Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.38
irem
irem
@Lilliantta
36 okur puanı
Mart 2020 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
·
Puan vermedi
Merhaba, bu uygulamaya girmeyeli epey oluyor. Hayatın karmaşasına karışınca kendine vakit ayıramıyor insan ama dürüstte olayım epeydir uzaklaştım kitap okumaktan.
Sanırım yanlış seçimler yapmaktan belki de bilmiyorum devam edemedim uzun süre kitap okumaya.
Bu kitaba geleyim okul kütüphanesinde buldum bunu. Kapağı oldukça ilgi çekici bir tasarıma sahip. Çağırıyor direkt 'ben buradayım!' diye. Birde Alper Canıgüz'ü gördüm arka kapakta, dedim tamam okuyorum bu kitabı.
Öncelikle tam ilaç gibi bir kitap, yok olay örgüsünü yakalamaya çalışacağınız veya yazarın dilinde kaybolacağınız bir eser değil.
Okuması rahat kendinizi yazarın absürtlüğüne bırakınız lütfen, çok sevdim ben bu eseri. Bazı yerlerde şaşırmaktan kendimi alamadığım öyle betimlemeler var ki.
Dedim keşke ben düşünseydim önce bunu. Hayran kaldım yazarın diline. Hayalgücü ve yaratıcılık en çok imrendiğim şeydir. Bu kitapla bunları sonuna kadar zorlayabilirsiniz.
Kitapta çokça alıntı da var kitaplardan, filmlerden, yazarlar, filozoflar... Başka anlamlar içeren cümleler de. Okudukça öğreniyorsunuz ve eğleniyorsunuz bu kitabı.
Yazarın başka kitaplarını okumak için de sabırsızlanıyorum diyebilirim. Ben çok sevdim, umarım siz de seversiniz.
İyi okumalar, iyi günler dilerim.
O
Korku filmleri hayatımda hiç izlemedim. Aslında izlemeyi de düşünmüyorum. Ama kitapları beni hep merak ettirmiştir.
Sırf bu yüzden "Stephen King" okumadan önce yazarın oğlunun "Joe Hill" bir eserini okumuştum. Gerçi o eser de fantastik bir roman çıkmıştı. Bu nedenle korku romanları içimde ukte kalmıştı.
Ayrıca bu ilk kez bitirebildiğim e-kitabım oldu. Belki bu sebeptendir bilinmez kitabı gerçekten uzun bir zaman diliminde okudum. Ama yine de eseri oldukça başarılı buluyorum ki eski basımını okuduğum için çıkarılmış kısmı fazlasıyla olmasına rağmen oldukça güçlüydü.
Bazen öbür sayfayı çevirmeye çekindiğim oldu. Bu kitap ayrıca okuduğum ilk korku kitabı oldu. Belki ileri tekrardan yeni baskısını okurum. Ama öncelikle filmlerini izleyeceğim.
Uzun soluklu bir eser; sizi sıkmayan, heyecanın sürekli devam ettiği güzel bir parça.
Kendi adıma ben uzun süre de okuduğum için belki de koptuğum bu yüzden de kitaptan uzaklaştığım zamanlar oldu. Ama siz buna izin vermezseniz kitap akar gider.
Ben bu eseri oldukça sevdim, sanırım en sevdiğim karakter de Ben ve Richie oldu. Nedendir bilinmez.
İyi okumalar dilerim, sağlıklı kalın.
Kadimzamanlar ve Diğer Vakitler
Bazı kitaplara karşı önyargımız olur ya veya nasıl olacağına dair bir his. Nedense bu kitabı okurken epey kasvetli hissettim.
Kitap okurken bazı şeyleri aklımda canlandırmayı pek beceremem. Belki yeni bir evren yeni yaratıklar yaratmamış yazar. Biz, ve dünyamız var ama tasviri farklı. Güzelliği orada.
Belki de bu anlatımdandır, zorlandım açıkçası okurken. Fakat her birinin zamanından okumak farklı bir deneyimdi. Kitabın asla basit bir anlatımı yok. Yoğun ve düşünmeye itecek, sizi iğneleyecek cümleler bulunuyor.
Kitaptaki karakterlerin gelişimini de yakalamak zordu. Birkaç bölüm önce okuduğum Ruta'ya aşık Çocuk Izyador, şimdi mektup yazarak dörtlüklerini bulmaya çalışan bir yetişkin.
Zaman oldukça hızlı bu kitapta, dur durak bilmez ilerliyor. Bir bakıyorum, Misia büyümüş; evlenmiş, çocukları olmuş, torunları olmuş, anneyi gömmüş, kendisi teslim olmuş toprağa.
En sevdiğim Genowefa ile Eli oldu sanırım, biricik Eli. Oyun'un zamanını sevdim birde en çok. Sekiz Dünya'yı ve Tanrı'yı.
