Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

nneslihann

nneslihann
@nneslihann
'Birisini eleştirmeye kalkıştığında, şu dünyada her insanın senin sahip bulunduğun ayrıcalıklara sahip olmadığını hiç aklından çıkarma'.   F.Scott Fitzgerald / Muhteşem Gatsby
101 syf.
·
Puan vermedi
·
12 saatte okudu
İnci; yoksulluğun , ırkçılığın, cehaletin kitabı. Kino ve ailesinin küçük ama mutlu hayatları buldukları inci ile alt üst olur. Kino'nun çaresizliği,hayalleri ve o karanlıktan çıkmak için girdiği mücadelede yaşadıklarını okuyoruz. Kino'yu 'erkek' yapan inci, ben veteriner miyim onlarla ilgileneyim diye kapilarindan kovulduklari doktoru ayaklarina gerisin geri getiren inci, tüm kasabayi değiştiren inci.. İnci bu kitapta bir sembol. O dingin hayatların hırsla, parayla nasıl kötülüğe evrildiğine tanıklık ediyoruz. O kötülük ki tünelin ucunda ne bir ışık bıraktı bu aile için, ne de yaşamaya dair heves.
İnci
İnciJohn Steinbeck · Sel Yayıncılık · 202337,7bin okunma
Reklam
1535 syf.
9/10 puan verdi
·
35 günde okudu
 Edmond 19 yaşındaki genç kaptan, hayatının en mutlu gününde uğradığı ihanetle kendini hapishanede bulur. Neden yattığını, ne kadar yatacağını bilmeden, sorgulanmadan küçüçük bir hücreye hapsedilir. Ölmeyi arzuladığı günlerde yan hücrede yatan Rahip Faria ile tanışır ve hayatına yeni bir soluk gelir. Faria muhteşem bir karakter. Öyle ki mahkum
Monte Cristo Kontu (2 Cilt Takım)
Monte Cristo Kontu (2 Cilt Takım)Alexandre Dumas · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202025,9bin okunma
84 syf.
10/10 puan verdi
·
14 saatte okudu
'İyi ki seninle yaşadım bu dünyayı'. Bir ömrü paylaştıktan sonra söylenen bu cümle nasıl kıymetli. Daha ilk aylardan biten sevgilerin yaşandığı bu dönemde, çok mu ütopik bu aşk, yaşanır mı böylesi? Bu satırları okuduktan sonra daha azına tamah ettirmeyecek bir sevgi arayışına sokuyor Şükrü Erbaş. Onunla kendini 'tam' hissettiği eşinin ölümüyle yaşadığı boşluğu, yarım kalmışlığı, özlemi, hüznü iliklerime kadar hissettim.  Bir insan nasıl güzel sevilir, sevgi nasıl ölümsüzdür satır satır okudum. Ölenle ölünmüyor, hayat devam ediyor diyenlere inat; *Ömür Hanım, öyle bir acı ki bu, ölen yaşayanda her gün yeniden ölüyor. *İnsan ölünce yalnız kendisi ölmüyor. *Ben ölmeden sana ölüm yok, bunu unutma. Sevdiğinin ardından, onun düzenini devam ettiren, anıları saklamak adına, eşyaları yerinden oynatmaktan imtina eden, çamaşırları bile asarken eşinin isteklerine uygun hareket eden biri Şükrü Erbaş. *Eşyaların düzeni bozulmasın diye çırpınıp durdum sessizce. Yeri değişen her şeyin seni biraz daha uzaklaştırdığını söyledim.  *Sen orada yalnız kalma diye, burada konuşup duruyorum ben. *Kefenimi toprağının altına sermedikce, elimi çekmem senden, çekmemi bekleme. Şükrü Erbaş, eşi için yaktığı bu ağıda beni de ortak etti. Yaşamadığım ayrılığın hüznü çöktü üstüme. İnsan böyle sevmeli, böyle sevilmeli. Birlikte geçen kırk beş yılın ardından 'iyi ki senleydim' diyebilmeli..    
Yaşıyoruz Sessizce
Yaşıyoruz SessizceŞükrü Erbaş · Kırmızı Kedi Yayınevi · 201612,9bin okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
65 syf.
10/10 puan verdi
·
3 günde okudu
  “Kesinlikle kendi hayatımı yaşayabilirim. Ve ne olursa olsun bunu yapacağım. Böyle davranarak hiçbir ilkeyi temsil etmiyorum; ama çok daha güzel, benim içimde olan bir şeyi, tamamen yaşamın sıcaklığı olan, neşe dolu ve kaçıp gitmeye çalışan bir şeyi temsil ediyorum.”   Bu sözler Lou Andreas Salome‘ye ait. Bu kitapta da kendi hayatını yaşamak
Arayışlar
ArayışlarLou Andreas-Salomé · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20218,5bin okunma
266 syf.
