Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.24
Basatbeg
Basatbeg
@Korkudizade
alıntılamak onaylamak değildir
Tekniker+Mühendis
Lisans
145 okur puanı
Mayıs 2020 tarihinde katıldı
Okuma Hedefleri
192 syf.
·
Puan vermedi
Müellif Münevver Ayaşlı harikulade dili ile yıkılmak üzere olan Osmanlı İmparatorluğu'nun temsili bir ailenin bu yıkıntının altında kalışını ve yeni kurulan düzene karşı ayak uyduramayışı üzerinden mazi ve geleceği mukayese ediyor fakat gel gelelim ki verdiği tarihi bilgilerin yanlı ve yanlış olması sebebi ile bu güzelim dile biraz yazık
208 syf.
10/10 puan verdi
Evet bu da bir Türk müellifin elinden çıkmış distopya... Hayvanların 'fabl' şekliyle insanlaştırılmış olması bize Hayvan Çiftliği adlı hiciv romanını anıştırsa da elbette bu kitabın kendine özgü ve de özgün yönleri var. Her iki kitabı da okuyan kişi bilir ki Filler Sultanıyle Kırmızı Sakallı Topal Karınca bizdendir, bizimdir. Bunu okuyan herkes anlar. Yaşar Kemal kendi romancı diline has üslubuyle karşımıza bu sefer de distopik bir yazar olarak çıkıyor. Bu distopyada ana kahramanlar hayvanlar olsa da mesajın kime verildiği çok nettir ve distopik eserleri distopik yapan da budur zâten. Sömürgenle, 'sürüngenleştirilmiş' arasında süregelen mücâdeleyi bir de Filler Sultanıyle Kızılca Topal Karınca'nın perspektifinden inceleyiniz. İyi okumalar.
Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal KarıncaYaşar Kemal · Yapı Kredi Yayınları · 201710,4bin okunma
136 syf.
10/10 puan verdi
Tek mesele rûhun tatmin edilmesidir! Evet bu kitabın bir mottosu olsa herhâlde bu cümle olurdu. Hiciv yeteneğiyle bildiğim üstad Twain bu kitabıyle karşımıza biraz felsefî yönüyle çıkıyor. Kitap, Eflâtun'un Sokratik diyaloglarına benzer bir şekilde iki kişinin münâzarasını andıran ama bir tarafın diğerine göre çok baskın olduğu bir yazım tarzına
Okur Takip Önerileri
639 syf.
10/10 puan verdi
Bitiren insanda boşluk bırakan ve yine Yaşar Kemal'i tanıyanların okurken hissettikleri o destansı anlatı... Bu incelemeye ne yazarsam yazayım mutlaka bir şeylerin eksik olacağını düşünüyorum o nedenle uzun tutmamaya çalışacağım. Kitap kurgu-roman olarak karşımıza çıksa da aslında şiirsel bir yönü var; lirik, epik, pastoral, didaktik ve satirik
256 syf.
·
Puan vermedi
Atsız... Benim için biraz zorlayıcı bir şahıs. Kendisinin okuduğum dördüncü kitabı oldu ve okuduklarım hep Atsız'ın düşünce dünyâsı ile ilgili olanlar. Kendisini, kendi kaleminden tanımak için.
Daha önceki incelemelerde söyledim mi bilmiyorum fakat Atsız için "Türklüğün umûmî kâtibi" desek abartmış olmayız herhâlde. Kendisi baştan aşağı
376 syf.
