1930’lu yıllarda öyküye taze bir soluk getiren Sabahattin Ali, hikâyelerinde insanın zavallılığını ve gücünü sarsılmaz bir üslupla, masalsı ve destansı biçimde yansıtmayı başardı. Şiir, hikâye ve roman yazan, çeviriler yapan Ali, tüm eserlerinde insan ruhuna ayna tuttu ve gerçeğe bu aynadan baktı. Türk edebiyatının büyük yazarından, içinde sinemaya da aktarılan Hasanboğuldu’nun olduğu 13 düşünen öykü...
Yeni DünyaSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 202127bin okunma
Muallim Naci (1850-1893); küçük yaşlarda şiir yazmaya başlar, daha sonra gazeteler de yazıları yayınlanır. 1883 yılında Ahmet Mithat Efendi'nin çıkardığı Tercüman-ı Hakikat gazetesinin edebiyat bölümünü yönetmeye başlar. Ve bu sıralarda Ahmet Mithat Efendi'nin kızı Mediha Hanım ile evlenir. Muallim Naci annesinin 1892 yılında ölümünden
"Şiirler yazdım, kitaplar okudum.
Elime bir bardak aldım, onu yeniden oydum
Derinlerde kaldım böyle bir zaman
Kim bulmuş ki yerini, kim ne anlamış sanki mutluluktan..
Ey yağmur sonraları,loş bahçeler, akşam sefaları
Şöyleşin benimle biraz bir kere gelmiş bulundum."
Bu güzel dizelerle eserin arka ve ön kapağında karşılaştım
Damarlarımdaki rengin bile şaibeli olduğu
Umuda göz kırpan savaşçının ruhunu taşıyorum
Yaş almanın bile tesir etmediği bir yol arkadaşlığı
Vefanın iliklere serpildiği yıllanmış bir dostluğun aşkı bizimkisi
Çelmelere kafa tutan sevdiğim bir bakış kendisi
Şansın bileğini bükecek bir gücün zekasını boyuyorum renklerime
Al al mor mor ne ararsın?
13/9/2023
Pınar PEKĞÖZ
13 yaşımdayken annem öldü. Hani bazı insanlara isimleri çok yakışır ya, işte annem o insanlardandı. İsmi Füsun'du. Annemden bana kalan tek miras bir sihirdir. Onu ne zaman özlesem hep şiir yazdım.
AFRİKALI LEO/AMİN MAALOF
Ben Hasan, tartıcıbaşı Muhammed'in oğlu, ben Giovanni Leone de Medici; bir berberin sünnet ettiği, bir papazın vaftiz ettiği ben. Şimdi Afrikalı diye anılıyorum ama Afrikalı değilim Avrupalı da Arabistanlı da değilim. Bana Grenadalı, Faslı, Zeyyatlı da derler ama ben hiçbir ülkeden, kentten ya da boydan değilim.
Kavramların tokuşturulurken kişilerin bir sipere, siperden atılan bir bombaya;
karşı tabyayı vurmak için mitralyöze kolay dönüştürülebildiği bir ortamda Nazım Hikmet ne yazık ki şiir verimi yerine siyasal macerasının dolambaçlarına boyandı .
Bazı şairler vardır, kalemlerine öyle tutulursun ki senin için bir yaşam tarzı haline gelir dönüp dönüp onu okumak. Sanki hiç bitmeyeceği düşünülen sevdalar gibi bitmeyeceğini düşünürsün ondan okuyacağın dizelerin.
Geçtiğimiz günlerde kitap alışverişine çıkmıştım. Gözüm hemen şiir bölümüne gitti. Ve Tabii Şükrü Erbaş'lara.
Video:
youtu.be/iXxA8twAu8I
Korku ve Yakarış.
Cahit Zarifoğlu'ndan okuduğum ilk kitap.
Korku ve Yakarış, 133 sayfalık bir şiir kitabıdır.
Kitapta; aşk, at, baba, çocuk, çöl, deniz, eşya, hayat, insan, kuş, mücadele, özlem, sahil, sevgi, yalnızlık ve yaşamak gibi temalarda şiirler yer alıyor. Kimi zaman bentlerin tercih edildiği
Ben Orhan Veli
1914'te doğdum
1 yaşında kurbağadan korktum
2 yaşında gurbete çıktım
7'sinde mektebe başladım
9 yaşında okumaya
10 yaşında yazmaya merak saldım
13'te Oktay Rıfat'ı
16'da Melih Cevdet'i tanıdım
17 yaşında bara gittim
18'de rakıya başladım ve şarkı söylemesini çok sevdim
19'dan sonra avarelik
"Dedim ki ruhun çöküşü sevgilim
Karmaşık bir yılanla olur
İmtinâ gütmez akisten aynalar
Ruhun çöküşü bazen benim gibi oturur
Bir bıçaktı bu madem neden duvar diyorlar"
nedametdergisi.com/2024/04/13/ne-v...