10/10 puan verdi
·
4 günde okudu
İstikrar yılı diye anılan F.S (Ford'dan sonra) 632'ye gidiyoruz. Ford; dünyanın lideri ve insanların gözünde ilahlaştırılmış. Ford seni korusun, Ford aşkına gibi söylemler oldukça yaygın. Tüm düzen Londra Merkez Kuluçka ve  Şartlandırma Merkezinden sağlanıyor diyebiliriz. Burada 'toplumun iyiliği için' gönüllü olarak yapılan ameliyatlarla (altı
Cesur Yeni Dünya
Cesur Yeni DünyaAldous Huxley · İthaki Yayınları · 202160,4bin okunma
Reklam
289 syf.
10/10 puan verdi
·
3 günde okudu
  Christopher John Francis Boone, 15 yaşında otizmli bir genç. Hayvanları çok seviyor ve komşularının köpeği Wellington'ın bir tırmıkla öldürülmüş olduğunu görüp katili bulmak istemesiyle başlıyor kitap. Bölüm numaraları 1,2,3 diye sıralanmamış, asal sayılardan oluşuyor 2,3,5,7.. gibi.   Christopher, Dünya üzerindeki tüm ülke ve başkentlerini ve 7507'ye kadar tüm asal sayıları biliyor. Matematik ve fizik en iyi olduğu dersler. Bilimsel konular ilgisini çekiyor, belgeseller izliyor ve astronot olmak istiyor. Ancak insanları anlamakta zorluk çekiyor. Konuşurken metafor kullanmaları, yüzdeki mimikler ve jestler O'nun kafasını karıştırıyor. Birinin kaşını kaldırmasının o an ne demek olduğunu çözemiyor. Ya da biri kafayı mı yedin derken ne demek istiyor bilemiyor.   Genç dedektifimiz otizmin tipik özelliklerini taşıyor; dokunulmaktan hoşlanmıyor, biri dokunduğunda, sinirlendiğinde ya da üzgünken çığlık atıyor ve iniltiler çıkartarak kendini sakinleştiriyor. Kalabalıktan yabancılarla konuşmaktan nefret ediyor. Düzeni seviyor, eşyaların yerinin değişmesi onu sinirlendiriyor. Tabağında farklı yemekler birbirine değdiyse asla yemiyor...  Yer yer kendi yeğenimden de izler bulduğum bu kitabın; otizmi anlamak adına okunması gerektiğini düşünüyorum.  Otizm artık her 68 çocuktan bir tanesinde görülüyor. Farklılıklarına nefretle ya da acıyarak bakılmadan, dışlanmadan, alay edilmeden, sevgiyle büyümek herkes gibi onların da hakkı. Gün içerisinde anlamaya çalıştıkları onca şey varken, üstüne empati yoksunu insanların zorbalıklarına maruz kalmamalılar.
Süper İyi Günler
Süper İyi GünlerMark Haddon · İş Bankası Kültür Yayınları · 20163,225 okunma
104 syf.
10/10 puan verdi
·
8 saatte okudu
  Bir çoğumuzun hayalidir bir evlat sahibi olmak. İsimler düşünülür, planlar yapılır. Kız mı olsun erkek mi? Nerede okur, kimleri sever, kız olursa annesine, erkek olursa babasına çeksin, birkaç dil öğrensin, güzel bir işi olsun vs vs... Peki hayal ettiğiniz dışında bir çocuğunuz olsa, hayallerinizdeki kadar çok sevebilir misiniz onu?  
Nereye Gidiyoruz Baba?
Nereye Gidiyoruz Baba?Jean-Louis Fournier · Yapı Kredi Yayınları · 20093,003 okunma
216 syf.
10/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Güray Süngü, 1000k sayesinde adını duyduğum ve kalemiyle tanışmak istediğim bir yazardı. Etkinliği görünce hemen bir kitabını ekledim sepete.   Kesinlikle kendine özgü bir üslubu var Süngü' nün. Başlarda afalladım; devrik, yarım bırakılmış  ya da tekrarlayan cümleler art arda geliyordu. O anı anlatırken, birden geçmişe gidiyor, sonra gelecekle ilgili bir hayal devreye giriyor filan karışık gelmişti. Bir taraftan yok bu yazar benlik değil derken, konu nereye gidecek diye de merakla devam ettim okumaya ve çok sevdiim ancak tarzı herkese hitap etmeyebilir. Ara ara çizimler, el yazısıyla yazılmış notlar barındırıyor, okudukça anlamlanıyor hepsi, yavaş yavaş çözülüyor. Sonra da alıp götürüyor sizi.. Mehmet'i, iç sesini, babasının naifliğini, kırılganlığını, Lena' nın şefkatini daha çok okumak istedim, doyamadım. İyi ki okumuşum iyi ki..
Mehmet'i Sakatlayan Serçe Parmağı
Mehmet'i Sakatlayan Serçe ParmağıGüray Süngü · Dedalus Kitap · 2015602 okunma
136 syf.
