Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.10
Erda
Erda
@Erda1923
79 okur puanı
Temmuz 2023 tarihinde katıldı
Orhan Kemal toplum gerçi kitaplarıyla tanıdığımız,kitapları genellikle yöre ağızlarıyla ve diyaloglarla ilerleyen bir yazardır.Nitekim bu kitabında da böyle ilerliyor her şey.İkinci dünya savaşı yıllarıdır,karneyle temel ihtiyaçların dağıtıldığı, ordunun ön planda tutulduğu bir süreçtir ve bir cezaevinde 72.koğuşta yaşananlar paylaşılmaktadır okurlarla.Kitabın ana karakteri kaptan’dır.Kaptan cezaevine babasının katillerinden öcünü aldıktan sonra girmiştir.Bir gün annesi kaptana 150 lira yollar ve o andan itibaren koğuştaki her şey değişir.Kaptan gönlü açık,babacan bir karakterdir ve koğuşundakilere yemek,öteberi,lamba,pecereler taktırmak gibi iyilikler yapar.Bunları yaparkende kumardan kazandıklarıyla yapmaktadır,ona akıl veren Berbat’ın tavsiyesiyle başlar kumar oynamaya.Nitekim şansı iyidir ve bolca para kazanır,o kazandıkça diğer mahkumalara arasında ilgi uyandırmaya daha çok konuşulmaya başlanır.Kaptan bir gün cezaevinde Fatma adında bir kadına aşık olur ve o andan itibaren Kaptanın yardım eli uzattığı insanların, vakti zamanı gelince nasıl sırt çevirdiklerini,insanın insanı nasıl hançerlediğini,insanoğlunun nasıl bencil ve ikiyüzlü olduğunu görürüz.
Gün olur asra bedel kitabının devamıdır bu kitap. Esasen dönemin baskıcı ve totaliter lideri Stalin’den ve cadı avından dolayı bu bölümü çıkarmak zorunda kalmıştır yazar.Abutalip karakterinin gün olur asra bedel kitabında, KGB tarafından gözaltına alınmasından sonra yaşananları anlatır.Kitap esasen Sovyetler birliğinde devrimin nasıl özünden saptırıldığını ve devrimi korumak adı altında masum insanların nasıl suça mahkum edildiklerini anlatır.Yazar aslında babasından esinlenmiştir abutalibi yazarken,çünkü babası tıpkı abutalip gibi zamanında bir öğretmendir ve kurşuna dizilerek katledilmiştir.Cengiz Aytmatov çok küçükken babasını son kez bir tren istasyonunda görmüştür,bu sebeble tren istasyonları hep acıyı,hüznü,özlemi,hasreti temsil eder yazarın kaleminde.Hayatı boyunca özgürlüğü,insan haklarını,barışı,anti totaliterizm ve anti otoriterleşmeyi savunan aytmatov eserlerinde bunu hep okuyucuya aktarmıştır.
Sevgili Harun Çelik hocaya selam olsun onun Youtube yayınlarında gördüm bu kitabı bu sayede okudum.İsminin ilginçliği bu kitabı alıp okumaya itti açıkcası.Kitabın 64. Basımının olduğunu duymak beni baya şaşırttı gerçekten toplumda karşılığı olan bir kitap ya da adından dolayı insanlar alıp okuma isteği hissediyor dedim kendi kendime.
Kitabın konusuna hızlıca geçmek istiyorum.Kitap Bayburt’un bir köyünde ağalık sistemine baş kaldırıyı konu ediniyor.Bir baba oğlunu bayburt şehir merkezine götürüp imam hatipli yapmak isteğini hasan ağasına iletiyor ağa bu duruma karşı çıkıyor.Ağanın karşı çıkmasına rağmen adam oğlunu şehre götürüp okula teslim ediyor.Köyde bu durum duyulmasıyla ağanın adamları harekete geçip bir gece adamın evini ateşe veriyor.Evin içinde çocuğu,annesi ve hayvanlarını kaybeden adam ağaya başkaldırıp dağların eşkiyası Goca omara katılıyor ve çatışma sırasında ağanın bir oğuluyla yaverlerinden ikisini öldürüp oracıkta can veriyor.Bunu duyan şehirde okul okuyan Umur hocasınında etkisiyle sosyalizmden etkilenip islamı ve sosyalizmi birbirine sentezlemeye başlıyor ve bir gün intikam için Goca umar’a katılıyor.
