Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Yağmur Akçay

Yağmur Akçay
@matmazelkitap
Yapayalnızım, ama bir kente yürüyen ordu gibiyim.
İngilizce öğretmeni
307 okur puanı
Ağustos 2021 tarihinde katıldı
235 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Anadolu'da sarı sıcağı bizzat yaşadığımız, güneşin en tepede olduğu, iliklerimize kadar kavurduğu şu günlerde 22 dev hikayeden oluşan bu Yaşar Kemal eserini okumanızı öneririm. Jack London'u okurken karın, kışın, dondurucu soğuğun betimlemeleri ile üşüyorsanız, Yaşar kemali okurken de Çukurova'nın çöl sıcağının, kızgın güneşin tozun toprağın betimlemeleri ile de yanar kavrulursunuz, Ayaklarınızda dikenlerin acısını duyarsınız, sıtmayı yaşar, sırtınızdaki yapış yapış teri hisseder, sivrisinekleri gayri ihtiyari kovarsınız. Açlık, yoksulluk, feodalite yaşam sizinledir. Anadolu insanının yakasına yapışan çaresizlik, pamuk tarlalarındaki ırgatlar, düzenbaz ağalar, yoksulluk, küçücük hallerine bakılmaksızın çalıştırılan çocuklar, kaderlerine boyun eğen kadınların aç hayvanların, susuz kalmış çorak toprağın yürek yorgunluğunu derinliklerinizde hissedersiniz. Şehir hayatında olduğu gibi köy hayatında da ağır şartlar hep kadınların omuzlarındadır. Kocaları ise kahvelerde günün dedikodusuyla çene çalmaktadır. Tarlaya onlar koşmuştur, çocukları onlar büyütmüştür ve sıtmadan onlar ölmüştür. O kadınlarımızın yüreklerinden öperim...
Sarı Sıcak
Sarı SıcakYaşar Kemal · Yapı Kredi Yayınları · 20235bin okunma
Reklam
261 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Sineklerin Tanrısı bir çocuk kitabı değildir. Tıpkı Hamlet'in öç alma tragedyası ya da Moby Dick'in sadece bir balina avı öyküsü olmadığı gibi... Alegorik bir eserdir Sineklerin Tanrısı. Fakat neden Sineklerin Tanrısı? İngilizlerin Beelzebub dedikleri şeytanın Kutsal Kitaptaki İbranice adı Sineklerin Tanrısı anlamına geldiği için Golding bu ismi
Sineklerin Tanrısı
Sineklerin TanrısıWilliam Golding · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202080,4bin okunma
74 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Dönüşüm. Yabancılaşmanın ağırlığı, çizgidışı bir birey, sürünün dışına çıkan bir öteki... "Gregor Samsa bir sabah bunaltıcı düşlerden uyandığında kendini devasa bir böceğe dönüşmüş olarak buldu" Ki bu onun için bir uyanıştı, bir başkaldırıydı! Modernist-kapitalist düzene, aile, devlet, toplum gibi tüm otoritelere... Ailenizin, toplumun veya devletin size biçtiği rolü oynayamazsanız, sistemin çarkında dönmeyi reddederseniz ayaklar altında ezilen bir böcekten farkınız yoktur der Kafka. Tüm dünya elinde terlik üstünüze üstünüze yürür en zayıf anınızı yakalamak için. Babası da Kafka için bir otoriteydi nitekim. Bu yüzden baba otoritesi sürekli işlenir onun kitaplarında. Dönüşüm, topluma hizmet verdiğin veya işe yaradığın kadar değer görürsün bu dünyada der. Dünya düzenine menfaat sağlamayacaklar ve sistemin çarkına çomak sokanlar her zaman yalnızdır. Kitabın sonunda böceği öldürüp silip süpüren hizmetçi de devlet otoritesinin ta kendisidir. Dönüşüm Kafka'nın en vurucu eseri ve Modernist-Kapitalist Dünya Düzeni eserlerinin mihenk taşıdır.