7/10 puan verdi
·
13 günde okudu
  Maalouf; Arap ve Hristiyan bir aileden geliyor. 27 yaşına kadar Lübnan'da yaşamış, kalan ömrünü Fransa' da geçiriyor. Eserlerini Fransızca yazıyor. Biri nerelisin diye sorduğunda hem Fransızım hem Lübnanlıyım diyor. Ne doğduğu topraktan ne de yaşadığı topraktan vazgeçmiyor. Neden memleket aidiyetimi teke düşüreyim ki, bu iki ülkenin de bugun ki ben olmamda katkısı var diyen Maalouf herkesin kendine özgü bir kimliği olduğunun üzerinde duruyor. Her insanla ortak aidiyetlerimiz olduğu ama dünyada hiç kimsenin bir diğerinin tüm aidiyetlerini taşıyamadığını yani herkesten farklı, özel bir kimliğe sahip olduğumuzu hatırlatıyor bizlere.   Dinimizden, mezhebimizden, ırkımızdan, geldiğimiz topraklardan, fiziksel görüntümüzden, birbirleriyle çelişseler bile sahip olduğumuz hiç bir aidiyetten utanmadan, saklamadan, herhangi birini yok saymadan hepsini taşıyabilecek güçte olmalısın. Çünkü bugün seni sen yapan öğeler onlar. Birinden biri farklı olsaydı eğer, bugün aynı kişi olur muydun oturup bir düşün diyor yazar. Birbirinden farklı insanları aynı kefeye koyup onlara cinayetler, toplu eylemler, ortak görüşler yüklemenin, duygusuzca onları yargılamanın karşısında yer alıyor. Göçmenlerin kimlik arayışından, kitle iletişim araçlarının yaygınlaşmasıyla dünyalılaşmaya bir anlamda tektipleşmeye, din, inanç, çevre kimliği ne ölçüde etkilere kadar geniş yelpazede bir deneme yazmış Maalouf. Bu kitabı okuduktan sonra 'Ben Kimim?' diye düşündüğümde tüm aidiyetlerimin farkında olmadığımı anladım.    
Ölümcül Kimlikler
Ölümcül KimliklerAmin Maalouf · Yapı Kredi Yayınları · 20197,8bin okunma
200 syf.
10/10 puan verdi
·
13 saatte okudu
Üzerinde 'Bu deftere adı yazılan herkes ölür' yazan bir defter buldunuz. Ne yapardınız? Lise öğrencisi Light Yagami; katilleri, hırsızları, polis tarafından aranan suçluları bu deftere yazarak, suçun önüne geçmeyi planlıyor. Ancak zamanla kendini adaletin temsilcisi olarak gören Light yakalanmamak adına iyileri de bu deftere yazmaya başlar mı? Ölüm Tanrısı Şinigami Ryuk'un bilerek insanlar alemine bıraktığı bu defter Light'ın hayatını nasıl değiştirecek? O'nu yakalamak için polisle anlaşan kim olduğunu dahi bilmediğimiz, yüzünü gizli tutan L. başarılı olacak mı?  Kurgusu, çizimleri harika, sürükleyici bir hikayesi var. Önyargılı olduğum mangaları sadece bir kitapla şimdiden sevdirdi :)
Ölüm Defteri 1 - Can Sıkıntısı
Ölüm Defteri 1 - Can SıkıntısıTsugumi Ooba · Akılçelen Kitaplar · 20115,7bin okunma
Reklam
164 syf.
10/10 puan verdi
·
7 günde okudu
  Sessizliğini 'ezik' olmasına bağladığımız onlarca insan var etrafımızda. Tepkisiz, duyarsız, sakin görünen, bazen selam vermeye bile lüzum görmediğimiz onlarca insandan biri Raif Efendi. O'nu bu sessizliğe iten ne diye düşündük mü hiç? Söyleyecek bir cümlesi olmadığından değil konuşmaması, bizi anlatacaklarına layık görmediğinden. Bunu anlayabildik mi? Suskun, konuşkan, çok gülen, hiç gülmeyen, dilenen, alın teriyle çalışan, büyük küçük, güzel çirkin herkesin bir ruhu olduğunu, kırılabileceğini biliyor muyuz? Aşkın, bağlılığın, muhabbetin maddi olan her şeyin üzerinde olduğunu bu kitapla bir kez daha anlıyoruz. Uzun uzun düşündüren, hafızadan çıkmayacak bir eser kaleme almış Sabahattin Ali. Sitede yazılmış yüzlerce inceleme var, ben konusuna değinmeden bana hissettirdiklerini yazmak istedim sadece.  Dünyanın en basit, en zavallı, hatta en ahmak adamı bile, insanı hayretten hayrete düşürecek ne müthiş ve karışık bir ruha maliktir! Niçin bunu anlamaktan bu kadar kaçıyor ve insan dedikleri mahluku anlaşılması ve hakkında hüküm verilmesi en kolay şeylerden biri zannediyoruz? Niçin ilk defa gördüğümüz bir peynirin evsafı hakkında söz söylemekten kaçtığımız halde ilk rast geldiğimiz insan hakkında son kararımızı verip gönül rahatlığıyla öteye geçiveriyoruz? (alıntı)  İnsanlar arasındaki münasebetleri tanzim eden amiller ne kadar gülünç, ne kadar dıştan ve ne kadar boş ve bilhassa insanlıkla ne kadar  az alakasi olan şeylerdi..(alıntı)
Kürk Mantolu Madonna
Kürk Mantolu MadonnaSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 2021315,3bin okunma
107 syf.