Bilmem, her açıdan farklı ve önceki okuduklarımdan başka hissettirdi bu kitap beni. Belki sadece bu yüzden bile sevmeli. 19. Yüzyıl Polonya'sına misafir olabildiğimiz bu güzel kitabı beğendim.
İyi okumalar dilerim. Sağlıcakla kalın.
Okur Takip Önerileri
Bir Yeni Evlilik İstediğiniz Var
Sevdiğim birininin önerisi üzerine almıştım. Kapak tasarımı, ismi kitabın daha okumadan hissettirdikleri benim için hoştu.
Kitap, mizahi bir dille ele alınmış oldukça da akıcı. Okuyucuyla konuşuyormuş gibi olan kitapları oldum olası severim.
Bu kitap, canınızın sıkıldığı zaman açtığınız tam mini dizi tadında ki bence bi filmi çekilmeli. Konusu tam bizim sektöre uygun.
Sonda pamuk prensesten, çizmeli kediye, pinokyodan, kurbağa prense, kırmızı başlıklı kızdan, bremen mızıkacılarına, hansel ile gratele, oz büyücüsüne ve lamba cinine kadar uzanan o miş/mışlı masalları mutsuz sonla bitiren Defne. "Gökten düşen üç elma artık hormonluymuş... "
Okurken kafa dağıtılacak, şeker bi bitirimlik bir
kitap. Oldukça sevdiğim bir kitap oldu.
İyi okumalar dilerim. Sağlıcakla kalın.
Gece Yarısı Kütüphanesi
Merhaba! Yazmayalı epey oldu. Nedendir bilinmez şu sıralar pek kitap okuyasım yoktu. Ta ki yeni kitap alışverişime kadar, bu kitapta o listenin ilk kitabıydı.
Gece Yarısı Kütüphanesi, muhtemelen hepimiz bütün sosyal medya hesaplarında rastgeldiği bir kitaptır. Bu kadar karşıma çıkınca alıp okuyayım dedim.
Konu olarak oldukça ilgi çekici. Bir an için yaşanabileceğim bütün hayatlarımı denesem fena olmazdı. Ben, hayatın ve ihtimallerin üzerine oldukça düşünürüm zaten.
Bazen bu durum canımı sıksa da, düşünmeden duramam. Ya o an bu kararı vermek yerine başka bir şey yapsaydım dediğimiz veya ta doğumumuzdan gelen sonuçları değiştirmek istediğimiz olmuştur.
Kitapta bunu anlatıyor işte. Bir koca meşe ağacına benzetilmiş, hayat. Kalın gövdeden ayrılan dallar ve oradan ayrılanlar, gittikçe çoğalan dallar.
Her yeni bir karar yeni yaşamlar doğuruyor bize.
Bugün de bir farklılık yapıp,
Niçin değiştirmemeli ki kök yaşamı?
Kendi adıma tam zamanında okuduğumu hissettiğim bir kitaptı. Ben oldukça sevdim. İyi okumalar dilerim.
Sardalye Sokağı
Merhaba! Uzun süredir kitap okumayı devamlı hale getiremedim. Aylak Adam kitabından sonra bu kitap ilaç gibi oldu.
Nedense şu sıralar içerisinden anlamlar çıkarabileceğimiz, bazılarının değimiyle "edebiyat" barındıran kitaplardansa olay örgüsünün öne çıktığı kitaplar daha mutlu ediyor beni.
Bu kitapta olduğu gibi bir mahalle tesfiri, o mahalle sakinleri hakkında kesitleri okumak oldukça zevkliydi.
Sardalye Sokağı; gayet gerçek, renkli ve eğlenceliydi.
Yazarın "Tatlı Perşembe" kitabını okumak istemiş sonrasında birbiriyle bağlantılı olmasa da bu mahalle üçlüsüne baştan başlamak niyetiyle okudum bu kitabı.
İyi ki de okumuş, rastgelmişim. İyi okumalar dilerim, sağlıcakla kalın!
İtfaiyeci
Kitaba başlamadan önce kitap hakkında olduğu kadar yazarı hakkında da araştırma yapmak lazımmış.
Joe Hill namı diğer Joseph Hillström King. Belki de babasının ününün kendi eserlerinin önüne geçmesini istemeyen yazarımız bir süre bu takma adı kullanıyor gerçi Stefan King'te zamanında takma isim kullanmıştır. Kim bilir belki sadece alışkanlıktır.
Kitabın "Locus En İyi Korku Romanı" ödülünü kazandığını görmüş ayrıca konusu ve yeni bir tür okuma heyecanı kitabı bana cazip kılmıştı. Fakat üzgünüm ki ün eseri gölge altına almış, ödül daha çok yazarın eseri için değilde kendisi için verilmiş gibi.
Kitap nasıl desem yani korku kitabı olmasına rağmen neredeyse hiç böyle bir sahne barındırmayan sanki basit bir polisiye kurgusu.
Kitap ejderpulu denilen insanların bir anda tutuşmasıyla kendini gösteren bir hastalığın tüm dünyaya yayılması hakkında. Ölenler ve hastalar, Ateşe hükmedenler İtfaiyeci.
