Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ozan Ekinci

Ozan Ekinci
@Hevi_jan
Psikolojik Danışman Biraz kitap, biraz şiir, biraz gökyüzü, biraz çay böyle böyle tüketiyoruz ömrümüzü...
212 syf.
·
Puan vermedi
Zülfü Livaneli'nin 1974 yılında yazmaya başlayıp 2001 yılına kadar eklemeler ve düzeltmeler yaptığı romanı. Roman kurgusal olarak şuana kadar yazılmış diğer romanlardan çok farklı. Bir yandan yazarın ana karakteri kendi bakış açısıyla anlatması, bir yandan ana karakterin kendini anlatması. Bu iki anlatım romana ayrı bir tat veriyor hatta bir süreden sonra ana karakterin kendini anlattığı bölümler daha etkileyici ve merak uyandırıcı oluyor. Roman 12 Mart olaylarından sonra İsviçre'nin Stocholm şehrine siyasi mülteci olarak sığınan Sami 'nin hikayesini anlatıyor. Daha sonra Japonya, Portekiz, Amerika ve diğer ülkelerden kaçan mültecilerin yaşamlarını yakın pencereden gözler önüne seriyor. Roman geçmiş ve şimdi arasında gidip geliyor. Sami' nin İstanbul 'daki üniversite yılları ve şuan yaşadığı Stocholm da gelişen olaylar zinciri. Dil olarak çok akıcı olmasının yanında kurgu olarak çok da iyi olduğu söylenemez ancak bir süreden sonra kurgudan ziyade romanın vermek istediği mesaj ve yaptığı psikolojik tahliller kurguyu size unutturuyor.
Bir Kedi, Bir Adam, Bir Ölüm
Bir Kedi, Bir Adam, Bir ÖlümZülfü Livaneli · Doğan Kitap · 202123,9bin okunma
Reklam
79 syf.
·
Puan vermedi
İstanbul'un tarihini anlatacaksa tarihçiler kuş satıcılarından bahsetmeseler eksik kalır İstanbul tarihi diyor Yaşar Kemal. Kuşlar Da Gitti kitabı aslında kuşlarla beraber uçup giden ahlaki değerlerimizden de bahsediyor üstad. Florya düzlüğüne binlerce kuş türü gelir ve kaderin bir yerlere gelmesine izin vermediği yufka yürekli çocuklar, hayatın bir köşesine itilmiş çocuklar gelir o Kuşları yakalayıp İstanbul da cami önlerinde, kilise önlerinde ve kalabalık alanlarda satmaya başlar kuşları. Ve bağırır çocuklar "azat buzat cennet kapısında beni gözet" diye. Eski bir gelenektir insanlar kuşları alır ve gökyüzüne uçurur. Ancak çocukların unuttuğu bir şey vardır insanlar değişmiştir, gelenekler unutulmuş, insanlar yüreklerinin yerini artık bir taş almıştır, artık kimse kuş almaz olmuştur. Değişen İstanbul'u da serpiştiriyor satır aralarına, betonların, yüksek binaların gittikçe şehri kuşattığını da. Eskiler güzeldi diyor, yeniler ise çirkin. Ve ekliyor "belki bir yerlerde, bir köşelerde kuş alıp salıverecek kadar yüreği yufka birkaç insan kalmıştır, kim bilir, belki."
Kuşlar da Gitti
Kuşlar da GittiYaşar Kemal · Yapı Kredi Yayınları · 202213,6bin okunma
240 syf.
·
Puan vermedi
Hasan Ali Toptaş'ın diğer romanlarına paralellik göstermesine rağmen okuması oldukça yorucu bir kitap. Özellikle her şeyi betimlemeye kalkması insanı verdiği ana konudan uzaklaştırıyor ve mesaj geri planda kalıyor. Kitap bir şehrin gece kondu mahallesinde oturan Güldiyar'ın hikayesi olsa bile aslında ülkemizde çoğu kadının hikayesini anlatıyor.
Beni Kör Kuyularda
Beni Kör KuyulardaHasan Ali Toptaş · Everest Yayınları · 202010,2bin okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
120 syf.