9/10 puan verdi
·
6 saatte okudu
Bir solukta bitecek kısa kısa öykülerden oluşan bir kitap Ah Mercimeğim. Okurken sanki Adile Naşit'in Münir Özkul'un filmlerini izliyormuşum gibi hissettim, öyle samimiydi. Ara ara yerel dilin de kullanıldığı, insanı anlatan, yüreğe dokunan sıcacık öyküler. Keyifle okudum.
Ah Mercimeğim
Ah MercimeğimMustafa Çiftci · İletişim Yayıncılık · 20171,299 okunma
112 syf.
9/10 puan verdi
·
10 saatte okudu
Sekiz dokuz yaşlarında yakalandığı kemik veremi hastalığıyla 17 yaşına kadar mücadele eden Peyami Safa, bu yıllarda yaşadığı fiziksel ve psikolojik sıkıntıları bu kitabıyla bizlere aktarmış. Öyle güzel tasvir etmiş ki Safa; hastanenin boş duvarlarını görüyor, kokusunu duyabiliyorsunuz. Muayene sıralarında geçirdiği stresli dakikalar, yaşadığı bıkkınlık ama hiç kaybetmediği o küçücük ümidi, Nüzhet'e olan aşkı, acıyarak merhametle ona bakan insanlar..Her cümlesiyle yüreğe dokunan, kısacık ama oldukça etkileyici. Kesinlikle okunması ve unutulmaması gereken bir eser. Sağlık şu hayatta sahip olduğumuz, kıymetı kaybetmeden bilinmesi gereken en büyük nimetlerden.
Dokuzuncu Hariciye Koğuşu
Dokuzuncu Hariciye KoğuşuPeyami Safa · Ötüken Neşriyat · 2022102,1bin okunma
272 syf.
8/10 puan verdi
·
7 günde okudu
Bilim kurgunun ilk temsilcisi sayılan bu eseri Mary Shelley henüz 19 20 yaşlarındayken yazmış. Bugün Frankenstein denince Shelley'in kurguladığı kahramandan ziyade filmlerde gördüğümüz dikdörtgen kafalı, düşük göz kapaklı, kısa saçlı bir yaratık akla geliyor. Oysa en basitinden bizim kahramanımızın parlak siyah uzun saçları var. Bununla beraber izlediğimiz gibi  görüntüsü korkunç, boyu yaklaşık 2.5 metre. Ayrıca Frankenstein o yaratığın değil, onu var eden adamın adı. Zira yaratığın bir adı yok. Gelelim nasıl var olduğuna. Victor Frankenstein daha çocukken dünya oluşumuna, doğaya, anatomiye meraklıdır. Bu merak üniversiteye geldiğinde daha da büyüdü; her canlı dikkatini çekmeye başladı, hayatın kökenini ögrenmeye çalıştı, araştırmalar yaptı. Günlerce mezarlarda kalıp çürümeye tanıklık etti ve tüm bu çalışmalar sonunda cansız bir maddeye  can vermeye muktedir buldu kendini. Mezbaalardan etler, mezarlardan kemikler topladı, aylarca emek verdi, tüm parçaları bir araya getirdi ve bir gün yaratığın gözlerini oynattığını gördü. O an korkup oradan uzaklaşan Frankenstein döndüğünde yaratığı orada bulamadı. Sonraki karşılaşmalarında yaratıcısından kendi gibi görünen, ona arkadaşlık edecek bir eş yapmasını istedi yaratık. Bu isteği kabul görmeyince de bir canavara dönüştü. Victor çoğu yerde iblis, şeytan,ifrit diye bahsederken yaratık kendini sefil olarak niteliyor. Yaşadıklarını okudukça sefalete mahkum bırakılmış olduğunu görmemek mümkün değil. Yaratık ve Victor arasında geçen bazı konuşmalar çok sıradan geldi, onun dısında oldukça sürükleyici bir kitaptı.
Frankenstein Ya Da Modern Prometheus
Frankenstein Ya Da Modern PrometheusMary Shelley · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202014bin okunma
248 syf.