Okuduğum en uzun eser oldu kendisi. Ve maalesef ki eserin uzatıldıkça uzatılmış olması, bu kadar ilgi çekici bir konunun böyle heba edilmesi beni hayal kırıklığına uğrattı.
Ayrıca yayınevi de çabası kitap birçok yazım hatası içeriyor, anlaşılacak yerleri geçtim bazı yerlerde direkt cümlede anlam bütünlüğü bırakılmamış. Oysaki İthaki olduğunu göründe güvenerek almıştım.
Bilemiyorum; Harper'ı, Peter'i, Nick'i... tanıdığım için
-kısacası kitabın karakterlerini- sevinebilirim sanırım sadece. Bir sonraki korku türüne dair kitabımı Stephen King'ten deneyeceğim.
İyi okumalar dilerim. Sağlıcakla kalın.
Pal sokağı çocukları
Merhaba! Bu yılın ilk okuduğum kitabı oldu. Bu esere bundan birkaç sene önce öğretmenimin tavsiyesi ile başlamış ama bitirememiştim.
Aklımda da güzel kalmadığından olacak ki hiç okumaya yeltelenmedim. Şimdi ise o sarı saçlı cesur oğlan ile daha erken tanışmadığım için pişmanım diyebilirim.
Bir grup çocuğun kendi 'Arsa' larında kurdukları kendi dünyalarını ziyaret ediyoruz. Nemescek, Boka, Gereb, Kolnay...
Her bir çocuğun temsil ettikleri davranışlar var gibi hissettim. O Arsalarını -Vatanlarını- korumak için verdikleri uğraşları, birbirlerine karşı olan davranışlarını okuyoruz kitapta.
Kızıl Gömlekliler var birde. Bizimkiler ile bir musubeti olan. Başkanları Feri Ats'ı da sevdim ben bu eserde.
Hani çocuk diyip geçerler ya, bunlar o 'çocuk' kalıbına sığmayıp minik bedenlerinde koca kalpler barındıran kocaman insanlar.
Sonunun böyle son bulması belki de daha özel yapıyor eseri sadece bir 'Arsa' meselesinden daha ötesine uzatıyor hikayeyi.
Bir gün ziyaret etmek isterim "Pal Sokağını". Ama zaten ne gam:
"Dünyanın bütün çocukları Pal Sokağı'ndandır!"
İyi okumalar dilerim. Sağlıcakla kalın.
Beyaz Gemi
Merhaba yılın son kitabıydı. Yılı kapamış bulunmaktayız. Yeni bir seneyi bitirdiğimiz için farklı duygular içerisindeyim.
2021 benim için bazı şeyleri başarabildiğim en azımdan kendim için iyi bir seneydi. Umarım yeni yıl tüm dünya için başta sağlık sorununun çözüldüğü, arkasında güzellikler bırakacak bir sene olur.
Beyaz Gemi, birçok kez başlayıp yine bitirmediğim eserlerden biriydi neden bu duyguya kapıldım bilmiyorum.
Aslında kitap olaydan çok 'karakter' üzerine Kıvrık Mümin, kızı ve damadı ve biricik torunu. Asıl kahramanımız.
Bir çocuğun gözünden okuduğumuz bu kitabı, çok anlamdıramadım. Karakterlerin kişiliklerine dahil olduğumuz bir eser.
Cengiz Aytmatov, bu eserde kötü ve iyi ayrımını net yapmış. Mümin dede'nin 'bu kadarı fazla' dediğimiz alttan almalarıyla, daha da kuduran Orozkul'un tavırları ile yansıtmış bize.
Yarım kalmış gibi oldu kitap benim için. Sonuyla alakalı değil, kitabın sonu beklenmedik fakat belki de mantıklıydı. Kitabı oturtamadım içimde.
Sizlere iyi okumalar dilerim. Nice güzel senelere. Bu uygulamayı da kullanmamın ilk senesiydi bu sene. Umarım niceleri olur.
Acı Kahve
Agatha'nın bu sene okuduğum ikinci kitabı olmalı. Fakat her iki kitabında da, - bu kitapta da bahsedilen- "Büyük Dörtler" kitabındaki kitabı gibi tat alamadım.
Agatha'nın bu kitaplarına yazın birçok kez başlayıp yarım bırakmıştım. Şimdi tamamlayabildiğim için mutluyum.
Önceki kitap ile beraber değerlendireceğim çünkü bu kitaba da "Mavi Trenin Esrarı" nda edindiğim önyargıyı kırarım umuduyla başlamıştım, hayal kırıklığı oldu.
Elbette niçin hayıflanıyorum, açıklayayım; her iki kitapta da *Yüce Poirot'un esrarengiz cinayeti çözmeye çalışmasını, Agatha'nın kitabın son sayfasına kadar katili belirsiz kılmasını ve bir anda hiç tahmin edilmeyen kişinin katil çıkmasını görüyoruz. Bu monotonluk da kitabı heyecansız kılıyor.
