"Ben buradayım sevgili okuyucum, sen neredesin acaba?" demiş üstat, son satırda. "Buradayım!" diyerek bitirdim.
Kitabın önsözü, kitap hakkındaki incelemeyi fazlasıyla anlatıyor aslında. Söylendiği gibi, hayatlarında dikiş tutturamayan sekiz insanın hikâyelerinden oluşuyor. En sevdiğim hikâyesi "Babama Mektup" ve "Demiryolu Hikâyecileri" oldu.
Atay'ın karakterlerine yüklediği kişisel özellikler çok gerçekçi ve çıplak idi. Kendiyle dalga geçen, dobra itiraflarla kuşanmış karakterler hâkimdi. Temelde toplumu ve çevreyi konu alıyor fakat bunu yaparken de karakterlerini kendi içinde özyıkıma uğratarak bir yol seçmeyi uygun buluyor. Çaresiz, kendini küçümseyen, umutsuzluk içinde ve vazgeçmiş halde görüyoruz hikayedeki kişileri. Spesifik gibi görünen bu özelliklerde konu olarak bütünlüğe varılıyor. Çok güzel ironi ve mizahi kalemi var yazarın. Üzeri örtülmemiş, kısıtlanmamış, dolaylı olmayan düşünce ve hisler karşılıyor okuru. Ben belki de en çok bu yanını sevdim Atay'ın. Keyifli okumalar.