Normal insanın yaşamaya kurgulanmış bir nüvesi var. Benim gibi normal olmayanlar, normaller tarafından koyulan kurallara uyum sağlayana kadar hastanelerde ilaç ve şok tedavisi görüyorlar. Ne zaman ki “Yaşamak istiyorum" diyerek hayata dört elle sarılıyorsun, o zaman seni aralarına kabul ediyorlar ve onlarla olmaya hak kazanıyorsun. Çünkü normal olmak, yaşamayı istemek demek... Bu onların kuralıydı, benim değil...
İntiharı düşünüyordum. Ölmeyi istiyordum. Bu beni farklı kılıyor ama diğer insanlardan üstün kılmıyordu, bunu da biliyordum. İnsanlar farklıyı arıyorlar, farklıyı görmeyi seviyorlar, değişik bir tür hayvana bakar gibi bakıyorlardı yüzüme. “İntiharı düşünen insan böyle bakarmış, ne tuhaf” diyerek, hayretle... Belki de zayıflıktı intihar kararı, yanlıştı, ama bunu bilemiyordum. Bildiğim, daha doğrusu bipolar bozukluğun doğasında olduğunu sonradan öğrendiğim şey, bu istek, benim bir o kadar da hayata bağlı, neşeli, dışadönük halimi inkâr edişimdi.
Bu duygu halinde oluşumu eleştirenler oldu. Yaşamaktan sıkılmak benim için felsefi bir süsmüş, dikkat çekmek istiyormuşum... Böyle dediler, eleştirdiler.