Tabii ki de olay örgüsü aydınlatılırken birbiriyle bağlanılan durumlar bir zeka ürünü. O detaydan konunun bambaşka yerlere evrilmesine hayret ediyor insan.
Agatha'yı başka bir zaman dener miyim? bilemiyorum ama sevdiğim bir yazar kendisi. Belki de polisiye okumaktan sıkıldım biraz.
Yine de bir günde bitirebileceğiniz bu kurgu kısa ve öz. Bir önceki kitaptan daha çok sevdiğim de kesin.
Güzel Poirotlu günler dilerim. Sağlıcakla kalın.
Karanlıktan Sonra
Arkadaşımın önerisi ile okumaya başladığım bu kitap, arkasında yazdığı gibi gizemliydi. Kitaba başladığımdan itibaren ne olacağı hakkında herhangi bir şey kestiremiyordum.
Kitabın kendisi akıyor, olaylar tahmin etmeyeceğiniz bir şekilde başka yöne evriliyor. Bir anda gece yarısı kitap okuyan bir kızın gözündeyken, sonrasında bir aşk otelinin sahibinin gözünden geceye bakıyoruz.
Kitap gece içerisinde, o 'karanlık' vakitte yaşanılan olaylar karmaşasından oluşuyor. Belki de anlatmak istediği bir şey olmayan fakat 'Karanlığa, Geceye' farklı bir gözden bakabileceğiniz bir kitap.
Okuması benim için zevkli oldu diyebilirim, okunması kolay ve bir çırpıda bitirilecek düzeyde. İlk kez bir uzakdoğulu yazarın eserini okudum bu nedenle bu kitap benim için ayrı bir özel oldu.
Ben okumaktan keyif aldım. Sizlere de iyi okumalar dilerim. Sağlıcakla kalın.
Beyaz Gürültü
Belki de yılın sonuna pek uygun olmayan bir kitap oldu benim için. Kitaba kütüphanede rastladım arkasında okunması gereken 1001 kitaptan biri, hitler, tüketim çılgınlığı hakkında yazılar olunca ilgimi çekti.
Kitabın genel konusu 'ölüm' ama. Kitap Jack adlı adam ve karısı Babette'nin önceki eşlerinden olan çocukları ile beraber yaşadıkları yaşantıdan ibaret.
Fakat kitap boyunca bu arkasında yazan bu konulara değiniyor diyebilirim. Bazı ilgi çekici, güzel paragrafları vardı kitabın.
Kitabın ölüm korkusu üzerine olması beni tuhaf hissettirdi. Yaşımdan dolayı mı bilmem fakat ölüm sanki uzak gibi geliyordu bana. Ve kitapta belki de ellilerine yaklaşmış bir çiftin ölüm üzerine bu kadar düşünmesi ben de bir rahatsızlık uyandırdı diyebilirim.
Ölüm'ün de gerekli olduğunu düşünenlerdenim her şey bir sona sahip olmalı bence eğer bir son yok ise yol çok bilinmez olabilir.
Kısacası başladığım andan beri birazda bitirmek için okudum. Sıkıcı da değil; akıcı da, arasına sıkışmış. Okunması gereken bir kitap mı veya daha ileriki yaşlarımın mı kitabı bilemiyorum.
Sevdim ama bu kitabı, sonu yine farklı biten kitaplardan oldu.
İyi okumalar dilerim. Sağlıcakla kalın.
Beyaz Geceler
yine fazlasıyla uzun zamanda bitirdiğim kısacık bir kitap bazen yapası gelmiyor insanın sündürdükçe sündüresi, uzadıkça uzatası geliyor.
bu kitabı okumayı düşünüyordum aslında kütüphanede okuyacak kitap bulamadığım icin son anda kaptığım bir kitap oldu.
Başlarken isteksiz olmam, belki de rus yazarlarının edebiyat anlayışına biraz önyargılı olmam, 'sıkılacağımı' düşündüğüm açıkçası üzerine aptalca palavralar attığım ama aslında kısacık bir solukta sizi aşkın o aptal saflığını hissetirecek masum bir kitaptı.
"Çünkü o anlarda hiçbir zaman gerçek bir hayatım olmayacakmış gibi geliyor bana, çünkü her türlü ahengi, şimdiki ve gerçekteki tüm sezgimi artık yitirdiğimi sanıyorum. Çünkü sonunda kendi kendimi lanetledim, çünkü hülyalı gecelerimden sonra korkunç ayılma anları yaşıyorum."
Son cümle özetliyor diyebilirim bu kitabı kahramanımızın bu hayalperestlik dünyasında kapıldığı yaşam, gerçekte yaşadığı yaşantı ile benzerlik gösteriyor maalesef.
Ve her diyarda ayılma anları korkunç.
İyi okumalar dilerim. Sağlıcakla kalın.
