Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Sev!L

“1950’li yillardan sonra tip ve mühendislik alanlarinda büyük bir kirlma yaşandı ve bilimsel gelişimler inanilmaz bir hiza ulastı. Muhtemelen önümüzdeki 20-30 yilda görecegimiz değişimler, insanligin 5000 yil boyunca sahit oldugu degisimlerden daha fazlasini içerecek. İşte bu hiz, insanin evrimini çok farkli bir yere taşıyacak. Kimbilir, belki de bundan sadece 100 yil son-rasinda dogacak insanlar, geçmisi tanimlarken, “eskiden insanlar ölecek kadar ilkellermis” diye bir cümle bile kurabilirler. Geçmişe bakarak çok uzak oldugunu düşündüğümüz seyler, inanin bana artik oldukça yakinimizda. Tek yapmamiz gereken onlara elimizi uzatmak."
Sayfa 121Kitabı okudu
Reklam
“1950’li yillardan sonra tip ve mühendislik alanlarinda büyük bir kirlma yaşandı ve bilimsel gelişimler inanilmaz bir hiza ulastı. Muhtemelen önümüzdeki 20-30 yilda görecegimiz değişimler, insanligin 5000 yil boyunca sahit oldugu degisimlerden daha fazlasini içerecek. İşte bu hiz, insanin evrimini çok farkli bir yere taşıyacak. Kimbilir, belki de bundan sadece 100 yil son-rasinda dogacak insanlar, geçmisi tanimlarken, “eskiden insanlar ölecek kadar ilkellermis” diye bir cümle bile kurabilirler. Geçmişe bakarak çok uzak oldugunu düşündüğümüz seyler, inanin bana artik oldukça yakinimizda. Tek yapmamiz gereken onlara elimizi uzatmak."
Sayfa 121Kitabı okudu
"Sevgili modern insanlar, üzerinizdeki teknolojik cihazlar ve bunlara bağımlı yasam düzeniniz sizi asla yaniltmasin. 5000 yıl önceki insan ile bugünün insanı arasinda emin olun cok fazla fark yok. Üzerinden kaç yüzyil geçmis olursa olsun hâlâ asik oluyoruz ve soyumuzun devamini tipkı ilk ilkel insan gibi çiftleşerek sağlıyoruz. Biyolojik ihtiyaçlarmiz için hâlâ çevreyi yok etmeye meyilliyiz ve de en önemlisi tipki 5000 yil önceki insan gibi işin sonunda yine ölüyoruz. Bunlar biyolojik özelliklerimizle ilgili olsa da benzer bir durum davranışlarımız ve algilarimizda da karsimiza çıkıyor."
Sayfa 120Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Mükemmellik sıkıcıdır, imkansızdır da. Zaten dünyada mükemmel iki insan vardır: Biri ölmüştür, diğeri de doğmamıştır.
Nokta.
Susuyorum... Konuşursam anlaşılmayacağım. Ben susarak anlaşılmamayı tercih ederim.
Reklam
Tam anlamıyla ben de böyle hissediyorum...
İstemeden varım ve istemeden öleceğim. Olduğum şeyle olmadığım şey arasında, hayal ettiğim şeyle hayatın beni yaptığı şey arasında bir boşluğum...!
Çok mutsuz olmamanın en güvenilir yolu çok mutlu olmayı istememektir...
Ama size muhteşem bir doktorun vakasını anlatmayacağım.. Çırılçıplak soyunacağım ve diyeceğim ki ; ben bu pis yalnızlığın içinde, insanın ruhunu yiyip bitiren, iliğini emen bu lanetli taşrada utanmak nedir unuttum...
Beni örten geceden, Bir uçtan diğerine uzanan zifiri karanlıktan Teşekkür ediyorum tanrı denene Asla zaptedilmeyen ruhum için...!
