Bir şehrin alnına kazınmış kader; Notre-Dame...
ANATKH
Yunanca'da 'önüne geçilemez kader' anlamına gelen
bu kavram, altı yüz elli küsür sayfalık başyapıtı
ateşleyen kıvlcım. Sözcük; bizzat Victor Hugo tarafından fark edilmiş, bakımsız halinsanı üzen bir kilisenin; haksız yere yargılanıp katledilmiş bir kurbanının imzası olmasıyla
Victor Hugo
Hugo'nun en etkileyici başyapıtı,kitap Notre Dame katetralinin mimari olarak incelemesiyle ayna oluyor ilk süregelişte.katetralin her milimetrisini dahiyene tarifeleyerek okuyucuya sunuyor.Eserde sadece katetral değil Paris'in özgün doğası kanalları çok iyi bir temaşa sanatıyla vurgulanıyor.
Ve sıra geliyor kambur
‘’Oysa ben zindanı içimde taşıyorum, içim kışla, buzla, umutsuzlukla dolu, ruhum karanlık.’’
Çirkin, Kambur, tek gözlü, diğerleri tarafından korkunç gözüken, katedralin bahçesine bırakılan bir çocuğa Claude Frollo isimli Notre Dame katedralinin baş rahibi sahip çıkar. Eksik-tamamlanmamış adam anlamına gelen Quasimodo ismini verir. herkesin
Eskiden, küçük köylerimizde, bir köy sakini hayatını kaybedince, zangoç kilisenin çanını çalardı. Merhumun kaç yaşında hayatını kaybettiği çanın kaç defa çalındığından anlaşılır, çalan çanların ardından insanlar "Ne kadar yaşlıymış" derlerdi. Şayet bu kadim gelenek günümüzde, büyük şehirlerimizde devam ediyor olsaydı, sürekli çan sesi duyardık ama her defasında kısa kesilirdi çanlar ve derdik ki: "Yazık! Ne kadar da gençmiş." Artık genç yaşta ölüyor insanlar.