Dönüşüm
DönüşümFranz Kafka · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2022223,1bin okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
224 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Dava, bir sabah uyandığında kendisini sebebini bilmediği bir suç nedeniyle tutuklanmış bulan Josef K. adlı kahramanın absürd durumunu anlatır. Korku çağının romanıdır Dava. Yargılama süreci ve yargıdaki yozlaşmalar bu çağın en güçlü simgelerindendir. Bir distopyadır aslında... K. adlı kahraman da şüphesiz Franz Kafka'nın K'sıdır. Protagonisttir K., mahkeme ise antagonisttir. K.'nın tutuklanma nedenini öğrenmesinde rahip hariç kimse yardımcı olmamıştır. Rahipin anlattığı hikaye K.da bir farkındalık, bir umut ışığı yaratmıştır. Rüşvet, yozlaşma, yolsuzluk ve cinsellik(burada Freud bakış açısı da hakimdir) bürokraside ve yargıda almış başını gitmiştir. Günümüzde binlerce Joseph K. kalbinden bıçaklanır (tıpkı kitabın sonunda olduğu gibi) ve biz bu sistemde K'ya mahkemede selam veren çamaşırcıdan farklı değiliz... Kafka'nın Dönüşümü kadar olmasa da üzerimde etki bırakan bir kitap olduğunu söyleyebilirim.
Dava
DavaFranz Kafka · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202153,4bin okunma
216 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Dünyadaki tüm kötü şeylerin yegane kaynağı erkektir gibi görünür. Cinayeti en çok onlar işler, savaşları en çok onlar yapar, ülkeleri en çok onlar yönetir, siyasetin kirli oyunlarını en çok onlar bilir, tecavüz yine onların işi, kavgaya dövüşe yıkıp dökmeye dair ne varsa onların ilgi alanına giriyor sanki... Tuhaf ama hep merak etmişimdir bir ülkeyi sadece kadınlar yönetseydi, anaerkil bir toplum yapısı ve devlet düzeni olsaydı, kısacası testosteronun tüm etkilerini yeryüzünden silebilseydik acaba ne olurdu? İşte bu kitap tam tahmin ettiğim şekilde sundu bana bu ütopyayı. Annelik, doğaya saygı, hayvana sevgi, çocuğa eğitim, devlet yönetiminde tutarlılık, halkta dinginlik, herkeste sükunet. Tam bir Kadınlar Ülkesi! Erkeksiz, hırssız, rekabetsiz, kıskançlık olmadan kadın birliği, beraberliği ve dayanışması... Hayali bile güzel geliyor kulağa. Terry, Jeff ve Vin keşke hiç ayak basmasaydınız o güzelim topraklara!
Kadınlar Ülkesi
Kadınlar ÜlkesiCharlotte Perkins Gilman · İthaki Yayınları · 201812,2bin okunma
Reklam
131 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
İdam Türkiye'de 1984'ten beri uygulanmayıp 2004'te ise yürürlükten kaldırılmıştır. İyi ki de kaldırılmış. Her ne kadar bir tecavüz veya cinayet haberinden sonra bizler "idam idam" diye diretsek de aslında bir insan eliyle bir mahkumun giyotinle başını gövdesinden ayırmak hiçbir vicdana sığmaz. Kaldı ki ya mahkum suçsuzsa? Yüzde 1 ihtimal dahi suçsuzluk payı vardır. Asla emin olamayız! Ayrıca her ne kadar vahşi bir suç işlemiş olursa olsun mahkumun bir annesi, bir ailesi, çocukları olduğu unutulmamalıdır. Kişi her ne kadar suçunun bedelini tek başına canıyla ödese bile arda kalanlar için durum vahimdir... Bir an olsun empati yapılmalıdır. Canı veren Allahtır. Fransız yazar Victor Hugo bu eserinde idam cezasına çarptırılmış bir mahkumun gözünden tanımlar dünyayı. Kaybedecek hiçbir şeyi yoktur mahkumun. Ve ekler; kişinin kendi vicdanı ona en büyük cezadır zaten. Öyledir. Vicdan en tanrısızın bile tanrısıdır!
Bir İdam Mahkûmunun Son Günü
Bir İdam Mahkûmunun Son GünüVictor Hugo · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2023120,7bin okunma
344 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
İngilizler ne mi yaptı? Yine en iyi bildikleri şeyi; dağdan gelip bağdakini kovmayı... Konu siyaset, güç, makam, mevki olunca ingilizlerin nasıl çirkefleşip çirkinleşebileceğini, er meydanında kaybedip masa başında hep nasıl kazandıklarını, güç isteğinin iktidar hırsının ne kadar da tehlikeli ve ahlaksızca olabileceğini, zafere giden yolda her türlü şeytanlığın mübah olduğu anlayışını; fakat aynı zamanda güzel dostlukların da olabileceğini (Doktor ve Flory gibi) ve kadın-erkek ilişkilerinin nasıl menfaat temelli olabildiğini gösterir bu kitap. Ortalarda her ne kadar tasvir ve betimlemelerle sıkıcı bir hal alsa da sonlara doğru tekrar kaybettiği akıcılığı geri kazanıyor. Elizabeth sana gelince; Keşke Flory yerine sen ölseydin!