Olasılıksız
Merhaba! uzun soluklu kitap okumayalı epey olmuştu. bu kitapla kendinizi oldukça tatmin edebileceğiniz bir okuma gerçekleştirebilirsiniz kuvvetle muhtemel.
Kitap fizik, felsefe, kimya, istatistik ve elbette olasılık gibi ilgi alanınızı çekecek bir çok konuya değiniyor.
Kitaba başlamadan önce bu kadar sık konuya değinmesi ve birazda fizik mi okuyacağım simdi? gibi sacma hislerim oluşmuştu. Fakat bu gibi düşünceleriniz sizi asla yanıltmasın. Yazar kitaba bilgi eklemesi yaparken o kadar güzel yapmış ki zaten ihtiyaç duyuyorsunuz.
Fiziğe olan bakış açımı değiştirdi diyebileceğim gerçekten bir aksiyon filmi havasında olan bu kitabı çok sevdim.
Kitabın filminin çekilmemesi de ayrı tuhafıma gitti çünkü bazı sahneler gerçekten görülmek isteniyor ama bu durumda yapılacak tek şey de hayal gücünüze güvenmek!
Bence bilgi ve olayların birbirine bu denli güzel harmanlandığı bu kitabı okumak için geç kalmayın.
Kitabın konusundan bahsedersem de David adında epilepsi hastası olduğunu bilen bir adamın kumar masasında para kaybetmesiyle başlıyor, sonrasında David'in parayı geri ödemeye çalışmasıyla zincirleme olaylar meydana geliyor.
Yazarın başka eserlerini de okumayı düşünüyorum. Kitabı okurken bazı yerlerde anlamadığım fakat bazı yerlerde de parçalar birbirine tam oturunca hayret ettiğim yerler oldu.
Yazar içimde bulunan merak duygusunu da kamçıladı buradan sonra ilk durağım kuantum fiziği :))
Okurken ufkunuzu açabilecek ve o aksiyon, gerilim duygusunu hissedeceğiniz enfes bir kitap okuyun, okutturun.
İyi okumalar. Sağlıcakla kalın.
Çavdar Tarlasında Çocuklar
Birkaç kez rastgeldiğim fakat okumayı planlamadığım bir kitaptı aslında. Kütüphane de kitap bakarken görmüş ilk kelimesini okuyunca da sevebileceğimi düşünmüştüm, yanılmamışım.
Kitabın ne önsözü ne arkasında hakkında fikir edinebileceğiniz bir kısmı vardı. İsminden de sanki gerçekten çavdar tarlasında çalışan çocukların yaşantısını ve belki de onların çektiği sıkıntıları bahsedecekmiş gibi bir havası vardı.
Kitap göründüğünün aksine bir kitap, samimi bir dille yazılmış; argonun fazlasıyla bulunduğu, Holden adlı 16 yaşında bir gencin 3-4 günlük pekte normal olmayan yaşantısını ve onun fikirlerini okuduğumuz bir parça.
Kitabın incelemelerini okumadan önce bu kadar tartışma çıkarmış bir eser olduğunu bilmiyordum fakat ben kitabın abartılmış olduğunu düşünmüyorum. Kitabın vermek istediği mesajlar var mı tam emin değilim ama bence bazı kitapları öylesine okumak gerek. Her kitaptan bir şeyler alamayız ya ki kitap o kadar da sıradan değildi.
Kitabı okurken Holden'ı kendime çok yakın hissettim, onun fikirlerini okumak beni mutlu etti. Ben eğlencesine okuduğum bu eseri sevdim. Size sanki Amerikan yapımı film izliyormuşsunuz havası veriyor.
Kitabın beni bu kadar ters köşe yapmasını da sevdim. Gerçekten bu sene okurken en zevk aldığım eserdi diyebilirim.
Edebi bir anlatıma sahip değil, basit bir olay örgüsü üzerinden geçen okuması kolay bir kitap.
İyi okumalar dilerim. Sağlıcakla kalın.
-Jerome_David_Salinger608.jpg){kind=small}
Vatan Yahut Silistre
Namık Kemal'den okuduğum ikinci eseridi. Namık Kemal'i az da olsa kavrayabildiğim kadarıyla aşk konulu yazmayı seviyor.
Bu kitapta vatanseverlik, cesaret ve azim duygularını sonuna kadar hissettim. İslam Bey'in sevdiğini Vatan'ı için bırakması çok özel çünkü İslam Bey diyor ki "Ben doğduğum zaman açtım. Vatan karnımı doyurdu. Çıplaktım, vatan sayesinde giyindim. Vatanımın nimeti kemiklerimde duruyor. Vücudum vatanın toprağından, nefesim vatanın havasından... Ben şimdi vatan için ölmeyeceksem niçin doğdum?"
