Analar yine yırtıyor yazmalarını
Kara haberler koşuyor her yerde
Telgraf tellerinde
Haber bültenlerinde
İlk çağların bir uzay çağdaşlığı
Okunuyor yine kan efsanelerinde
Ne dağ başlarında kız bulutlar
Saçlarını çözlüyor eskisi gibi
Ne dostlar kolumuzda geziyor
Aynı kentlerde ayrılıklar
İntiharlar ve esir kampları
Yürüdükçe ölümler takılıyor ayaklarımıza
Genç ölümler
Zamansız ölümler
Direnen ve ölümsüzleşen ölümler
Türküler ey türküler
Seferberliğe gerek yok şimd!
Seferberlikten beter olmuş yürekler
Hayat zor değil mi? Ama herşeye rağmen devam ediyor. Sevgiler, nefretler, aşklar, kayıplar, üzüntüler, ayrılıklar... Ama ne var biliyor musunuz, yaşamayı herkes hak ediyor, en iyi şekilde. Herkes mutluluğu hak ediyor, mutluluk çoğu kez kendini göstermese de. Herkes aşkı taymayı hak ediyor, aşk kapılarını çalmasa da. Herkes ona değer veren birini, sevgiliyi hak ediyor, çoğu kez sevgiler karşılıksız olsa da. Herkes sevdikleriyle bir ömür geçirmeyi hak ediyor, hayat sevdiklerini zamansız alıp gitse de. Herkes sonsuz bir aşkı hak ediyor, masallardaki gibi hayat buna izin vermese de.
Aynı kentlerde ayrılıklar
İntiharlar ve esir kampları
Yürüdükçe ölümler takılıyor ayaklarımıza
Genç ölümler
Zamansız ölümler
Direnen ve ölümsüzleşen ölümler
Ben vedaları sevmedim hiç..
Çünkü burada sonlar
Yeşilçam vedalarına benzemedi hiç.
Burada ayrılıklar acımasız,
Burada ayrılıklar zamansız,
Burada ayrılıklar yapayalnız.
Zamansız ölümlerin eşiğinde gidenlerin sancısını çekti bu kalp. Sana yazılan mektuplar arasında ecel teri döktü kelimelerim. Kalemim kırık yazamıyorum, mutluluğa dair hiçbir şey. Gidenlerin umursamayışı kalanların iç çekişi oldu ayrılıklar. Olmaz saatlerde aklıma gelişini, yok sayılan yaşamların terk edilişini, bıraktığın yerde can çekişleri, karanlık gecelerde yıldızları arayışımı… Söyle sevgili, söyle; kafanı her gökyüzüne çevirdiğinde kurduğumuz hangi hayalin yıkıntılarını izliyorsun? Söylesene, bu susmaların nedeni ne? Dört mevsimin yaşandığı anlarda prangalara mahkûm umutlarım tek sebebisin. Hani derdin ya: “İnsan acı çektiği kadar büyür.” ben ise acı çektikçe tükeniyorum. Yazılmamış şiirimdin şimdi ise kırık dökük hikâyemsin. Vazgeçtim artık hiç tanımadığım kişilerin gözlerindeki ışıktan, bir bebeğin dünyaya gelişinden; bahardan, kıştan, yazdan, ilkbahara dair umutlardan. Hepsinin katili oldun. Şimdi sevgin, inancın her neye varsa bil ki bu yürek seni asla affetmeyecek. Yetim bir çocuktum ben şimdi bu yüreği çıkmaz sokaklara düşürdün. Sana son sözüm yüreğin Araf’ta kalsın ey sevgili.
Fatma Şahin
Bir saniye sonrasının bile büyük bir muamma olduğu şu hayatta, bir sis perdesi içerisinde yürüyoruz işte. Bazen zamansız ayrılıklar çalıyor kapımızı, bazense mucizeler. Önemli olan, yaşadıklarımızı nasıl anlamlandırdığımız değil, nasıl sorguladığımız..
Yürümem gereken yollar, tanımam gereken insanlar ve görmem gereken yarınlar vardı. Bir saniye sonrasının bile büyük bir muamma olduğu şu hayatta, bir sis perdesi içersinde yürüyoruz işte. Bazen zamansız ayrılıklar çalıyor kapımızı, bazense mucizeler. Önemli olan, yaşadıklarımızı nasıl anlamlandırdığımız, nasıl sorguladığımız. Hırslarımız, sahip olduklarımız değil, önemli olan, " Allah'ım ne verirsen hayırlısını ver," diye ettiğimiz dualarımız. Bir şey isteyeceksin hayattan, işte böyle iste. Gerisi mi? Gerisi üç günlük dünya işte.
ne dağ başlarında kız bulutlar
saçlarını çözüyor eskisi gibi
ne dostlar kolumuzda geziyor
aynı kentlerde ayrılıklar
intiharlar ve esir kampları
yürüdükçe ölümler takılıyor ayaklarımıza
genç ölümler
zamansız ölümler
direnen ve ölümsüzleşen ölümler
türküler ey türküler
seferberliğe gerek yok şimdi
seferberlikten beter olmuş yürekler
Aynı kentlerde ayrılıklar
İntiharlar ve esir kampları
Yürüdükçe ölümler takılıyor ayaklarımıza
Genç ölümler
Zamansız ölümler
Direnen ve ölümsüzleşen ölümler
Türküler ey türküler
Seferberliğe gerek yok şimdi
Seferberlikten beter olmuş yürekler
Gidişler ardı ardına gelirdi ummadık anda. Aslında bilinen
gerçek, öteye atılan hayallerin önüne geçince insan hakikat
yağmuruna tutulurdu. O yağmurdan kaçış da pek mümkün
olmazdı. Ayrılıklar hep olacaktı. Kimi zamanlı, kimi zamansız…