·
Puan vermedi
Kitabın konusu ismiyle müsemmâdır. Konumuz milliyetçilik bildiğiniz gibi ülkemiz özelinde hemen hemen herkesin "ilgi ve bilgi" alanı olduğu için tartışmalı bir konudur. Sayın Öksüz ise konuya hem sosyal bilimlerden hem de pozitif bilimlerden destek alarak konuya keyifli ve öğretici bir yaklaşım sergiliyor. Özellikle ülkemizdeki temelsiz Türk karşıtlığı ve eleştirileri dikkat çekiyor. İlginç olan kısım bunları yapanların konu herhangi bir gayr-ı Türk grup söz konusu olunca takındıkları tavır ve ikiyüzlülük. Bunların dışında da katılmadığım bir bölüm oldu. O da milletin modern öncesindeki varlığını destekleyen bölümdü. Bana göre Fransız devrimi öncesi bugünkü anlamda bir milletten bahsetmek mümkün değildir böyle bir duygu da yoktur. Çok zayıf istisnâlar olabilir ama bu da kuralı bozmaz. Modern dönem öncesinde milletin olmayışı temellerinin olmadığı anlamına da tabiî ki gelmez. Çekirdeklendiği bir etnik merkez olduğu elbette kesindir ki buna etnosembolizm diyoruz. Fakat etnosembolist ortaklıkların milleti bir araya getirmeye tek başına gücü yetmez. Öksüz de bol bol yer veriyor zâten etnosembolizme... Millet tanımlarına sosyobiyolojik yaklaşım bölümü ise oldukça eğlenceli ve bilgilendirici, konuyle ilgisi olan herkese tavsiye edilir.
382 syf.
10/10 puan verdi
Son zamanlarda okuduğum en nükteli romandı diyebilirim. Tanpınar'la maalesef çok da geç bir şekilde ilk tanışma kitabım oldu. İçerik iʼtibâriyle aslında zengin bir konu içeriği var. Bu biraz da okur olarak bizlere de bağlı aslında ne alıp-almayacağımız kitaptan biraz bağımsız. Türk moderleşmesi, değişen toplumsal hayat, kadın ve erkeklerin rolleri, insanların karakterlerinin yıldırım hızıyle değişmesi ve sâir çok fazla içerik var. Tanpınar çok ince dokundurmalarla sizi gülümsetiyor. İnsanların yeniliklerle gelenekler arasındaki sonsuz tereddüt arasında kalışını aktaran yazar, karakterlerini bu belirsizlik içinde bırakmıyor ve romanı mizah mâdenine de çeviriyor. İncelemeyi kısa tutmak daha makbul olacak. Tanpınar ile tanışmadıysanız, mutlaka tanışınız, pişman olursunuz. Çünkü Türk edebiyatında olmazsa olmazlarımızdan demekte hiç bir abartı görmüyorum, keşke daha önce okusaydim. İyi okumalar.
Son olarak baş karakter Hayri İrdal ve Psikanalist Dr. Ramiz Bey'in 20-25 sayfalık muayene sahnesinde hiçbir kitapta gülmediğim kadar çok güldüm. Çok komik bir sahneydi.
375 syf.
10/10 puan verdi
Çok beğendim, eser beni resmen mâneviyatlıyla esir aldı diyebilirim okurken...
Baş karakterin kısa ama derin tanıtımı; "Bir berberin sünnet ettiği, bir Papa'nın vaftiz ettiği" Hasan ibn Muhammed el- Vezzan ez-Zeyyati nâmıdiğer Giovanni Leone de Medici Afrikalı Leo'nun özyaşam öyküsü...
Maalouf ile ilgili şöyle bir yazı okumuştum; "Maalouf kültür desenlerini tarihin içinde dokur. Onu okurken Isfahan’da Hasan Sabbah’la dolaşır, İzmir’de Sabetay Sevi ayaklanmasına karışırsınız."
Bu cümleye kesinlikle katılıyorum, yazar sizi nereye gitmek isterse berâberinde oraya götürüyor. Granada'dan kovuluyorsunuz meselâ, sonra Fas'ta hayâta tutunmaya çalışıyorsunuz. Libya, Sudan, Mısır... Yakın ve barışık, uzak ve çatışık kültürlerin dünyâyı sürüklediği keşmekeş içerisinde mutlaka tarafınızı seçiyorsunuz ve sizde mücâdelenin içinde yer alıyorsunuz. Sonra bir bakmışsınız Büyük Türk'ün sarayındasınız ardından Katolik lider Papa sizi evlât ediniyor. Sizin hisseniz ise tüm bu karşıtlıklar ve çıkar çatışmalarıyla birlikte insan kalmanın, kalabilmenin çabaları...