10/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Jüpiter aşkına bu kitap harika! Farklı türleri keşfet etkinliği ile bilim kurgu dünyasına bir adım attım ve burada kaybolmak istiyorum :) Öncelikle robotlar kitabın en başında belirtilen üç robot kanununa uygun üretiliyor: 1. Robotlar, insanlara zarar veremez ya da eylemsiz kalarak onlara zarar gelmesine göz yumamaz. 2. Robotlar, Birinci Kanun'la çakışmadığı sürece insanlar tarafından verilen emirlere itaat etmek zorundadır. 3. Robotlar, Birinci ya da İkinci Kanun'la çakışmadığı sürece kendi varlıklarını korumak zorundadır. Asimov'un da dediği gibi bu kanunlar kusursuz değil. Hem kanunlardaki boşluklardan hem de kurulan diyaloglardaki anlam bulanıklığı robotlarda bir takım sıkıntılar oluşturuyor. Her bir öyküde bu sıkıntıların önce sonuçlarını sonrasında da nedenini okuyoruz. Abd Robot ve Mekanik A.Ş'de robopsikolog olarak çalışan Susan Calvin ile onunla röportaj yapan muhabir arasında geçen konuşmalar oluşturuyor bu öyküleri, yani bir nevi robopsikoloğumuzun anıları. Ben Robot bir öykü kitabı, ama öyküler birbirlerinden bağımsız değiller, kronolojik olarak ilerliyor. Her öyküde mekan değişiyor; birinde Merkür'de maden istasyonundasın, diğerinde uzayda, bir başkasında yıldızlararası seyahat yapıyorsun ya da bir asteroittesin.. Dadılık yapan Robbie'den, zihin okuyan Herbie'ye, hatta insan yapımı olduğunu reddedip kendini peygamber ilan eden Cutie'ye kadar çeşitleniyor robotlar. Konuşma özelliği bile olmayan robotun zamanla nasıl insanlığın en büyük koruyucusu haline geldiğini görüyoruz. Asimov sen nasıl bir adamsın, bu nasıl bir zeka diye diye okudum. Çok çok keyifliydi.
Ben Robot
Ben RobotIsaac Asimov · İthaki Yayınları · 20227,3bin okunma
240 syf.
10/10 puan verdi
·
7 saatte okudu
Jack bir sualtı kaynakçısı, 33 yaşında, evli ve yakında baba olacak. Babaliğın getirdiği bir gerginlik var, ayrıca çocukluğunda yaşadığı bir travma yaklaşan cadılar bayramı ile tekrar Jack i etkisi altına alıyor. (23 yıl önce cadılar bayramında babası suya dalmış ve bir daha çıkmamış) Jack doğumdan önceki son işini yapmak üzere denize dalıyor fakat tam çalışırken kumların arasında bir saat görüyor ve bu O'na babasını hatırlatıyor. Eve dönen Jack'in aklı saattedir, babasının hayali tüm hayatını etkisi altına alır. Eşi ve doğacak çocuğunu unutmuş gibidir. Geçmişten kurtulmanın, bugüne ulaşabilmenin tek yolu, Jack için tekrar suların altına dalmaktır. Çizgi roman arayışına girdiğimde karşıma hep Jeff Lemire ismi çıktı. Okuduğum ilk çizgi roman olunca referans alacağım başka bir kitap yok. Çizimler siyah beyaz ve hikayemiz yürek burkan cinsten. Kitabın sonunda Jeff Lemire'nin hazırladığı taslaklar, tuttuğu notlar bulunuyor. Çizimler nasıl başlamış, nereye gelmiş bunu görmek mümkün. Jeff Lemire tekrar tekrar okuyacağım bir isim oldu, çok sevdimm.
Sualtı Kaynakçısı
Sualtı KaynakçısıJeff Lemire · Marmara Çizgi Yayınları · 2018222 okunma
Reklam
104 syf.
·
Puan vermedi
·
11 saatte okudu
Okulu yarıda bırakıp, doğup büyüdüğü köye gelen isimsiz bir kahramanın ormana yaptığı yolculuklara eşlik ediyoruz. Ne sisli, kasvetli hava ne de çocukluğundan beri büyüklerinden duyduğu 'ormanda göz vardır uzak dur' nasihati O'nu ormandan uzak tutar. Ormanda onu içine çeken bir şey vardır: Pars. Bir de evlenmek istediği Ceren var O'nu yaşama bağlayan. Ceren'in babası ve abisi avcı ve tek hedefleri parsı avlamak. İnsanların avcılık kisvesi altında hayvanlara olan düşmanlığını ve vahşi dediğimiz o hayvanların bu düşmanlığın karşısındaki masumiyetini okuyoruz. Orman; şehrin gürültüsünden uzaklaşıp, oradaki tüm seslere kulak vermek isteyeceğiniz ölçüde cezbedici tasvir edilmiş. Düşle gerçeğin iç içe geçtiği bir kitap. Masalsı bir dil hakim ve Faruk Duman, bunun çok net hatırlayamadığı çocukluğunu anarken kullandığı ifadelerden kaynaklandığını söylüyor. Yazarın kendine has bir uslubu var. Başlarda yadırgasam da sonrasında alıştım ve çok sevdimm.     Orman, dünyanın bilgisini taşıyordu bana. Uzakta öten kuşları, dalları deviren rüzgârı. Çürümüş yapraklarla ezilmiş yabani meyvelerin kokusunu. Parçalanmış ceylanlarla yaşlı sincapların sonra. Onların insanın içini ezen küfünü. Sümüklü böceklerin bitimsiz tırmanışını. Yılanların esneyişini, ayının suya dalışını ve daha pek çok şeyi..
Ve Bir Pars, Hüzünle Kaybolur
Ve Bir Pars, Hüzünle KaybolurFaruk Duman · Can Yayınları · 2012546 okunma
77 syf.