Burma Günleri
Burma GünleriGeorge Orwell · Can Yayınları · 20043,134 okunma
72 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Öncelikle Proust ile bu kadar geç tanıştığım için epeyce hayıflandım. Kadın-erkek ilişkilerinin akibeti üzerine bu kadar gerçek tespitler okuduğumu hiç hatırlamıyorum. Üstelik bu kadar anlaşılır, tanıdık ve ahenkli cümlelerle bunu aktarması kitabın her şeyden önce zeki bir adamın ürünü olduğunu gösteriyor. Az sözle çok şey anlatıyor Proust laf kalabalığına, dolambaçlı yollara yer yok onun satırlarında. Aşkın yıkıcılığı, tutsaklığı ve ihtirası üzerine söylenmiş fevkalade cümleler alıntıladım. Zira benden yüzyıllar önce yaşamış bir adam nasıl benimle aynı yollardan geçmiş, aynı yıkımlara uğramış diye düşünmekten kendimi alamıyorum.
Kıskançlık
KıskançlıkMarcel Proust · Can Yayınları · 20201,923 okunma
128 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
İsmim Zebercet... Bu sözün ağırlığı altında eziliyorum. Hayata tutunup varoluşunu tamamlamak için kendisine sebepler üreten takıntılı ve yalnız bir adamdır Zebercet. Freud'un oedipus kompleksi, bilinç akışı gibi pek çok psikolojik teknik ve tahlil işlenmiştir. Zebercet taşını bilir misiniz? Psikolojik sorunlara, ruh sağlığına iyi gelen şifalı ve değerli bir taştır. Zebercet'in dermanı isminde gizli sanki öyle bir ironi... Ne ölüyüm ne sağ diyor Zebercet. Hakikaten de derin bir yalnızlık, iletişimsizlik ve yabancılaşma onu intihara, ölüme sürüklüyor. Tekdüze, monoton hayatından sıkılmış yeni bir heyecan ve mutluluk bulamamanın mağlubiyetidir bu. Nitekim ortalıkçı kadın Zeynebi öldürmesi de bu mağlubiyetin hırsıdır belki. Filmi de çok güzeldi mutlaka izleyiniz.
Anayurt Oteli
Anayurt OteliYusuf Atılgan · Can Yayınları · 202330bin okunma
48 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Kısa klasikleri severmisiniz? Hele ki Fransız bir eserse tadından yenmez. Emile Zola bir naturalisttir. Ve hayatın gayet doğal bir parçası olan ölüm temasını konu almış bu eserde. Eser beş ölüm hikayesinden oluşur. Her bir hikaye işçi, burjuva, aristokrat gibi bir sınıfın ölümünü temsil ediyor. Dünyada tek bir adalet varsa o da ölümdür diyor sanki bu hikayelerle... Yaşamımızın bir yandan da ölümümüzü şekillendirdiğinden dem vuruyor. Ve ne acı ki daha toprağımız kurumadan akbaba gibi üşüşüp mal paylaşımı miras davaları yapıyor sevdiklerimiz. Hayat bu yanıyla epey acımasız... Germinal, Nana ve Meyhane gibi kıymetli eserlerini okuduysanız bu minik kitabı da öneririm 1 saatte sindire sindire okunabilir... Kitabın satırlarında belki kendi ölümünüzü de tahayyül edebilirsiniz ama esas soru şu olmalı "nasıl yaşanır?"