Afrikalı Leo, bir insanın öyküsünden çok insanların öyküsüdür. Empatinin anlatısıdır. Hayata, aynı gözün farklı pencerelerden ve «üstelik de» değişik manzaralardan bakmak isteyen herkesin okuması gereken bir kitaptır.
183 syf.
·
Puan vermedi
Kitabın yazarı Mustafa Çalık, ülkücülüğünü her fırsatta vurgulasa da aslında bildiğimiz tipik ülkücü kalıbına da tam sığabilecek birisi değil. Daha farklı görüşleri de içeren bir siyâsî tasavvura sâhip. Şahsen bâzı görüşlerini reddedip bâzılarına da sonuna kadar katıldığım yerler oldu. Entelektüel kapasitesi de beklediğimden çok daha ilerideydi. Bir de belirtmek gerekir ki bu kitap, genel bir milliyetçilik fonu isteyenler için değil de Türkiye'deki milliyetçilik arka planını arzu edenler için daha uygun olacaktır.
283 syf.
10/10 puan verdi
Hey gidi pîr-i haddad Haydar Usta! Sen utanma, bilakis senin 10 asırdan beri döğülmüş kılıcını beğenmeyenler utansın!
Yaşar Kemal'in eserleri arasında okuduğum en târih içerikli roman sanırım Binboğalar Efsânesi oldu. Konu tâ Selçuklular devriyle Horasan'dan Anadolu'ya akın akın gelen konar göçer Türkmenlerin yaklaşık 9-10 asırlık geleneklerini terk etmeye gösterdikleri mukavemeti esas alan bir konu. Mâlûmunuz bu konar göçer Türkmenler klanlar hâlinde hem Selçuklu hem Anadolu Selçuklusu hem de Osmanlı Devleti'nin başat unsurları idiler. N'oldu ki Osmanlı Devleti merkezî bir yapıya büründü ve vergi sistemini oturttu işte o zaman Türkmen-Yörük tâifesine konmak da göçmek de zulüm oldu. İşte müellif Yaşar Kemal, bu zülme direnen, yerleşik hayâta geçmek istemeyen fakat gün geçtikçe de yok olma tehlikesiyle karşı karşıya gelecek olan bir Yörük obasının hüzünlü öyküsünü kendi tarzına münhasır epik diliyle anlatıyor. Obanın îtikat ve ritüellerini en ince detayına kadar okuyucuya geçiriyor. Hıdrellez umutlarını, yaylak ve kışlak bulma umutlarını... Çukurova içinde, ordan oraya göçerken demeye de dilim varmaz ya, sürünüşlerini demek daha isâbetli olur, bir bir anlatıyor. Yerleşiklerin onları nasıl dışladığını, bu dışlanmanın oba efrâdını nasıl sosyal ölüme mahkûm ettiğini, yurt tutmama direncinin oba halkını çağdaşlarından ne derece geri bıraktığını... Hepsini ama hepsini konuya da tam hâkimiyetle gözünüzün önüne getiriyor...
261 syf.
10/10 puan verdi
Çok fazla bir şey yazamayacağım, daha çok alıntılarla anlatacağım bu kitabı ama şunu da söylemeden edemem: Bu kutlu yazıt, bir Türk dili şölenidir. Bir aşk hikâyesini bu görülmemiş üslup şöleniyle hem de arka fonunda kaybedilen toprakların aziz hâtırâtıyla kanlı-canlı tasvir ederek size tahayyül ettiren bu eseri bir Türk vatandaşı iseniz, kendinizi Türk hissediyorsanız (hattâ hissetmeseniz dâhi) okuyun, okutturun. Safiye Erol'un şöhretli yazarlarımız gibi tanınmadığı ortadayken mutlaka tanıyın, tanıtın. Diyeceklerim bu kadar...