``Derin yaşamak ve hayatı iliğine kadar özümsemek istiyordum.i``
Reklam
“Yazısız bir gün bile geçirmedim. Kalemimi uzun süre bir kılıç olarak kabul ettim, ama bugün şimdi ne kadar zavallı olduğumuzu anlıyorum. ama önemli değil, yazıyorum ve gene de kitaplar yazacağım; onlara ihtiyaç var; yine de aynı şekilde işe yarıyorlar. Kültür hiçbir şeyi ve hiç kimseyi kurtarmaz, bir şeyi haklı da çıkarmaz. Ama insanın bir ürünüdür o ve insan ona yansıtır kendini ve onun araclığıyla ve onda kendini görüp tanır.”
"İnsan bir şey bekliyordu, sabahtan akşama kadar bekliyordu ve hiçbir şey olmuyordu. İnsan tekrar tekrar bekliyordu. Hiçbir şey olmuyordu. İnsan bekliyor, bekliyor, bekliyordu, düşünüyor, düşünüyordu, şakakları ağrımaya başlayana kadar düşünüyordu. Hiçbir şey olmuyordu. İnsan yalnız kalıyordu. Yalnız...Yalnız...."
İnsan en acımasız bir hayvandır. Trajedilerde, boğa güreşlerinde, çarmıha germelerde, şu güne kadar kendisini en iyi hisseden oydu. Kendisi için cehennemi icat ettiğinde, bu en iyi cennettiydi...!
"Kendime bir kahraman bulmak zor artık benim için, bu yüzden kendi kahramanımı kendim yaratmalıyım:Kendimi..Bu bazı zor gecelere neden olur..Ve günlere..İnsan esnek, değişimlere açık olmalı; fakat heves etmek yeterli değildir değişmek için. Adımlar doğal olmalı ve hayatın içinden gelmeli.. Bunu fazla kutsal buluyorsanız özür dilerim, ama ne dediğimi anladığınızı sanıyorum.. "
Sayfa 160Kitabı okudu
İnsan kalbinde; başlangıçla sonu, hayatla ölüm arasındaki çelişkiyi uzlaştıran, sadece görülemeyen tanrıydı. Dualar işte bunun için okunuyordu. Başka türlü tanrıya sesini duyuramaz, niçin yaratıp niçin öldürdüğünü soramazdın.
Beynimizin sağ yarısının vücudumuzun sol tarafını, sol yarısınınsa vücudumuzun sağ tarafını kontrol ettiğini göstermiştir. Ayrıca bir telefon konuşmasını sol kulağınızla dinlemek, duygulara ve ses tonuna daha fazla yoğunlaşmanızı sağlar. Bunun tersine sağ kulağımızla dinlediğimiz konuşmaları daha çok mantıksal ve sebep sonuç ilişkisi açısından değerlendiririz.
Reklam
Sahi, neydi sevgi? Bir çuhayı ipek görebilmek miydi; toprağı amber niyetine koklamak mı? Sureti sîrete, arazı cevhere, bedeni ruha köle eylemek miydi sevgi? Sevgi bir iyilik miydi, şefkatli bir cümlecik mi? Neydi sevgi? Dış mıydı, yoksa iç mi; zahir miydi, yahut bâtın mı; kalıp mıydı, ya ki can mı? Var olmak mı, varlıktan geçmek mi? Dünyaya gülmeye mi gelmiştik; ağlamaya mı; ölüyor muyuz, yoksa doğuyor mu? Sevgi neydi?
Taşrada gözlerden uzak sessiz bir hayat...Sizi kolayca takdir edebilecek mağrur insanlarla yararlı işler yapabilmek...Bir işe yarayacağınızı umarak durmadan çabalamak...Ve sonra dinlenmek; doğayı izlemek, müzik dinlemek, kitap okumak, komşularını sevmek...Benim için mutluluk işte budur..!
