“Bir adam vardı. Suyu arıyordu. Toprağı üç kulaç kazdı. Suyu bulamadı.
On kulaç, on beş kulaç kazdı. Gene suyu bulamadı.
Sonra yerin derinliklerinde kara kaya tabakalarına rastladı. Yeise düştü, gücü sona erdi ve suyu bulmaktan ümidini kesti.
Fakat bir ses ona:
-Daha derinlere in, daha derinlere! dedi.
Daha derinlere indi ve suyu buldu.”
-Rama Krişma
Şevket Süreyya Aydemir’in Genç Osmanlı’dan başlayarak Cumhuriyet’in çok partili dönemlerine uzanan güzel bir otobiyografik eseri.
Edirne’de bir göçmen mahallesinde başlıyor hikayesi ve çocukluğuna dair ilk hatırladığı şey bir yangın oluyor. Kitaba da bunu anlatmakla başlıyor. Devamında ise okul yılları, abilerinin şehit düşmesi, ilkokul öğretmeni olmak isterken cepheye gönüllü gitmesi, Anadolu’nun içler acısı hali… Terhis edilmesi, terhis edildikten sonra Azerbaycan’da öğretmenlik yapması, Türkçülük, Turancılık, sosyalizm rüzgarları…
Düşüncelerini sorgulama, ideallerinin peşinde koşma, sürekli bir suyu arama hali…
Başarılı bir otobiyografik eser, Aydemir soyadını seçme hikayesi de ayrıca çok güzeldi, ilgilisine tavsiye ederim.