İslam Bey'in, Zekiye'nin ve Askerlerin kitapta olan vatansevgisini hissedebilmek benim için çok güzeldi. Bir duyguya bu kadar bağlı insanlar görebilmek eşsiz. Fakat bu kutsal duygulara kaçımız sahip olmaktan yoksun? Birçoğumuz bence birçoğumuz.
Yaşadığımız bu topraklara şu an sahipsekte manen değiliz, bizim değil ki burası? kendimize ait hissetmiyoruz ki! Oysa vatan değil midir yuvamız?
İçimde bazı duyguları dürtüleyen bir kitap oldu. Sonu beklediğim gibi değildi, belki de biraz fazla umutsuzdum :)
Okuması gerçekten zevkli, yoğun duygulara tanık olacağınız enfes bir piyes. Ve bu oyunun sadece bir kez sunulmuş olabilmesi hatta Namık Kemal'in canlandırılan tek tiyatrosu olmasıysa sadece yorumsuz.
Her neyse iyi okumalar dilerim. Sağlıcakla kalın.
İntibah
İntibah, adını çok kez duyduğum bir roman daha nedense başlangıçta hiç okuyasım gelmemişti fakat sonra kızdım kendime. Niçin erken başlamadığım diye?
Son pişmanlık diye başlayıp böyle sonlanan hikaye, aşkın nasıl sapkınlaşabileceğini nelere evrilebileceğini anlatıyor.
Gayet düzgün diye tanımlanan Ali Bey'in fazlasıyla tutarsız davranışlarını, Mehterpey'in güzelliğin maskesini kullanarak içindeki şeytanı salıvermesini ve Dilaşub'un bütün saflığı ile verdiği o güzel hisleri barındıyor kitap.
Dönemin de kadına bakış açısınında nasıl olduğunu yakından gördüğümüz kitabımız, bazı kısımları ile geçmişte bunların nasıl normal olduğu hakkında hem hayrete düşürüyor hem sinirlendiriyor.
Bir dizi izliyormuşçasına olay örgüsünün oldukça yoğun olduğu okuması zevkli, burukluk hissi veren hoş bir kitaptı.
Namık Kemal'in kalemini merak ettiğim için okuduğum bu kitabı sevdim, okumanızı öneririm.
İyi okumalar dilerim. Sağlıcakla kalın.
Ermiş
Ermiş, uzun süre sonra okuduğum ilk felsefe kitabıydı diyebilirim. Kitap; Ermiş, peygamber diyebileceğimiz El Mustafa'nın halkına vedasını el alıyor.
El Mustafa veda konuşmasında iyilikten kötülüğe, emekten hazza kadar olan belki de yaşamımızda bir çok kez duyduğumuz konulardan bahsediyor.
Ermiş; kendisini okuturken ve bittiğinde de sanki hep ağzımda bal tadı bırakıyordu, içime bir huzur yerleştiriyordu.
Tam olarak sezinleyemediğim için bu kitaba ileri de tekrar uğrayacağım ki bence zaten tekrar tekrar okunması gereken bir kitap.
Baş ucunuzda dursun herhangi bir sayfasını açıp okuyup oldukça mest olabilirsiniz. Öyle güzel.
İyi okumalar dilerim. Sağlıcakla kalın.
Dönüşüm
Dönüşüm, önceden okuduğum fakat yaşım gereği aklımda hoş bir anı bırakmayan bir kitap. Hala anlamak için yeterli yaşta olup olmadığımdan emin değilim.
Bu tarz çok okunan felsefefi kitapların zaman istediğine inanıyorum. Kitabı bu seferki okumamda daha zevk alarak okudum ama içimde huzursuzlıuk vardı.
Gregor'un durumu beni hem üzüyor hem
Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç
Yağmurlu bir sabahtan günaydın. Kitaba hem Türk klasiği olduğu için hemde sıkça karşılaştığım için - ki kapak fotoğrafı da çabası- başladım.
Okumaya başlamadan önce kitabın konusu hakkında fikir edinmiştim. Fakat işleyişi okurken beni devamında ne olacak acaba diye meraklandırmadı değil.
Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın kitapta her iki cinsinde açısından yazdığı mektuplar çok güzeldi bence.
Yazar o dönem yaşayan kadınlara olan bakış açısına da değinmiş, bunu çok güzel aktarmıştı.
Kitap dünyaya Halley kuyruklu yıldızının çarpacağı dedikodusunun halk içinde yayılması ile başlıyor. Devamında ise Feriha Hanım ile İrfan Bey'in tanışması geliyor.
İrfan Bey'in de, Feriha Hanım'ında mektuplarını okumak beni mutlu etti. Kitap okuması zevkli bir kitaptı.
Yazarımızın asıl hikayede vermek istediği ise dünya yaşantısının geçiciliği ve ölümün tek hakikat olduğudur.
İyi okumalar dilerim. Sağlıcakla kalın.
Kuyrukluyıldız Altında Bir İzdivaçHüseyin Rahmi Gürpınar · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202117,3bin okunma
Benjamin Button'ın Tuhaf Hikayesi
Okumayı hevesle beklediğim kitabın şu an incelemesini yazıyor olmak mutluluk verici.