·
Puan vermedi
Necib Mahfuz, Nobel edebiyat ödülünü almış Mısırlı bir yazar. Okuduğum ilk kitabı. Kitap önce İngilizceye ordan da Türkçe ye çevrilmiş yani ana dili olan Arapça dan çevrilmemiş. Kitap hırsız olan bir adamın ( hırsız dediğim Robin hood gibi ama ondan farklı yanı çaldıklarını fakirlere dağıtmaması) hapisten çıktıktan sonra onu ele veren arkadaşını ve ona komplo kuran eşinden intikamımı almak için yaptıklarını konu alıyor. Bunları anlatırken  devrimden sonraki Mısır ı anlatıyor. Devrimden sonra değişenleri. İnsanın ilkelerinden neler için vazgeçtiğini... İntikam, hırs, para, ihanet, sevgi, eskimiş dostluklar...
Hırsız ve Köpekler
Hırsız ve KöpeklerNecib Mahfuz · Kırmızı Kedi Yayınevi · 2020614 okunma
232 syf.
·
Puan vermedi
İnsanın, yaşamını sorgulamasını sağlayan bir kitap diyebilirim. Bastiani kalesi görevi sınırı korumak olan eski bir kale. Eskiden bu kalede görev alan askerler ve subaylar, kendilerini değerli ve farklı hissederler çünkü her an savaş olabilir her an saldırı gelebilir. Ama zaman içerisinde kale değerini kaybeder ve artık o taraftan saldırı gelmez. Kale unutulmaya yüz tutmuştur. Ancak buraya gelen asker ve subaylar birgün saldırı gelecek birgün bu kale önemli olacak duygusuyla yıllarını orada geçirirler. Böyle düşünerek yıllarını o kalede geçirirler ve saldırı ya da herhangi bir tehdit gerçekleşmez , geride yıllarını o kalede heba etmiş subaylar kalır. Baktığımız zaman çoğumuz aslında o kalenin içindeyiz hep yarın bir şeyler değişecek diye bekleriz ve bir gün geriye dönüp baktığımız zaman bir şeyleri değiştirecek gücümüz ve zamanımız kalmamıştır. Yaşamın her anının değerli olduğunu ve vakit varken dolu dolu yaşamak gerektiği bilinciyle hareket etmeliyiz.
Tatar Çölü
Tatar ÇölüDino Buzzati · İletişim Yayınevi · 201813,3bin okunma
Reklam
256 syf.
·
Puan vermedi
George Orwel'in pek bilinmeyen romanıdır Boğulmamak İçin. İnsan yaşarken boğulur bu yüzden kaçar boğulmamak için der. İnsan günlük işlerden, koşuşturmalardan, faturalardan, sorumluluklarından, modern hayatın ışıltılı, gürültülü halinden yorulur ve boğulduğunu hisseder bu yüzden kaçar. Peki nereye kaçar insan boğulunca? 45 yaşında şişman bir adam evli ve iki çocuk sahibi. Ekonomik olarak normal sayılabilecek bir işi var, sigorta işinde çalışıyor. Fakat bu yaşam onun istediği bir yaşam değil eşini, çocuklarını bir pranga olarak görüyor. Modernleşen dünyaya ayak uyduramıyor. İkinci dünya savaşı kapıdadır. Birinci dünya savaşını görüp içinde yaşadığı için korkuyor. Çocukluğuna sığınıyor balık tuttuğu günlere ve orda soluk alabiliyor. Sonra karar verip çocukluğunun geçtiği yere dönmeyi planlıyor ve çıkıp gidiyor. Peki oraya gittiğinde nasıl bir şeyle karşılaşıyor, hayalini kurduğu ve gördüğü yer aynı mı. Zaman değişmiş, dünya değişmiş, hiçbir şey hatırladığı gibi değil. Peki biz nereye sığınıyoruz boğulunca?
Boğulmamak İçin
Boğulmamak İçinGeorge Orwell · Can Yayınları · 20158,6bin okunma
347 syf.