Ah şu modern psikanalistler yok mu! Dünyanın parasını alıyorlar insalardan! Benim zamanımda beş Mark'a Freud'un kendisi tedavi ederdi sizi. On Mark'a hem tedavi eder hem de pantolonunuzu ütülerdi. On beş Mark'a Freud kendisini tedavi etmenize izin verirdi.... Ki buna istediğiniz iki çeşit sebze de dahil olurdu.
Size de oluyor mu böyle şeyler? Ya seveceğim insan şu an başka bir şehirdeyse ve benim onunla karşılaşmak için tek şansım onun şehrine gitmekse... Ve ben şehir şehir gezmeyi sevmiyorsam... Ve yalnızlık sırf bu yüzden yanı başımdan ayrılmıyorsa... Mutlak bir değişmez de var tabi... Kader. Eğer karşılaşacaksanız kader bunun bir yolunu bulur ve eğer bu yol uzuyorsa mutlaka bunun da bir nedeni vardır.
-Aşık ol Burak ăşık. Bu yaşlar bir daha gelmez oğlum. -Olamıyorum Madam Eleni. -Neden olamıyormuşşun? Beğenmiyor musun kızları? -Beğeniyorum ama ăşık olamıyorum. -Yoksa sende filofobi mi var evladım? -O ne Madam Eleni? -Sevmekten, ăşık olmaktan korkmak... Korkuyor musun sen? -Yok yok. İyiyim ben, korkmuyorum... Hadi kahvelerimizi içelim. -İçelim bari... Madam Eleni'ye yok desem de, basbayağı korkuyordum aşık olmaktan. Sevip sevilmemekten değildi korkum ama aşkın beni değiştirireceğinden korkuyordum. Kitaplara ve denizlere aşıkken, hayatıma giren kadınla ya tüm bunlar değişirse diye korkuyordum. Alışmaktan ve bir süre sonra yine bir başına kalmaktan korkuyordum. ''En büyük korkularımız kimseye itiraf edemediklerimizdir"... Yazıyordu bir kitapta.. İşte benim en büyük korkum buydu. Aşık olmak ve kendimden vazgeçmek.
" O an içimdeki bu donuklaşma sürecinin ne kadar ilerlemiş olduğunu birden görüverdim.. Hiçbir yere tutunmadan, hiçbir yere köklenmeden, akar suyun üzerinde kayar gibi yaşıyordum ve bu soğuklukta ölü, cesedimsi bir yan olduğunu gayet iyi biliyordum; gerçi henüz çürümenin kötü kokan soluğu hissedilmiyordu, ama umarsız bir donukluk, acımasız, soğuk bir duygusuzluk yerleşmiş, yani bedensel anlamda gerçek ölümün ve çürümenin dışarıdan da görüldüğü aşamanın eşiğine gelmiştim... "
Reklam
Vazgeçiş....
"Buradan gitmeli... Tek çare bu, baba. Ama onun Gregor olduğu düşüncesini kafandan atman gerek. Bizim asıl felaketimiz, bunca zaman bu düşünceye inanmış olmamız. Fakat o nasıl Gregor olabilir ki? Gregor olsaydı eğer, insanların böyle bir hayvanla birlikte yaşamalarının olanaksızlığını çoktan anlar ve kendiliğinden çıkıp giderdi... "
"Tanrı, herkesin izlemesi gereken yolu yeryüzüne çizmiştir, yazmıştır. Senin yapman gereken, senin için yazdıklarını okumak yalnızca. "
"Peki dünyanın en büyük yalanı ne?" diye sordu delikanlı, şaşkınlık içinde. "Ne mi? Hayatımızın belli bir anında, yaşamımızın denetimini elimizden kaçırırız ve bunun sonucu olarak hayatımızın denetimi yazgının eline geçer. Dünyanın en büyük yalanı budur. "
Fakat benim sırrımı ancak öldüğümde, artık bana cevap vermek zorunda kalmadığında, uzuvlarımı şimdi bunca buz gibi ve bunca ateşle sarsmakta olan şey gerçekten son bulduğunda öğrenmelisin....!!