Nasıl Ölünür
Nasıl ÖlünürEmile Zola · Can Yayınları · 202015,5bin okunma
Reklam
288 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Yaşlılarla sohbet etmeyi, yıllanmış hatıralarıyla donanmış kıymetli tecrübelerini, pişmanlıklarını ya da başarılarını dinlemeyi sever misiniz? İşte size hayatını anlamlı bir şekilde yaşamış bir tarih profesörü, seyyah ve ayrıca bir düşünür olan, birçok dil bilen, danstan, müzikten, edebiyattan, sinemadan anlayan ve dünyayı gezen 74 yaşındaki bir adamın hayat üzerine düşünceleri... İlber Hoca diyor ki "ben şansa inanmam başarmanın tek yolu çok çalışmaktır" Hakkında beni en çok şaşırtan şey ise kendisinin geleneksel ezberci eğitim sistemini savunması oldu. "Bir şey ezberlenmeden anlaşılmaz" diyor ve ekliyor "yalnız kalın" Gerçekten düşünmek ve kendini geliştirmek isteyen insan için yalnızlık velinimettir... Son olarak da İlber Hoca hakkında "para için yapmadığı şey kalmadı" diyen genç kesime hocanın aforizmasıyla cevap vereceğim. "Çok cahilsiniz keşke ölseniz"
Bir Ömür Nasıl Yaşanır?
Bir Ömür Nasıl Yaşanır?İlber Ortaylı · Kronik Kitap · 202055,3bin okunma
196 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
"Aslında biz bu yaşamın güzel olduğunu düşünmüyorduk bile artık; o kadar alışmıştık ki, yaşayıp gidiyorduk" Peki bu cümle diktatörlükle distopyaya dönmüş tüm ütopyaların özeti gibi değil mi? Son Ada da öyle işte... Tasavvur edilemeyecek kadar güzel bir ütopyanın tek bir diktatör tarafından nasıl bir distopyaya dönüştüğünün hikayesidir Son Ada. Tüm distopyaların kaynağında tek bir gerçek var o da "sorgulamamak'' Kafasını kuma saklayan koca bir halk yığını... Evet, tüm distopyalar içinde bulunduğu halkın eseridir. Bir yanlış gördüğünde ister aile, ister devlet yani tüm otoritelere "Bak sen yanlış yapıyorsun kardeşim, neden bunu yapıyorsun?" diye sorabilmek çok zor olmasa gerek. Ama doğru ya, bizim ne özgürlüğü omuzlayacak aklımız ne de onun getirdiği sorumluluğa göğüs gerecek gücümüz var... Toplum "aman ağzımızın tadı bozulmasın" modunda olduğu müddetçe bu ve böyle bütün distopyalar da varlığını sürdürecektir. Teşekkürler Zülfü Abi. Kullandığın metaforlar ile Yaşar Abinin de dediği gibi büyük kapıdan bu romanınla geçmişsin sen... Son Ada için Türk Edebiyatının "Hayvan Çiftliği" diyebiliriz zannımca.
Son Ada
Son AdaZülfü Livaneli · Doğan Kitap · 201351,4bin okunma
224 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Biz şimdi tek başımıza bi çılgınlık yapıp kalksak gitsek bir ormana yerleşsek diyelim "Hayırdır başımıza tarzan mı kesildin" derler Oysa gider belki bir geyiğe, söğüde, gürgene yoldaş oluruz Doppler gibi. Sonra o ormanda geçirdiğimiz macera dolu birkaç yılın ardından bir yerlerde bir ailemiz, dostumuz veya sevdiğimiz olduğunu hatırlar eve dönmeye kalkarız. O zaman ne olur peki? Muhtemelen yerimizde yeller eser. O yeri teknoloji almıştır çünkü, kapitalizm almıştır, sevdiklerimiz çoktaan unutmuştur bizi. Tüketim çılgınlığıyla alınmış bir çift ayakkabı, bir takım elbise, lüks bir araba doldurmuştur onanmaz boşluğumuzu... Artık bize gerek yoktur. Çünkü ilkelizdir onlara göre çağdışıyızdır. Böylece dışlanırız belki aşağılanırız. Çünkü zaman her şeyi silip süpürür... İşte Doppler bu dışlanmışlıktan, aşağılanmışlıktan, çağa ayak uyduramayıştan nasibini fazlaca almış bir adam. Tespitleriyle de kapitalizmin çarkına çomak sokmuş bir adam... "Bildiğimiz Dünyanın Sonu" modern dünya düzeninin ve kapitalist sistemin ağır bir eleştirisidir. Tüketimden tutun da reklamlar, bankalar, internet, televizyon... Günümüzün uyuşturucularından ve prangalarından ne ararsanız var bu eleştiride. Müstehcen kalemine rağmen yazarın tespitlerini çok mantıklı buldum. Amma ve lakin olmasaydı sonun böyle be Doopler kardeş