10/10 puan verdi
·
12 saatte okudu
Satranç, sitenin sanırım en çok okunan/incelenen kitaplarından biri. Kitabın yanında çok sevdiğim yazarla ilgili de bir şeyler yazmak istiyorum bu sefer. Dr.B, Naziler tarafından dış dünyadan tecrit edilmiş bir otel odasında, zaman mefhumundan uzak, bir yatak, bir masa, bir lavabo ve dışarıyı göremediği demir parmaklıklı bir penceresi olan odada
Satranç
SatrançStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2020237,6bin okunma
404 syf.
8/10 puan verdi
·
7 günde okudu
Hadi 1973 yılı İstanbul'una gidelim. 21 yaşındaki Nalan bir evlilik yapıp ayrılmış ve ikinci evliliğini de gazete ilanıyla tanıştığı Baki ile yapıyor. Kitabımızın ana kahramanı Sabri de onların çocukları. Romanı çevreleyen konular; ayrılık, geçim sıkıntısı, cehalet, kültür farklılığı, aile içi şiddet, sevgisizlik, nesil çatışması. Özünde baba oğul gibi görünen hikayede güçler arasındaki hiyerarşiye dikkat çekiyor ve ara ara sorgulatıyor da yazar; karı koca, baba oğul, Allah kul..  Marquez den etkilendiğini söyleyen yazar son bölümde kendisini misafir etmiş. Kitap Sabit fikirin 2016 yılı en iyi 50 kitap listesinde yer alıyor. Bir de yazarın ilk kitabı. Yazmadan önce yoğun bir araştırmaya giren Tayşir kitabı dört yılda tamamlıyor. Bu arada kitabın isminin de bir hikayesi var. Yaklaşık yirmi yirmi beş yılı okuyoruz ve bu süre içinde aile başka başka evlere taşınıyor. Aynı zamanda ara ara karakterlerle beraber şarkılar dinliyoruz pilli radyolardan, walkmanlerden. Hem bu hane değisikligine uygun olsun diye hem de kitapla müziği harmanlamak isteyen yazar, isim olarak saz semailerinin bestelenme şekli olan 4 Hane 1 Teslimi seçmiş. Okuyucuya bu romanla birlikte bir saz semaisi dinlettiğini düşündürtmek istemiş. Tabi ben bunu bu incelemeyi yaparken öğrendim :) Günlük yaşamdan izler taşıyan kitapta beni çocukluğuma götüren detaylar oldu. Benzetmeler betimlemeler çok iyiydi. Türk aile yapısını anlatan bu tarz kitapları seviyorum  
4 Hane 1 Teslim
4 Hane 1 TeslimEyüp Aygün Tayşir · İletişim Yayıncılık · 2016236 okunma
82 syf.
8/10 puan verdi
·
21 saatte okudu
Birçoğumuzun başına gelmistir. Her şey yolunda giderken önemsiz gibi görünen bir cümle, bir nesne, bir olay.. bizi çok başka yerlere götürür; bir uçurumdan düşmüş gibi hissettirir, alt üst eder, hayatı sorgulatır. Jonathan Noel'in başına gelen de buydu işte. Daha O küçükken ailesi toplama kampına götürülmüş, kız kardeşinin izini askerden dönüşte kaybetmiş, evlenmiş ama eşi başkasıyla kaçmış. Bu yüzden insanlara güvenmiyor,onlarla iletişimi sadece günaydin ve iyi aksamlar cumlelerinden ibaret. 20 yili aşkın suredir bir bankada bekcilik yapiyor,tekduze siradan bir hayati var ve bundan memnun. Bundan sonra yaşayacagi tek olayın bir gün kapısını çalacak olan ölüm olmasını diliyor. Ancak o sabah odasının kapısında gördüğü bir güvercin alt ust ediyor Noel'i. O evde güvercinle yasayamayacağını anlıyor ve çok sevdiği evini terk ediyor. Kitap bundan sonra ki yirmi dört saati anlatıyor. Yasadiği bunalim, cocukluğuna dönüş, her gün gördüğü o evsizle ilgili hissettiklerini okuyoruz. Kısacık ama dolu dolu bir kitap.
Güvercin
GüvercinPatrick Süskind · Can Yayınları · 20182,102 okunma
308 syf.
8/10 puan verdi
·
5 günde okudu
Başlık parasıyla satılır gibi Pehlivan ile evlendirilip İstanbul'a gelen Kumru'nun ve aslında onlarca insanın hikayesi. Uzun yıllar hiçbir değişim göstermeyen Kumru, kapıcılık yaptığı mahallede ki evlere temizliğe gitmeye basladıktan sonra gördükleriyle evriliyor. İlk olarak bir buzdolabını tutku haline getiriyor. Kendi evlerine de alabilmek için var gücüyle çalışıyor, adeta onun hayaliyle yaşıyor. Kavuştuktan kısa bir süre sonra da buzdolabi Kumru için aleladeleşiyor. Ardından mutluluğu farklı eşyalarda arıyor, onlara da sahip oluyor. Ancak her seferinde onları düşlemenin, onlara kavuşmaktan daha güzel olduğunu anlıyor ve bir anlamda sorgulamaya başlıyor hayatını. Arka kapakta da yazdigi gibi; tüketen  insanoğlunun, tüketilen yaşantısının aynadaki görüntüsünü yansıtmış Tahsin Yücel. Kumru'nun şehirleşmek adına yaşadığı değişim, tüketime odaklanan hali çok iyi anlatılmış. Bizim eşyalara değil de eşyaların bize hükmettiğini bir kez daha farkına vardırıyor. Tahsin Yucel 2005 te yazmış bu kitabı. Aradan geçen on üç yıl tüketimi daha da önlenemez hale getirdi. Artık tüketim çoğu zaman ihtiyaçlardan değil, doyumsuzluktan kaynaklanıyor.