Kitap size öyle inanılmaz bir edebi betimleme sunmuyor anlatımı basit ve yalın.Kurgusu fena değil okunabilecek bir kitap.Kitabı okurken ağanın avukat oğlunun neden öldüğünü açıklamaması,anne karakterinden bahsetmemesi,ölen komutanın neden öldüğünden bahsetmemesi bende soru işareti uyandırdı ama yinede beğendim diyebilirim.
Okur Takip Önerileri
Yazarın daha önce deniz gezmiş ve arkadaşları için yazdığı gülünün solduğu akşamını okumuştum ve beğenmiştim.Bu kitabında cezaevi döneminde yazdığı ayrıca çıktıktan sonrada eklediği öyküleri görüyoruz.Öykülerinde 68 kuşağının cezaevlerinde gördüğü işkencelerden insan hak ihlallerinden ve insan fikirlerine karşı devlet mekanizmasının nasıl vahşileşebildiğini gözler önüne seriyor.Kitabın içinde kurt ve kanayan öykülerini çok beğendim.
Sabahattin ali bu ülkede biraz olsun düşünen,eleştiren sistemin çarkına çomak sokan her insan gibi cezaevinde yatmış, yeri gelmiş linç kampanyası yürütülmüş ve en sonunda katledilmiş bir aydınımızdır.Bazen diyorum yaşasaydı acaba ne gibi eserleriyle daha karşımıza çıkacaktı.Sırça köşk yazarın okumadığım eserlerinden birisiydi ve bitirince keşke bu öykülerin sonu bucağı olmasaydı anlatsaydıda anlatsaydı dediğim bir eser oldu.Hele o böbrek ve cankurtan yok mu? beni hem öfkelendirdi hem hüzünlendirdi hemde böyle sisteminde,adaletinde, kokuşmuşluğunda içine tüküreyim dedirtti.Yine bahtiyar köpeğin giriş cümleleri ve bitiş cümlesiyle kurtlu kuzu kitabın beni oldukça etkisine alan anlarından birisi oldu.Tabii saydığım öyküler dışında portokaldaki insanların ticaret söz konusu olunca nasıl kurnazlaşabilecekleri,beyaz gemideki sanatçının değersizleşmesi ve açlığa terk edilişi,katil osmanda bir toplumun bir adamdan nasıl katil yarattığını görmemiz,çirkincede ülkenin tarihine ve tarihi eserlerlerine nasıl sahip çıkmadığımız aynı zamanda gayri müslümlerin oradan yerlerinden yurtlarından edildikten sonra yerlerine gelen garibanların toprak ağaları tarafından sömürülmesi gibi gibi bir çok şey bu kitabı anlatmakla bitirmez.Okumayanlara tavsiyem bu eseri doya doya okumaları olacaktır.
Kitaplığımda bir süredir bekleyen ve bir türlü sıra gelmeyen en sonunda okumalıyım artık dediğim kitap.Yazar yine yapmış yapacağını ve toplum gerçekçi yaklaşımla eleştirmişte eleştirmiş romanında.Romanı okurken hem öfkelendim hem üzüldüm hem güldüm kısaca her duyguyu hissettirdi bana.Konusuna gelecek olursak eğer roman van gölüne kıyı bir
Yaşar kemal’in dünyasıyla tanıştığım ilk kitap yılanı öldürseler.Yazar kitabı cezaevi yıllarında tanıştığı bir kişinin hikayesinden esinlenerek hazırlamış ve okurken insan bunu bildiği için daha da etkileniyor okuduklarından.Kitaba gelecek olursak eğer çukurova hafzasında bir köydeki aşk,töre ve taşra profili anlatılmaktadır esasen.Esme abbasa aşıktır ancak ailesi esmeyi abbasa vermez ve abbas bu sırada bir kaç kişiyi yaralayıp cezaevine girer daha sonrasında esmeye aşık olan halil onu akrabalarıyla kaçırır ve bir süre sonra kadına tecavüz eder.Kadın hamile kaldıktan sonra durumu kabullenip halille evlenir.Bu sırada abbas hapisten kaçar ve esmeyi bulur ancak esme gitmesini söyler abbas o kadar aşıktır ki gitmez.Abbas bir gün dağlarda jandarmalarla çatışır ve iki jandarmayı yaralar hatta bu sırada halilde yaralanır derken abbas yakalanır ve cezaevi yolunda tekrar kaçar.Abbas halili kaçtıktan sonra öldürür bunu duyan halilin akrabaları abbası öldürüp cesedini köpeklerin önüne atar.Her şey bitti derken akrabalar ve büyükanne esmenin ölmesi gerektiğini suçlunun onun olduğunu söyleme başlarlar ancak hiç biri esmeyi öldüremez çünkü esmenin akrabalarının onları yaşatmayacaklarını bilirler.Bu yüzden hasanı öldürmek için ikna etmeye çalışırlar hasanı türlü türlü hikayeler uydurarak bu infaza ikna etmeye çalışırlar ancak köyde aklı selim kimselerde hasana annesine kıymaması gerektiğini söylerler ve günün birinde hasan baskılara söylenenlere dayanayıp annesini öldürür.Kitap toplumda kadına bakış açısını yansıtmakla beraber cehaletide gözler önüne seriyor bu bakımdan kitabı okurken hem üzülüyorsunuz hemde öfkeleniyorsunuz.