Bildiğimiz Dünyanın Sonu
Bildiğimiz Dünyanın SonuErlend Loe · Yapı Kredi Yayınları · 20191,590 okunma
176 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Üniversite nedir? Sadece bir binadan mı ibarettir? Hayır. Üniversite insanın kendini hayata hazırlama sürecinde gördüğü, gezdiği, yaşadığı, okuduğu her şeydir ya da tanıdığı herkestir hepsi de birer tecrübedir. Bazı insanlar derler ya "Koçum belki biz okul okuyamadık ama hayat okulundan mezunuz" Gorki tam olarak böyle bir adam. Maddi imkansızlıklardan ötürü okuyamadığı okulu, hayat okulunda tam not alıp birincilikle tamamlıyor Onun okuduğu üniversiteler işsizlik, yoksulluk, sefalet, itilip kakılmışlık, örselenmişlik ve devrim! Kısacası rus toplumunun devrim öncesi halidir onun üniversitesi. Üniversite okurken bizi hayata hazırlayan tek şey gördüğümüz dersler değildir. O tecrübeleri mesleki alanda kullanabiliriz sadece. Hiçbir derste insanlarla nasıl başedeceğinin püf noktaları verilmez mesela yada açlıkla, baskıyla, zulümle nasıl başedeceğinin... O binalarda hayatın gerçeklerinin yanından bile geçilmez her şey toz pembedir. Şimdi düşünelim Gorki'nin maddi imkansızlıklardan ötürü okuyamadığı bizim üniversitelerimiz mi daha gerçekçi, yoksa hayat okulu dediğimiz onun üniversiteleri mi?
Benim Üniversitelerim
Benim ÜniversitelerimMaksim Gorki · İş Bankası Kültür Yayınları · 20169bin okunma
128 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Çoğumuz pek az dile getirse de kadınların yarım akıllı olduğunu düşünür. Çünkü geçmişten bugüne çok az eser vermiştir, çok az alanda başarı göstermiştir bilimde, sanatta, tıpta, sporda, edebiyatta, sinemada her zaman erkekten bir adım arkadan gelir, birçok şeye aklı ermez, deneyimsizdir, duygusaldır. En çok başarı gösterdiği alan da şüphesiz mutfaktır(!) Mutfağa tıkılmış bir kadının önünüze sereceği en büyük icat şüphesiz pastırmalı kuru fasulyedir. Ne bekliyorsunuz ki? Kadını götürüp mutfağa kapatıyorsunuz sonra da ufkunun darlığına şaşıyorsunuz, kanatlarını kesiyorsunuz sonra uçamıyor diye yakınıyorsunuz. Yahu ne bekliyorsunuz? "Para kazanın, kendinize ait ayrı bir oda ve boş zaman yaratın. Ve yazın, erkekler ne der diye düşünmeden yazın" diye seslenir Virginia kadınlara... Şu devirde en çok kızlarımızın okuması lazım. Kadın öğrenecek, bilinçlenecek, ekonomik özgürlüğüne kavuşacak, kendi parasını kazanacak ve kendisine ait bir odası olacak. Kısacası erkeğe bel bağlamayacak "bak ben sensiz de hayatımı idame edebilirim" mesajını verebilecek her daim. Bize böyle güçlü kadınlar lazım! Kocasının parasıyla aldığı feminizm baskılı tişörtü giyip avon katoloğu gibi kitap yazan, iki bacaktan ibaret olan kadınlar değil... Dişiliğinden ziyade aklıyla ve başarılarıyla ön planda olup konuşulan kadın gibi kadınlar!