Kumru ile Kumru
Kumru ile KumruTahsin Yücel · Can Yayınları · 20181,482 okunma
406 syf.
8/10 puan verdi
·
10 günde okudu
Sinestezi; kısaca duyuların birleşmesi anlamına geliyor. Sinestezikler için her harfin, her sayının, her günün, bir rengi ya da notaların tadı var. Sinesteziyle başlayan kitapta ağırlıklı olarak alzheimer anlatılıyor. Çünkü sinestezik kahramanımızın annesi alzheimer. Noel, annesini iyileştirmek için üç arkadaşının (Norval, Samira, Jean Jacques) desteğiyle çalışmalarına başlıyor. Bir klinikten yardım alarak ilaç kullanmaya başlayan annesi iyileşme göstermeyince, bunlara ek olarak Noel bitkisel karışımlar hazırlamaya başlıyor. Bu karışımlarla da kalıcı bir ilerleme görülmeyince iş büyü yapmaya kadar varıyor. Kitap kesinlikle çok yönlü. Noel'in sinesteziyle baş etmesini, annesi için çabalamasını, annesinin günden güne yaşadığı değişimleri, ve Noel in arkadaşlarının hayatını okuyoruz. Tüm bunların yanında yazar; Esrarlı Ada'dan, Binbir Gece Masalları'ndan, Don Kişot'tan alıntılar yaparak içeriği zenginlestirmiş. Ayrıca Sylvia Plath, Van Gogh, Ömer Hayyam, Vladimir Nabokov, Primo Levi, Baudelaire, Dante gibi yazar, şair ve ressamlarla ilgili de detaylar bulunuyor. İçerikle ilgili hoşuma giden bir diğer nokta günlükler oldu. Kitaptaki her karakterin günlüğünü okuyoruz, böylece aynı olayı farklı bakış açısıyla görebiliyoruz. Bilimsel terimler sıkça kullanılmış ama dip not olarak açıklaması yapılmış. Bu arada Noel'in hem annesi hem kendi için gittiği kliniğin doktoru da dip notlarla kitaba katkı sağlıyor. Çok keyif alarak okuduğum bir kitap oldu, filmi yapılsa da izlesem
Sinestezya
SinestezyaJeffrey Moore · April Yayıncılık · 20101,432 okunma
Reklam
378 syf.
·
Puan vermedi
·
7 günde okudu
1950 sonları Çukurova; Topal Eskici ve ailesinin hayatını anlatmiş Orhan Kemal. Ayakkabı tamirciliği yapan babanın makineleşme ile yaşadığı ekonomik sıkıntılar ve bunların aileye yansımalarını okuyoruz. Argo tabirlerin sıkça kullanılması başka kitap olsa belki rahatsız ederdi ama bu kitapta anlatılan olay ve karakterlerle örtüştüğünü düşünüyorum.Yöresel kelimelerin kullanılması da okumayı benim için keyifli hale getirdi.
Eskici ve Oğulları
Eskici ve OğullarıOrhan Kemal · Everest Yayınları · 20216,6bin okunma
80 syf.
·
Puan vermedi
·
1 saatte okudu
Kısacık bir öykü kitabı tutuyorum elimde. Soma'da babasını kaybetmiş,mezarına içine kömür tozu kattığı bir bidon su ve cebinde babasının çoraplarıyla giden bir çocuk düşünün. Çoraplari babasının ayak ucuna serip,hava sıcak babam burda terlemiştir diye suyu usulca döken çocuk. Bir umut burnunu getirdigi çoraplara dayayıp,babamın kokusu toprağın altından çıkıp burnuma bir kere gelsin diyen çocuk. Ah hikayen nasıl acıttı. Bu öyküyle başlayan kitabın baş kahramanları kadın ve çocuk. Annesi öldüğü için intihar eden evlat, annesinin intiharını gören evlat, kayınpederin göz koyduğu gelin... Aile içi şiddet, istismar ve acı hikayelerin ortak noktası. Ayşegül Kocabıçak bu kitabı için;anlatmak istediğimi en az kelimeyle en yalın biçimde,usulca ama rahatsız ederek vermek istedim demiş. Amacına da ulaşmış,okudukça öfkelendim,üzüldüm. Taciz edilenlerin, tecavüze uğrayanların sessizliği cesaret oluyor bunu yapanlara. Utanması gerekenin kadın/çocuk olmadığını hepimizin anladığı günler pek yakındır umarım.