Kitabı bir solukta dinlenmeden okuyup bitirdim.Kısa ve öz şekilde Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve onun kurtuluş mücadelesiyle yaptığı devrimler kısa kısa anlatılmış çokta güzel olmuş.Kitabın son bölümünde gözlerim doldu bu büyük lidere sahip olmak onun olmazları inanarak başaramış olması ne büyük şans toplum için diye bir kez daha geçirdim aklımdan.Neye inanırsak inanalım neyi savunursak savunalım böyle bir lidere saygı duyup ona sahip çıkmak bu ülkenin her yurttaşının görevidir diye düşünüyorum.
kitap yorumu
Hasan izettin dinamo’nun yazmış olduğu bu kitap kendi hayatının bir otobiyografisi niteliği taşımakta olan serinin üçüncü kitabıdır.Yazar serinin bir önceki kitaplarında olduğu gibi musa karakteri üzerinden yaşamış olduklarını anlatmaya devam eder.Öksüz musanın sonunda köy okulu öğretmeni olan musa açlıkta karşımıza sivas öğretmen okulu öğrencisi olarak çıkar.Musa hayalleri ve idealleri için istanbula gidip eski adıyla sanayi-i nefise şimdiki adıyla güzel sanatlar fakültesine girmeyi hayal etmektedir.Sivasta kimseye belli etmeden köşeye attığı paralarla istanbulun yolunu tutan musa bir süre kendi parasıyla idare etmesine rağmen parası bitince ablasına bir mektup yazıp para ister.Ancak ablasından bir cevap alamaz ve istanbul sokaklarındaki açlık ve kimsesiz günleri başlamış olur.Musa sultanahmet camii ve ayasofya helalarında uyuyup dinlenirken istanbul sokaklarının berduşlarından,bekçilerinden ve kötü emelli kimselerinden korunmaya çalışır.Yazar kitabında gaziyi anmakla birlikte genç cumhuriyetin düzeninin çarpıklığından kimsesiz bırakılışından sokaklardaki diğer kimsesiz bırakılmışlardanda bahseder.Yazar aynı zamanda tüm çabalarına rağmen sivasa dönmek için yardım alamadığını kamu görevlilerinin bu öksüz çocuğa sırt dönüşlerinden dert yanar.Kitabın değindiği bir diğer mesele istanbul çevrelerinin ve toplumun nasıl ahlaksızlaştığını ve kötüleştiğini insanların yüzüne vurmaktır.
kitap yorumu
Yazardan okuduğum ikinci kitap aynı zamanda savaş ve açlarında devamı niteliğinde bir kitap.Savaş ve açları okuduğumda çok derinden etkilenmiştim 1. dünya savaşının cephe gerisindeki kalmış annelerin ve çocukların yaşadıkları açlığı ve sefaleti aynı zamanda varlıklı ailelerin çocuklarını bedelini verip savaştan muaf tutup yoksul garibanın memleket için savaşmasını gördükçe hem savaşlara nefretim büyümüş hemde dönemin koşullarına ve insanlarına öfke duymuştum.İşte eline alacağınız bu kitap baştada belirtmiş olduğum gibi serinin ikinci kitabı.Bu kitabı okurken kurtuluş savaşından esintiler kuvayi milliye ruhundan esintilerle ve aynı zamanda genç cumhuriyetin ilk yıllarındaki sıkıntılarıyla karşı karşıya kalacaksınız.İlk kitap kadar vurucu değil ancak kesinlikle okunması gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum.