202 syf.
·
Puan vermedi
Anlaşılan o ki, Peyâmi Safâ Türk İnkılâbı'nın millete anlatımının zayıf olduğunu görmüş ve bunu kendine dert etmiş hele bu durumu görüp de dertlenmesi gereken mercilerin bu durumu pek önemsememesi onu daha da dert sâhibi yapmış ve bu eseri kaleme almış. Fakat bazı hükümler -bana göre- zorlama bir şekilde yapılmış ve kitap o dönemin (1935-1940)
270 syf.
·
Puan vermedi
"Benim başka hiçbir kitabım genç kalbimi yoksulluğun böylesi kadar burkmadı."
Jack London
"İngiltere zenginlerin cenneti, akıllıların arafı ve yoksulların cehennemidir."
Theodore Parker
19'uncu asrın sonlarından 20'nci asrın başına uzanan yıllarda vahşî kapitalizmin İngiltere üzerindeki etkisini anlatan yarı edebî yarı
208 syf.
·
Puan vermedi
Yazar Mahir Şanlı'nın kendi özel ilgi alanı olan mitolojiyi ilmî olmaktan daha çok sâde bir anlatıyla okura sunmayı tercih ettiği keyifli bir kitaptı. Bugün yaşayan birçok milletin mit-destanlarının kısa hikâyelerini okurken aradaki benzerlikler, toplumsal normların oluşumu, insan ilişkilerinin kökenleri hakkında bilgi sâhibi oluyor ve farklı kültürlerin aynı konuya farklı bakışlarını yakalıyorsunuz. Benim şahsî olarak ilgimi çeken bir husus; Olimpos on ikilisi... Sanırım bu on ikili Hz. İsâ'nın on iki havarisine intikal etmiş ordan da günümüz İran Devletinin resmî mezhebi olan Şiîlikteki on iki imam anlayışının temeli olmuş gibi hissettim. Tüm bu inanış ve mit-destanlarında aynı sayının olması ilgimi çekti. Bu ve bunun gibi benzerlikler sizlerin de dikkatini çekebilir. Onun dışında Arap mitolojisi de olsa fenâ olmazdı ama belki de yazar kapsamlı bir mâlûmata sahip değildi, bilemiyorum. Arap mitolojisinin Türk milletinin dini İslâm ile ilgisini merak etmiyor değilim. Neyse uzun sözün kısası; mitoloji merakı olanlar için bir başlangıç kitabı olabilir. Tavsiye edilir.
222 syf.
10/10 puan verdi
Yaşar Kemal... Keşke eserlerin gibi sonsuz olaydın da kalemini oynatmaya devam edeydin. Türkiye'nin bağrından çıkmış üç tâne efsâne, üçü de birbirinden güzel. Hele Karac'oğlan yok mu? Karac'oğlan insan olana dokunur hem de ne dokunmak... Karac'oğlan biziz, Karac'oğlan Türkiye'nin yüreği yakan, kurutan hikâyesidir. Türk dilinin yerel kullanımlarının ustaca kullanımının göstergesidir. Ayrıca halk destanlarının bilinmesi bir milletin îtikad, îtiyad, gelenek ve göreneklerinin anlaşılması açısından da çok önemlidir. Sözü fazla uzatmayacağım, belki de dağarcığım yetmemiştir anlatmaya... Zâten anlaşılmaz yaşanır bir kitaptır, yaşayınız.
Karac'oğlan eydür;
"yürü bre yalan dünya
sana konan göçer bir gün
insan bir ekin misali
seni eken biçer bir gün
yer üstünde yeşil yaprak
yer altında kefen yırtmak
yastığımız kara toprak
o da bizi atar bir gün"