Dilsiz Annelerin Sessiz Çocukları
Dilsiz Annelerin Sessiz ÇocuklarıAyşegül Kocabıçak · Nota Bene Yayınları · 2020173 okunma
264 syf.
9/10 puan verdi
On sekizinci yüzyıl Paris; sefaletin ve pisliğin had safhada olduğu, caddelerin gübre, sokakların sidik koktuğu, ter, küf, sıçan kokularının ortasında bir balık tezgahının altında dünyaya geliyor Grenouille. O, tüm insani duygulardan uzak, ne bu zamana kadar birilerini sevmis ne de birileri tarafından sevilmis biri. Bu hayatta tek tutkusu kokular. Öyle ki kaybolmuş bir parayı kokusunu alarak buluyor,insanların o an ne yaptıklarını ne düşündüklerini kokularından anlıyor, zifiri karanlıkta zorlanmadan ilerleyebiliyor. Bu koku ustası bir gün ansızın kendi kokusunun olmadığını farkına varıyor ve bu Grenouille'ye yeni bir kapı açıyor; önce kendine bir koku bulmak ki bu çok çeşitli oluyor(sıradan bir insan kokusu,dikkat çekmezlik kokusu,alçakgönüllülük kokusu..) sonra da öyle bir koku bulacakti ki insanüstü bir şey olacak,koklayan herkes O'nu yürekten sevecekti.Grenouille bu amacı için cinayet işlemekten çekinmeyecekti. Okumakta geç kaldıgım bir kitap oldu,hemen arkasından da filmini izledim. Bir kaç detay dışında filmin kitaba bağlı kaldığını söyleyebilirim, Ben Whishaw'ın oyunculuğu gerçekten iyiydi yine de kitap daha fazla etkiledi beni.
Koku
KokuPatrick Süskind · Can Yayınları · 201822bin okunma
208 syf.
6/10 puan verdi
·
16 saatte okudu
Bu ara herkesin okuyup paylaştığı popüler bir yazar Rupi Kaur. Bazı paylaşımları beğenip çok merak ederek aldim kitabi ve birkaç saat icinde de bitirdim. Kadına;değerli olduğunu,her koşulda güzel olduğunu,ne yaşarsa yaşasın geçeceğini, güçlü olduğunu hissettirmek isteyen dizeler var.Ayrıca ressam olan Rupi Kaur çizimlerine de yer vermiş kitapta. Maalesef popülerliğine kanarak aldigim bir kitap oldu,çok sevdigim dizeler var ama genel olarak baktığımda ben de pek yer edinmedi.Beğendiğim dizelerden biri; af dilemek istiyorum zekasından ya da cesaretinden önce güzelliğinden dem vurduğum tüm kadınlardan özür dilerim doğuştan gelen basit bir özelliğin insanın ruhu dağlara çakıldığında gurur duyacağı en matah şeymiş gibi konuştuğum için bundan böyle sadece dirayetlisin diyeceğim yahut olağanüstüsün güzel olmadığından değil çok daha fazlası olduğundan
Süt ve Bal
Süt ve BalRupi Kaur · Pegasus Yayınları · 20177bin okunma
197 syf.
8/10 puan verdi
·
10 günde okudu
Bu kitapta Rahibe Teresa var,nobel ödülü alan ilk kadın Marie Cure var,Marilyn Monroe,Frida,Kleopatra,Şehrazat ve onlarcası.Kadınlığın Aristoteles'in söyledigi gibi bir eksiklik olmadigini savunan, Schopenhaur'ın kadın uzun saçlı kıt akıllı bir hayvandır tezinin karşısında olan,mücadele eden,hak arayan ve bazen bu uğurda giyotine giden,taşlanan kadınlar var bu kitapta. Mücadelelerinin meyvesini yiyenler de var elbet. Arka kapakta da dediği gibi her satırıyla etkileyen öfkelendiren ve umut veren bir derleme.
Kadınlar
KadınlarEduardo Galeano · Sel Yayıncılık · 20202,052 okunma
82 syf.
7/10 puan verdi
·
12 saatte okudu
Koller on altı yıl önce Türkenschanz Parkı'nda bir köpeğin ısırması sonucu sol ayağını kaybetmiş ve fizyonomi çalışmasına odaklanmıştır.Bu çalışmanın ilk dört bölümu Viyana Açık Mutfağı'nda tanıştığı dört ucuzayiyenin fizyonomileri üzerine beşinci bölüm de kendi fizyonomisi üzerine olacaktır. Koller,bu zihinsel yolculukta yalnız olmak isteyen,ailesi dahil bir kitleye dahil olmaktan kaçan,kendi dışındaki herkesin varoluşunu sorgulayan,değersiz bulan,kibirle yaklaşan biri. Çalışmasını tamamlayıp tamamlamadığını kitabın sonunda okuyoruz. Thomas Bernhard'ın okuduğum ilk kitabıydi. Cümlelerin uzun oluşu ve kelime tekrarları okumayı benim için zorlaştırdı,bununla beraber saplantılı bir bilim insanını okumak güzeldi.
Ucuzayiyenler
UcuzayiyenlerThomas Bernhard · Yapı Kredi Yayınları · 2017312 okunma