Bu kitabı okuduğunuzda hem tarihten izlerle dönemin zorluklarıyla karşılaşacaksınız hemde yoksullukla,açlıkla,savaşla,aşkla,ezen ve ezilenle düzenin çarpıklığı ve adaletsizliğiyle karşı karşıya kalacaksınız.Kitaba ilk başladığımda beni içine çekememişti ancak ilerleyen sayfalarda çok hüzünlendiğim anlar oldu ve asla elinizden bırakamayacağınız bir kitap olacağını düşünüyorum.Sayfaları çevirdikçe sizi daha çok içine çekecek bir kitap.
Kitabı youtube yayınları yapan bir kitap severin tavsiye içerikleriyle keşfettim.Kitabı okurken yaşanan her şeyin gerçek olaylardan meydana gelmiş olmasına oldukça şaşırdım.Kitap hamdi şamilof adında osmanlı tebaası olarak vatanından ayrılıp rusya’ya üvey abisinin yanına okumak için gitmesiyle başlıyor ve başından geçen olayları konu ediniyor.Hamdi rusya’da beyaz ordu ve çar için birinci dünya savaşında almanlara karşı cephede savaştığı gibi kızıl ordu saflarında bolşevikler ve lenin içinde çarpışıyor.Hamdi rus devriminin liderlerinden troçkiyi tanıyan onunla sohbet dahi eden bir adam.Kitabın içerisinde hamdi’nin nazım hikmet ile doğu emekçileri komünist üniversitesinde rastlaşması arkadaş olmaları ve başlarından geçen olaylar bütün çıplaklığıyla okura sunuluyor.Hamdi ve nazımın ülkeye döndükten sonra yaşadıkları zulümler ve zorbalıklar hukuksuzluklar kitabı okurken benim kadar sizleride etkileyecektir diye düşünüyorum.
Delikanlım!
İyi bak yıldızlara,onları belki bir daha göremezsin.
Belki bir daha
Yıldızların ışığında
Kollarını ufuklar gibi açıp geremezsin…
Delikanlım!
Sen ki,ya bir köşe başında
Kan sızarak kaşından gebereceksin,
Ya da bir darağacında can vereceksin.
İyi bak yıldızlara
Onları göremezsin belki bir daha…
kitap yorumu
Bir sabah uyandığınızı ve böceğe dönüştüğünüzü hayal edebiliyor musunuz? O anda yaşadığınız şok ve şaşkınlığı. Peki ilk düşündüğünüz şey ne oluyor dersiniz? İşe geç kalmak.Böceğe dönüşmüş olan siz işe geç kaldığınızı eğer işe gitmezseniz işinizden olacağınızı düşünüyorsunuz.Eve gelen iş temsilcisine derdinizi anlatıp onu ikna etmeye çalışıyorsunuz.Kafka bu kitabında yaptığı betimlemelerle kapitalizmi yerden yere vurmuştur ve kitap severlerin mutlaka okuması gereken bir eserdir.
kitap yorumu
Kitap birinci dünya savaşında bir bacağını kaybetmiş adreas pum adındaki askerin hastanede tedavi görmesiyle başlıyor.Adreas inançları güçlü devletine güvenen bir kişidir ve hastanede devleti eleştiren diğer askerleri dine,vatana,imparatora inanmadıklarını bu yüzden kafir olduklarını düşünüyor.Andreas hastane günlerinin sonunda her ne kadar baş hekimin vaat ettiği protez bacağı alamamış olsada laterna çalmasına izin veren bir belgeyi alarak şehre gidiyor.Şehirde geçimini laterna ile sağlayan andreas eşi ölmüş dul ve bir çocuk annesi olan kadınla evleniyor.Onun için her şey güzel giderken yorgun bir şekilde tramvaya binip evine dönen andreas karşılaştığı bir adamla hayatı alt üst oluyor o andan itibaren andreas sosyal adaletsizliği ve değerlerini sorgulamaya başlıyor.
kitap yorumu
Kitap 3 adet öyküden meydana geliyor.Yazarımız ilk iki öyküde aynı olayları farklı sonlarla ele alıyor.Üçüncü öyküde ilk iki öyküden farklı bir konuyu betimliyor.Ben şahsen ilk öyküyü ve son öyküye bayıldım.Yazar bir insanın hayatta kalma içgüdüsünü hayatta kalmak için çırpınışını o kadar güzel betimlemiş ki okurken sizlerde bana katılacaksınız ve bu kısa kitabı bir solukta bitereceksiniz.
