Roman içinde roman, hayat içinde hayat , tereddüt içinde tereddütler dolu muhteşem bir roman. 20. Yüzyılın ikinci çeyreğinde, dünyanın tepetaklak olduğu, bütün bilinenlerin yavaş yavaş silindiği, insanların durmadan tereddüt kaçış ve arayış içinde olduğu ve bu durumun tüm dünyada aynı şekilde vuku bulduğu bir dönem.
Psikolojik betimlemeleriyle bilinen yazarımız, bu romanında da yine okurken sizi kendi dünyanızdan alıp , kitaptaki kahramanın buhranı yahut coşkusuyla yoldaş ediyor. Psikolojik tahlilleri ve anlatımları dışında ,devrin insanına, geçmişe ve geleceğe bakışı, sosyolojik tespitleri de mükemmel.
Bütün bir neslin , arayış , depresyon , kaçış, tereddüt... Velhasıl ne yapacağını bilemez bir halde oradan oraya koşturduğu bir dönemde, bu dönemin yakında sona ereceğini söylüyor Peyami Safa ancak 21. Yüzyılın ilk çeyreğin biterken bu halin bitmek bir kenara daha derinden ve daha sarsıcı şekilde yaşanmaya devam ettiğini bilememiş.
Kitapta altı çizilecek, alıntı yapılacak , hayata tatbik edilecek bir çok düşünce ve sayfa vardı. Yazarın kişiliği ve romanın yazıldığı dönem birleşince dilinin biraz ağır olduğu söylenebilir ancak her sayfası ile zevk veren düşündüren ve beni benden alan harika bir romandı. ( Ben 1998 baskısını okudum belki yeni basımlar uyarlama yapmış olabilir, ancak orijinalinin daha kıymetli olacağını düşünüyorum)