Uzun, çok uzun süreli, hayat boyu sürecek bir bağlılık mı arıyordum acaba? Hoş vakit geçirmek bana yetmiyor muydu? Ona karşı, nedenini bilmediğim bir öfke duyuyordum ve bunu tarif edemiyordum.
Zülfü Livaneli'nin 2021 yılında yayınlanan son romanı Balıkçı ve Oğlu, günümüz Türkiye'sinde yaşanan mülteci krizi ve Ege'nin tahrip olan doğasına dair oldukça etkileyici bir hikaye anlatıyor. Roman, Ege kıyısındaki bir balıkçı köyünde yaşayan Mustafa ve ailesinin dramı üzerinden, mültecilik, yoksulluk, doğa tahribatı ve aile
" Bu boğucu yerden bir an önce kurtulup , evimin sükûnetine ve hiçbir gürültü yapma ihtimali bulunmayan kitaplarıma kavuşmaktan başka bir isteğim yoktu."
Evet! İşte buydu: Polis barikatı, aşılması gereken bir engel değil bir amaçtı. Polis, rejimi temsil ediyor, onu koruyordu.
O aşağılık, sahtekar ve bütün gençlerin nefret ettiği kokuşmuş düzenin simgesiydi. Ve gençler içlerindeki dürüstlük ve başkaldırı duygusuyla her dönemde bu düzene isyan ediyorlardı. 70'li, 80'li yıllarda aynı üniversitenin önünde yine polis barikatı aşılmak isteniyor ve yine coplar inip kalkıyordu...
En sonunda konuşmasını, Cemal'i kalbinden vuracak şu ayet-i kerimeyle bitirdi: "Anaya, babaya, yakınlara, yetimlere, düşkünlere, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya ve size tabi olan kimselere iyilik edin."
‘Olgayı bulacaktım. İşaret parmağımın ucundaki nasırlaşmış yaranın ve hiçbir zaman nasırlanmayacak olan kalbimdeki yaranın sürekli hatırlattığı Olga’yı.’