Yazar bu kitabında fakir bir inci avcısı olan kino ve ailesinin hikayesini anlatır.Hikayede kino’nun çocuğunu zehirli bir akrep sokmaktadır olaylarda bu andan itibaren başlamış olur.Kino eşi ve çocuğu ile birlikte doktora gider ancak doktor yoksul olan bu aileyi görmeye tenezzül etmez.Kino çocuğunu kurtarmak için hemen inci avına çıkar ve ailenin hayatıda bu inciyi bulduktan sonra alt üst olmaya başlar.Bu kitapta toplumdaki sınıfına ve adamına göre muameleyi göreceksiniz.Aynı zamanda insanların çıkarları için nasıl şeytanlaşabileceklerini göreceksiniz.
Kitapta George zeki karakterken Lennie akli dengesi bozuk karakterdir ve bu iki dostun yaşadıkları anlatılmaktadır.Bu iki arkadaş bir çiftlik sahibi olmak isterler bunun hayalini kurarlar gelgelelim olaylar pekte istenildiği gibi gelişmez.Yazar bu kitabında aynı zamanda ırkçılığa karşı fikirlerinide betimlemiştir.
kitap yorumu
Kitap öyle müthiş betimlemeler müthiş bir analiz falan içermiyor ancak arkadaşlar bir kitap düşünün yalın kısa ve öz bir şekilde size bir toplum gerçeğini sunup kadın bedeninin nasıl metalaştırıldığını kadının nasıl ezildiğini göstersin.Ben milli eğitim bakanı olsam giderim yazarıyla konuşur küfürlü ve doğrudan anlatılan yerleri bir kez daha okulda okutalacak şekilde yazılmasını rica eder liseye giden öğrencileri bu kitabı okuturum.Okutalım ki gelecek nesiller o bilinci elde etsinler empati kursunlar düşünsünler ve yapmasınlar.
Sabahattin ali vakti zamanında bu kitabı okuduğunda bu kitabın içindeki yazılanların birazı bile doğruysa insan solcu olmalıdır demişti ve hayatı bu kitapla değişmişti herkesin okuması gereken eserlerden birisi yine yazarın şikago mezbahaları oldukça etkileyici bir eserdir.
kitap yorumu
George Orwell bu kitabında her zaman olduğu gibi distopya türünde eleştirilerini kaleme almış ve her türlü otoriteyi nereden gelirse gelsin reddediğini kağıda dökmüştür.Esasen kendisi anarko-komünizmden etkilenmiş hatta ispanya iç savaşında yer almış gözlemlerini kitaba aktarmış solcu birisidir ancak en başta belirttiğim gibi otoritenin her türlüsünü reddeden bir kişidir yine mutlaka okunması gereken eserlerden birisidir.
kitap yorumu
Yazarla ilk olarak lise yıllarımda fareler ve insanları okuyarak tanışmıştım ancak bu kısa kitap beni çok etkilemişti daha sonralarda yazarın bir çok kitabını okudum onlardan biriside Gazap üzümleri.Yazar bu kitapta sert bir kapitalizm eleştirisi getiriyor.Kitap Amerikada büyük buhran döneminde topraksız kalan köylülerin yaşama tutunmak için göçlerini ve bu yolculuk sırasında yaşadıklarını konu ediniyor.Kitap kalın ancak gözünüzü korkutmasın dili yalın ve sizi boğmadan okuyabileceğiniz bir kitap zaten yazarın kitaplarında dil hep sadedir ancak o sadeliğe öyle cümleler ekler ki sizi baya baya düşünmeye iter iyi okumalar şimdiden.
kitap yorumu
Maksim Gorki benim lise yıllarında tanıştığım bir yazar iyiki de tanışmışım dediğim bir yazar.Bu kalın kitabı ilk gördüğüm zaman gözümü korkutmuştur o yaşlarda ancak başladığım zaman sayfalar su gibi akıp gitmiştir.Ezen-ezilen,mazlum-gaddar,sefalet-zenginlik ve bunlara karşı isyanın sesi bir gencin annesiyle beraber hikayesi.Rus edebiyatının baş yapıtlarındandır dünya görüşünüz idealleriniz ne olursa olsun mutlaka okuyun ön yargılarınızdan arınarak okuyun derim asla pişman olmayacaksınız.
kitap yorumu
Bu kitabı okurken hem Afgan tarihinden kesitler görmekle beraber bir çocuğun gözünden insan ilişkilerini ve hüznü göreceksiniz.Olaylar yaşanırken sizde üzüleceksiniz.Bugüne kadar çok fazla kitap okumuşumdur ama özellikle olay örgüsü belli bir noktaya geldikten sonra benim gözümden yaş getiren bir kaç kitaptan birisidir.O yüzden okumamış olanlara şiddetle tavsiye ediyorum mutlaka okuyun.