·
Puan vermedi
Emile Zola, Emek kitabında içinde bulunduğu dönemin sorunlarını  dile getirmiştir. Paris'in bir kasabasına arkadaşının çağırması üzerine giden Luch orada işçi ile işveren arasındaki uçurumu görmüş ve bu farkı ortadan kaldırmak için mücadele etmeye başlamıştır. Herkesin mutlu olduğu, emek verdiği, özgür olduğu ve yaşam standartlarının yüksek olduğu bir dünya düşlemiş ve ilk adım olarak bir fabrika kurmuş. Bu fabrika orada çalışan herkesin fabrikasıdır. Herkes üzerine düşeni yapmaya çalışmıştır. Fabrikada çalışan işçilerin çocukları için kreşler, okullar kurmuştur. Ama zaman içerisinde büyük sermaye sahipleri bu durumdan rahatsız olmuş ve onlara karşı savaş başlatmıştır. Sosyalizm ve kapitalizmin savaşı başlamıştır.
Emek (1 Cilt)
Emek (1 Cilt)Emile Zola · İlya Yayınları · 2011341 okunma
88 syf.
·
Puan vermedi
Babaya Mektup, Franz Kafka'nın çocukluğu, babası, kardeşleri, annesi ve hayatı hakkında itiraflarıdır, en çok babası hakkında. Stewan Zweig'in Bilinmeyen bir kadının Mektubu'na benzemektedir o yönüyle. Tabi durum ondan çok daha farklıdır. Çocukken otoriter olan babasının gücü karşısında çaresizliğini anlatır, güce boyun eğdiğini, ezildiğini, güçsüzlüğünü. Bunu anlatırken çoğu kişinin babasını anlatır aslında, kendi eserlerini yaratmaya çalışan ressamlar, heykeltraşlar, mühendisler gibi... Babası gözünde en ideal kişidir onun gibi olmaya çalışır her ne kadar bunu istemese. Burada Adler ve Freud'un kurumları akla gelir, kendisi de Freud 'dan etkilendiğini söylemiştir. Birey olma yolundaki en büyük ve ilk engel otoriter bir babanın olmasıdır. Kendi başına karar alamaz Kafka, kendi seçimlerini yapamaz onun her işine karışan ne yapacağını söyleyen bir babası vardır. Toplumumuzda da  bunun örneklerine çok rastlıyoruz ve babanın bu otoriter tavrı bütün hayatımızı şekillendiriyor. Kendi başımıza hareket edemiyoruz, en küçük bir şeyde bile bir kişinin onayına almadan bir şey yapamıyoruz. Yönlendirmelere açık ve dıştan deneyimli bireyler haline geliyoruz.
Babaya Mektup
Babaya MektupFranz Kafka · İndigo Kitap · 201740,6bin okunma
208 syf.
·
Puan vermedi
Fahrenheit 451, ABD'li yazar Ray Bradbury'nin kitabı. Daha önce hiç okumadığım bir roman türü bilimkurgu. İlk başlarda biraz farklı geldi tabi. Romanın içeriği ne geçmiş ne de şimdi. O gelecekten bahsediyor. Belki de onu çekici kılan özelliği budur. Fahrenheit 451  ne anlama geliyor ona baktığımız zaman kitap hakkında bir fikir yürütebiliyoruz az çok. Kitap sayfasının yanma derecesi. Gelecek zamanda tüm evler yanmaz derecesine getirilir yani evlerde yangın çıkmıyor doğal olarak itfaiyeciler devre dışı kalıyor ve onlara yeni bir görev verilmesi lazım. Nasıl bir görev olabilir peki. Kitapları yakmak. Evet kitapları yakmak tuhaf geliyor insana. Yangını söndüren itfaiyeciler bu sefer yangın çıkarıyor ve kitapları yakıyor. Çünkü kitaplar silahtır varolan ve varolacak bütün silahların üstünde bir güce sahiptir. Devletin egemenliğini tehdit eder kitaplar, insanları düşündürür kitaplar. Bir devletin baki kalmasını istiyorsanız bütün kitapları yakın. Daha önce tarihte bütün kitapların yakıldığını , kütüphanelerin yerle bir edildiğini duymuşuzdur. Bir sabah uyandığınızda bütün kitapların yok olduğunu düşünün!!!
Fahrenheit 451
Fahrenheit 451Ray Bradbury · İthaki Yayınları · 202289,7bin okunma
277 syf.