Kendine Ait Bir Oda
Kendine Ait Bir OdaVirginia Woolf · Kızıl Panda Yayınları · 038bin okunma
222 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Kuyucaklı Yusuf olmasa İnce Memed’i yazamazdım" demiş Yaşar Kemal... Sabahattin Ali'nin Anadolu’nun ahvalini yine büyük bir ustalıkla önümüze serdiği bu eser kanla başlar kanla biter. Sonra toplum yapımızın katmanlarındaki bu rezil düzene isyan edesiniz gelir. Para, makam, mevki hala büyük güç, yüz sene önce olduğu gibi... Zengin olan yine bütün bürokratları istediği gibi oynatır. Karakterini şerefini bir kağıt parçasına satanlar hala var çünkü parası olanın ırzı da tamam namusu da(!) "Bizim küçük Anadolu şehirlerimizde bu müzmin evlenme hastalığı daima hüküm sürmektedir. ...kör gibi, önlerine ilk çıkanla evleniverirler." sözüne bakarsak Kuyucaklı Yusuf aynı zamanda Sabahattin Ali'nin Anadolu insanının yıllardır süregelen akraba/hısım evliliklerine de bir eleştirisidir. Birçok insan Yusuf karakterini aşırı saflığından ve üvey kız kardeşine dair beslediği duygulardan ötürü sevmez. Fakat boşluktadır Yusuf, yalnızdır, rotası olmayan bir gemiye benzer. Hayatında asıl aradığı şeyin Muazzez olmadığını bilir fakat Muazzez olmadan bunu aramaya muktedir olamayacağını sanır. Kalbi kırık bir yiğittir Yusuf. Öyle ki Genç Werther'in acıları bile onun acıları yanında çerez gibi kalır. İster Oblomov'un Türk versiyonu diyin, ister İçimizdeki Şeytan'ın taşralı versiyonu, ister İnce Memed'in atası ama Sabahattin Ali'nin en etkileyici kitabıdır Kuyucaklı Yusuf. Filmi de buram buram yeşilçam kokuyor izleyebilirsiniz.
Kuyucaklı Yusuf
Kuyucaklı YusufSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 2021174,5bin okunma
Reklam
192 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Yusuf Atılgan'a neden az sayıda eser ürettiği sorulduğunda "benim gerçek eserim günlük hayatımdır" demiş. "Aylak Adam" tam da bu sözünü pekiştirir nitelikte... Peki kimdir bu Aylak Adam? Bütün mesaisi insanları gözlemlemek ve aşkı aramak olan yalnız ve mutsuz bay C.'dir. Anlatıcının mütemadiyen değişmesi ve bilinç akışının fazlaca kullanıldığı bu eserde "Tutunamayanlar" satır aralarında göz kırpıyor sanki. Tembelliğe referans olarak gösterilen ve zamanın çok ötesinde olan bu esere, evliliğe karşı olan olumsuz bakış açımı hepten karamsarlığa sürüklediği için müteşekkirim. Baştan sona vurucu bir kitaptır Aylak Adam. Fakat öldürücü darbe en son cümlede gelir. "Sustu. bundan sonra kimseye ondan bahsetmeyecekti. biliyordu; anlamazlardı!" Nitekim "Aylak Adam" olmasaydı Türk Edebiyatı'nın varoluşçu eserleri de öksüz kalacaktı...
Aylak Adam
Aylak AdamYusuf Atılgan · Can Yayınları · 201959,9bin okunma
144 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Mavi Köpeğin Gözleri
Bu dünyadan bir Gabo geçti... Gabriel Garcia Marquez namı diğer Gabo. Latin Amerikanın Gabosu, büyülü gerçekçiliğin gerçek büyücüsü! Fidel Castro'nun arkadaşı, Kafka'nın, Woolf'un, Faulkner'in öğrencisi. Kafka'nın "Dönüşüm"ü ile alevlenen edebiyat aşkının ateşiyle hukuk öğrenimini yarıda bırakıp kendini sihirli kalemine adayan Nobel Ödülü almış Kolombiyalı yazar. "Mavi Köpeğin Gözleri" ise onun 12 sürrealist-fantastik öyküsünden oluşan kitabı. "Yüzyıllık Yalnızlık'a değişmem" dediği "Çullukların Gecesi" adlı öykü de bu kitapta. Favorim "Eva Kedisinin İçinde" öyküsü oldu. Ölüm sonrası kaderimiz nasıl güzel tasvir edilmiş ölesim geldi! Dipnot:Etsiz yemeğe yemek denmeyen memleketim Diyarbakır'da "gabo" adında bir vejeteryan lokantası var. Sahibine soruyorlar "neden gabo?" o da cevap veriyor "Diyarbakır’da vejetaryen bir yer açmak da büyülü gerçekçilik gibi bir şeydi" diyor
Mavi Köpeğin Gözleri
Mavi Köpeğin GözleriGabriel Garcia Marquez · Can Yayınları · 20181,939 okunma