Filmine birçok kez rastgeldim fakat kitabı okumadan izlemek istemedim. Kitap kısacık, dün işteyken bile rahatlıkla bitirebildim.
Kitap; Benjamin Button'ın yaşlı bir adam olarak doğması, bir bebek iken ölmesi arasında geçen yaşamı hakkında.
Belki de birçoğumuz aklına bile gelmeyen fakat düşününce gerçek olsa nasıl olurdu acaba diye düşündüğümüz bir sorunun cevabı niteliğinde kitabımız.
Ben kitabı sevdim. Filmini izlemeyi de ertelemeyeceğim. İyi okumalar dilerim.
Sağlıcakla kalın.
Benjamin Button'ın Tuhaf HikayesiF. Scott Fitzgerald · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202021,4bin okunma
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu
Merhaba! 2 haftayı aşkın süredir doğru dürüst kitap okuyamıyordum. Araya sıkıştırdığım kısa ingilizce kitaplar ile beraber bitirdim bu kitabı.
Kısacık, hemencecik bitecek bir kitap. Kitap, kitap karakterlerinden R. 'nin bir mektubu okumasıyla başlıyor. Ve kitap mektup ve adamın tepkisiyle son buluyor.
R. kadınlarla ilişkisi iyi olan, zengin ve bilgili bir adam. Bilinmeyen bir kadınımızsa genç yaştan kalbini umarsız bi aşka kaptırmış bir kadın.
Kadının hislerini; adamın davranışlarını, kişiliğini benimseyemediğim anlar oldu.
Sonunun nasıl biteceğini kitap boyunca merak ettim. Okuması zevkli bir kitaptı. İyi okumalar.
Sağlıcakla kalın.
Bilinmeyen Bir Kadının MektubuStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2022224,8bin okunma
Cesur Yeni Dünya
Bu kitabı kitaplığı düzenlerken fark etmiştim, herhangi bir kitap alışverişi yapacağım zaman karşıma çıkan bu kitabın eski bir basımıydı. 1984 ile benzerliklerini duymuştum. Bir yakınımdan 1984’ü okumayı daha ileri ki yaşlarıma bırakmam gerektiği hakkında tavsiye almıştım, keşke bu kitabı da ileri ki yaşlarıma bıraksaydım.
Kitabın basımının eski olmasından mı kaynaklı emin değilim ama kitap dizayn olarak hoş değildi. Kelimeler büyük ve kalın puntolarla yazılmıştı. Bunun yanında benim okuduğum kitap 350 sayfa civarıyken şimdi ki basımı 250’ler de. Bu kitabın yeni basımına da bakmayı düşünüyorum.
Kitabı okurken sonuna kadar hep bu kitap nereye varacak, ne sonuca ulaşacak diye bekledim. Okuması zevkli bir kitap olmadı benim için, belki ruh halimden dolayı bilmiyorum.
Kitabın önsözünü ve sonda bulunan “EK” kısmını okuyunca kitap özetleniyor zaten.
Kitap boyunca; kitapta yaşatılan dünyayı tanıyoruz, Ta ki son kısma kadar kitabın sonlarına doğru ‘normal’ olan dünya ile bu kurma dünya hakkında bir hesaplaşma okuyoruz.
Kitap doğru bildiklerimizin yanlış, hata gördüklerimizin normal olduğunu bir dünya ile ilgili.
Hala kitabı tam özümseyemediğimin farkındayım, belki bu kitap için doğru yaş değildi. İleri de bir yerde tekrar yolumuzun kesişeceğine inandığım bir kitap.
Sağlıcakla kalın.
Beyaz Zambaklar Ülkesinde
Okuması zevkli fakat duygu durumumdan dolayı ara vererek okuduğum bir kitaptı. Kitap Finlandiya’nın (Suomi) nasıl Beyaz Zambaklar Ülkesine dönüştüğünü anlatıyor.
Yüz sene önce Cumhuriyetin kuruluşundan sonra da önerilen bu kitap maalesef ki hala okumamız gereken bir kitap.
Çünkü Suomi’nin geçmişi, bizim bugünümüz.
“ Memurlar bencil ve uyuşuk, devlet adamları ise politik madrabaz olurlar. Milletvekilleri çıkar peşinde koşar.
Okullar yeni neslin bilincini körelten ve kalbini karartan birer karanlık mağara olur.
Basın, sokak fahişelerinin albümlerine döner.
Tok ve aç olan halk kitleleri ise, kendilerine yabancı olan her şeye, özellikle varlıklı sınıfa mensup insanlara karşı nefret, kıskançlık ve intikam duyguları beslemeye başlarlar.
Bizim yeni ve genç vatanımız sizden böyle şeyler beklemiyor!...”