·
Puan vermedi
Cehenneme Övgü kitabı bana göre herkesin muhakkak okuması gereken bir kitap. Bir roman, bir öykü, bir kişisel gelişim kitabı değil. Bunların çok çok ötesinde. Bedeni tutsak ruhu özgür olan ve ya özgür olma arzusuyla yanan kişilerin ellerinin altından ayıramayacağı bir kitap. Totaliter ve baskıcı sistemlerin bireylerin KENDİ OLMA  yolunda onların karşısına nasıl dikildiğine ve onları kendilerine nasıl benzetmeye çalıştığını açık ve sağlam argümanlarla gözler önüne seriyor. Toplumun, toplumsallaşmanın büyük bir hapishane olduğunu ve doğar doğmaz toplumun ayaklarımıza ve ellerimize pranga vurduğunu açıklıyor. Evlilik,aşk, ölüm, hakkında yaptığı analizler çok çarpıcı. Doğru bildiğimiz doğruluğuna inandığımız şeylerin ne kadar mantıksız ve yanlış olduğunun gerçeğine varıyoruz. Ama bu gerçekliğin farkına varmak insanı üzüyor ve toplumun totaliter gidişatının önüne geçilemeyeceği gerçeği insanın karşısına put gibi dikiliyor.
Cehenneme Övgü
Cehenneme ÖvgüGündüz Vassaf · İletişim Yayınları · 202010bin okunma
Reklam
565 syf.
·
Puan vermedi
Kelebek, Fransız yazar Henrı Charriere'nin kendi hayatını ele aldığı kitabıdır. Henri işlemediği bir cinayetten müebbet kürek cezasına çarptırılır. Cezayı aldığı zaman yaşı yirmi beştir. Kürek mahkumlarının olduğu hapishaneye gider, aklından bu cezayı veren savcıyı ve bunu onaylayan jüri üyelerini öldürüleceği hayaliyle yaşar ve sağlıklı, dinç, zihnde kalmaya çalışır. 13 yıl boyunca 9 defa  kaçma girişiminde bulunur ve başarır. Bu süre içerisinde çok şey öğrenir. Umudu, mücadeleyi, dostluğu öğrenir. Kaçma girişimlerinin birinde altı ay kadar Kızılderililerle yaşar ve onlara hayran kalır. Uygarlık ve medeniyet dediğimiz şeylerin ne kadar çürümüş olduğunu gösterir. Kürek mahkumlarına yapılan insanlık dışı muameleri gözler önüne serer. Topluma entegre edilmesi adı altında suçluların nasıl topluma adalet sistemine düşman edildiğini, yok sayıldığını ve insan muamelesi görmediğini gösterir. En önemlisi insana, hayatta olduğu sürece mücadele etmeyi hayata karşı direnmeyi öğretir. Türlü türlü işkencelere, yıllar süren hücre cezalarına, ölümle defalarca yüzyüze gelmesine rağmen pes etmez Henri kaçar bir defa değil dokuz defa ve en son gittiği Venezuela'da vatandaşlık alır. Müebbet kürek cezasından özgürlüğe giden adamın kitabı..
Kelebek
KelebekHenri Charrière · E Yayınları · 20195,3bin okunma
238 syf.
·
Puan vermedi
Bazı kitapları okuduktan sonra o kitap hakkında söyleyecek pek bir şey bulamıyor insan. Bu o kitabı anlamadığından değil o kitabın verdiği hissi anlatamamaktan kaynaklanıyor. Sanırım bu kitap onlardan bir tanesi. İhsan Oktay Anar hem kurgu ve hem kullandığı dil ile tamamen kendine has bir roman yazmıştır. Bu kitabı bu kadar farklı ve güzel kılan nedir peki? Uyuyan bir adamın düşüdür bu kitap. Her bölümde farklı kahramanların hikayeleri karşımıza çıkar. Ve her kahraman bizi kendi hikayesine alıp götürür. Konstastines'in sokaklarında dolaştırır bizi orda yaşanan olayları hissederiz, yaşarız kahramanlarla birlikte. Kitabın sonuna doğru bütün kahramanların hikayesi birleşiyor. Kitap bittikten sonra Arap İhsan, uzun ihsan efendi, ebrehe, alibaz, efresiyap, Bünyamin, kubbelik, rendekar, hınzır yedi, vardette gibi kahramanlar artık sizin bir parçanız oluyor.
