyor.
Güldal Mumcu bu konuda Uğur Mumcu’nun katledilişi ve sonra gelişen olaylar üzerinden bir mum yakıp bizlerin gözlerini açmaya çalışıyor.
Bildiğimiz gibi Güldal Mumcu Mecliste de Başkanvekilliği yaptı ve eşinin katillerini bulma konusunda bence elinden fazla bir şey gelemedi. Ama bu kitapla en azından bazı mesajları iletmeyi amaçlayıp bu kadar zaman sonra ancak o kalın perdeyi biraz aralamış.
Galiba tıpkı ABD’de gördüğümüz gibi bir “sistem” var “ sistemi oluşturan insanlar” var. Onlar engellerin ortadan kaldırılması için taşeronlar da kullanıp değişimi, gelişimi engelliyor. Kitabı bitirdiğimde bunları gördüm.