Grigory Petrov, dünyayı cennet gibi; yaşanılır bir yer yapabilmek için, bu kitabı yazmış. Bugün’ün Türkiyesinin bu kitaba, bu kitapta yaşanılanların gerçekleşmesine ihtiyacı var.
Snelman’ın dediği gibi bu ülkenin topraklarına ekilmiş bir tohum olarak yaş aldıkça meyve veren bir fidan olmak için çabalayacağım.
Bu kitap Ülkeme olan umudumu bir nebze olsa da artırabildi. Nice güzel Beyaz Zambak Ülkelerine...
Sağlıcakla kalın.
Altın Gözde Yansımalar
Bir beklentim olmadan okuduğum bir kitaptı. 2 psikolojik kitabı üst üste okuduktan sonra olay örgüsü olan bir kitap okuduğum için kitabı okurken sıkılmadım. Kitap ordugahta geçen 5 kişinin birbiri ile olan ilişkileri üzerine kurulu. Benim mesaj çıkaramadığım bir kitap oldu. Ne desem bilemiyorum. Sıkıcı değil fakat kitabın vermek istediği bir mesaj var ise ben o kısmı yakalayamadım. Benim için boş zamanımda okuduğum bir kitaptı. Kitabın vermek istediği mesajı bulabilen varsa paylaşırsa çok sevinirim. Sağlıcakla kalın.
Olağanüstü Bir Gece
Sıcağı sıcağına yazıyorum bu satırları. Sayfa sayısının az olmasından dolayı bir günde bitirebileceğimi düşündüğüm bu kitabı 1 haftadır elimde çevirip duruyordum. Nihayet bitirebildim.
Son zamanlarda içimde boş bulunmanın, monotonluğun verdiği sıkıntı donuklaşma hissini bu kitapta gördüm. Kahramanımız ile yine yakındık.
Kitabın süresini bu kadar uzatmamın bir nedeni de aslında boğukluk. Kitabı okurken boğuluyormuş gibi hissettim. Ta ki sonuna kadar kitabın sonunda içimde tarif edilemez bir huzur oluştu.
Kitap aslında yaşamak üzerine. Yaşamak. İnsan olarak ihtiyaçlarımız, sorunlarımız var. Kahramanımız bunlar ile muhatap olmuyor. Ne bir sorunu ne bir ihtiyacı var. Sadece kaybolmuş. Üyesi olduğu burjuva kesimine ait değil. Onların tek düzeliğine uyum sağladığını, duygularını kaybettiğini fark ediyor. O olağanüstü gece de kendini fark ediyor. Kendini buluyor, tanışıyor.
Ve O geceden sonra yaşamına, bastırılmış duygularını özgürlüğüne kavuşturmuş bir şekilde devam ediyor.
İçimizdeki insanla tanıştığımız, onu bulduğumuz nice güzel günlere.
Genç Werther'in Acıları
Genç Werther'in Acıları, tatilde okumaya başladığım bu nedenle aralık vererek okuduğum bir kitaptı.
Kitap boyunca kitabın başında da yazdığı gibi kitap benim için bir arkadaş oldu. Werther ile kendimi ilk başlarda çok bağdaştırdım doğaya olan ilgisi de bunun çabasıydı.
Lotte ile olan imkansız aşkının bu şekilde son bulması tahmin edilebilirdi. Kendim olsam farklı bir şey yapar mıydım bilemiyorum.
Werther'in acıları gerçekten hissettiğim, onun çaresiz anlarında onunla çaresiz kaldığım anlar oldu. Albert için duyduğu saygıyı ama aynı zamanda nefreti hissedebilmek üzücüydü.
Werther çaresiz bir aşıktı. Ölümden başka yapacak bir şeyi yoktu. Ona huzuru getirecek, içindeki ateşi söndürecek başka yol yoktu. En üzücü tarafıda buydu ya.
Werther'in hikayesini okumanızı öneririm. Sağlıcakla kalın.
Genç Werther'in AcılarıJohann Wolfgang Von Goethe · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2021121bin okunma
Uçurtmayı Vurmasınlar
Uçurtmayı Vurmasınlar çok kez başlayıp bitiremediğim bir kitaptı. Yeniden başladım. Mektup mektup olan kitapları seviyorum. Kitap hüzünlü,kalp burkan bir kitap.
Kitap, dünyanın nasıl olduğunu dört duvar arasında tahmin ederek geçinen minik Barış’ın ağzından anlatılıyor. Cezaevinde kadınlarla yaşayan, ablasına mektuplar gönderen minik barışın mektuplarından oluşuyor. Barış çok sevdiği ablasına mektuplar yazıyor ama birçoğu içinde zararlı kelimeler bulunduğu için kabul olmuyor.
Türkiyede var olan düşünce suçluluğunu bir çocuğun anlattığı mektuplar ile rahatlıkla göz önüne seren kitap.
Su gibi bir kitap hemencecik bitirilebilir. Filmini de izlemeyi düşünüyorum. Okumanızı öneririm, sağlıklı günler.