Puslu Kıtalar Atlası
Puslu Kıtalar Atlasıİhsan Oktay Anar · İletişim Yayınları · 202048,5bin okunma
269 syf.
·
Puan vermedi
Bu kitabı yazmak için ya o dönemin İstanbul'unda yaşamak gerekiyor, ya yıllar süren bir tarih araştırması yapmak ya da olağanüstü bir hayalgücüne sahip olmak gerekiyor. İhsan Oktay Anar muhtemelen ciddi anlamda araştırmalar yapmıştır ama hayalgücünün sınırsız olduğu da aşikardır. Her sayfasında farklı karekterlerin ortaya çıktığı ve her bir karakterin bir roman olduğu bir kitap. Müziğin, aşkın, ölümsüzlüğün, dinin birleştiği bir kitap. Kapatıldığı bir odada duyduğu sesin peşine düşen Eflatun İstanbul sokaklarını, Galatayı, Haliç gezer ve o dönemi yaşatır size. Hakkında çok şey yazılabilecek ama hiçbir yazamayacak tarzında bir roman. İhsan Oktay Anar'ın kitabı bitirdiği şu sözler sanırım anlatmaya yetiyor "belki de susmak gerçeği anlatmanın tek yoluydu"...
Suskunlar
Suskunlarİhsan Oktay Anar · İletişim Yayınevi · 20219,4bin okunma
496 syf.
·
Puan vermedi
Stefan Zweig'ın otobiyografisi gibi görünse de o dönemin Avrupa'sını, toplumun sosyal yapısını, birinci ve ikinci dünya savaşlarının görünmeyen yüzlerini ve daha bir çok olayı gözler önüne serer. O dönemde yaşayan yazarlar, şairler, müzisyenler ve daha bir çok ünlü kişi ile mektuplaşmaları, görüşmeleri ayrı bir tat verir. Zweig, yaşamı boyunca savaşları anlamsız bulmuş ve yaşamının sonuna savaş karşıtı olarak devam etmiştir ama bazı dönemler pasif kalmıştır. Birinci dünya savaşı öncesi Avrupa dünya savaşlarının neye mal olacağını bilmiyordu hatta savaşın olacağı sıralar halk sokaklarda savaşı bir çoşkuyla karşıladı, gençler savaşı bayrama gider gibi sevinçle gitti ama savaş sonrası Avrupa da ekonomi çöktü, savaştan dönen binlerce insan evsiz, işsiz kaldı. O sıralar kimse savaşın öteki yüzünü bilmek istemiyordu taki savaş bitene kadar. Savaştan yenik çıkan Almanya çok zor dönemler geçirdi ve böyle kötü ve zor dönemler içinde bir lider doğurur. Belki de halk bir kurtuluş yada yeni bir hayat umuduyla lideri kendisi yaratır. Daha önce de tarih sahnesine çıkan Hitler'i umursamayan bir halk Hitler'in peşinden koşmaya başlar. Ve Almanya Avrupa ve dünya için bir tehdit olmaya başlar. Hitler Zweig'ın kitaplarını yakar ve yasaklar. Zweig Almanya'yı terk eder Fransa, İngiltere gibi ülkelerde belli dönemler yaşamaya başlar. Anlatacak çok şey var kitapta o yüzden herkesin okuması gerektiğini düşünüyorum.
Dünün Dünyası
Dünün DünyasıStefan Zweig · Can Yayınları · 20152,124 okunma
268 syf.
·
Puan vermedi
Benliğini Arayan Çocuk, oyun terapisti Virginia Axline nin mesleki kariyerinden yola çıkarak yaşadığı bir vakayı ele aldığı kitabıdır. Kitabın kahramanı 5 yaşında olan Dibs'tir. Gittiği anaokulunda kimse ile konuşmayan, öğretmenleri ile iletişime geçmeyen, aile içindeki bireylerle temas kurmayan Dibs'in bu davranışlarının altında yatan nedenleri oyun terapisi ile ortaya çıkarmasını konu alır. Özellikle ebeveynlerin ve bütün öğretmenlerin okuması gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum.
Benliğini Arayan Çocuk
Benliğini Arayan ÇocukVirginia M. Axline · Panama Yayınları · 20182,933 okunma
38 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.