·
Puan vermedi
Zülfü livaneli çok sevdiğim bir sanatçıdır. Kendisinin serenad başta olmak üzere bir çok kitabını okumuşumdur ve yine bir solukta okudum diyebileceğim bir kitap yazmış gerçekten.Tarih kitapları yazmak zordur ve bana kalırsa olabildiğince tarafsız bir gözle ele alınmış bu kitap. Zaten tamamen abdülhamidin doktorunun günlüklerinden elde edilmiş yazılar kaynak alınarak hazırlanmış.Abdülhamidin sevenide vardır sevmeyinede vardır bence sevende sevmeyende bu kitabı okumalıdır.Abdülhamid dönemi ve kişiliğiyle alakalı,öncesindeki amcası abdülaziz yönetimindeki dönemle alakalı, kardeşi muratla alakalı çok güzel bilgiler mevcut.
·
Puan vermedi
Jack London Demir Ökçe kitabını okuyarak tanıştığım bir yazardır ve yazar bu kitabında
bir çok eserinde olduğu gibi sosyalist fikirlerini belirtmekten çekinmemiştir.Yazar bu kitabında diğer kitaplarda yaptığının aksine sınıf çatışmasına işlememiş bunun yerine Martin adlı karakterin sınıf atlama çabasını okuyucuya aktarmaya çalışmıştır.Yarattığı Martin adlı karakter kitabın sayfalarını çevirdikçe aşkı ve içinde bulunduğu ekonomik koşulların yarattığı koşullardan kurtulmak için var gücüyle okuyup kendine geliştirirken yaşadığı zorluklar, yazar olacağı inancına sıkı sıkıya sarılması,aşkı bile ona inanmıyorken onun yazmaktan vazgeçmemesi ve en sonunda başarmasını konu edinir.Martin başarırken kimi zaman kıyafetlerini rehin verir kimi zaman aç kalmak pahasına pul satın alıp yayın evlerine yazdıklarını yollar ve bunları inancını hiç kaybetmeden yapar.Martin ona inanmayanlara,değersiz birisiymiş gibi davrananlara,aç kaldığında bir lokma yemek vermemelerine rağmen başarır.Başardığında tüm gözler onun üstündedir.Martin başardıktan sonra insanlar onu yemeklere davet eder,ona sokaktan geçerken selam verip sohbet eder.Önceleri yüzüne bakmadıkları Martin neyin değiştiğini sorgulamaya başlar.Bu derin sorgu Martin’i burjuva yaşantıya ve burjuva kültürüne karşı derin düşüncelere iter.
kitap yorumu
Bu kitabı sadece bir aşk romanı olarak okumak yanlış olur.Yazarımız aynı zamanda sert bir feodalizm ve ezen ezilen eleştirisi getiriyor bu kitabında.Kitabın içerisinde satır aralarında öyle ince güzel mesajlar var ki okuyanlar beni çok iyi anlayacaktır diye düşünüyorum.Kitabı okurken aynı zamanda kadına bakış açısı çok güzel betinlemiş bunu belirtmek isterim.Örneğin çocuk yaşta görücü usulü evlendirilmeye çalışılan muazzez’in aynı zamanda kaymakam olan babasının kumar borcundan dolayı para karşılığı bir nevi satılmaya çalışılması kadının nasıl metelaştırıldığını çok güzel anlatmış.Kitabın yine bir bölümünde toprak sahibi zengin babasının oğlu olan şakirin kübra adlı karaktere tecavüzü ve bunun cezasını yargı önünde ödememesi yetmezmiş gibi aliyi öldürüp yaverinin devletin kolluk güçleriyle pazarlık yapıp rüşvet yedirmesi köylülerin susturulup şakirin cezasız kalması bütün çıplaklığıyla gücü olanın cezasız kalıp gücü olmayanın savunmasız olduğunun güzel bir örneği adeta.Örneğin Yusuf karakterini hepimiz sevmişizdir ancak ona sahip çıkan kaymakam babasının işsiz güçsüz bu genci yanına alıp torpil geçmesi liyakatsizliğin bugün bile devam ettiği ülkemizde ne kadar yanlış bir uygulama olduğunu gözler önüne seriyor.Şahsen bu kitabı okumayanların pişman olacağını düşünüyorum.
