Seyyide Zeyneb'i özellikli kılan bir diğer husus ise, İranlı düşünür ve yazar Ali Şeriati'nin (1933-1977) kabrine ev sahipliği yapıyor oluşu. Şah Muhammed Rıza Pehlevi'nin (1919-1980) otokrat rejimine keskin muhalefetiyle tanınan Şeriati, İngiltere'nin Southampton kentinde şüpheli biçimde öldükten sonra, vasiyeti uyarınca Seyyide Zeyneb türbesinin doğu kesimindeki mezarlığa defnedilmiş. Taraftarlarının Şah'ın gaddar istihbarat örgütü SAVAK tarafından "şehit" edildiğine inandığı Ali Şeriati'nin cenaze namazını da Lübnanlı Şii lider Musa Sadr kıldırmış. Sadr'ın, Nusayriliği ana akım Şia içine dâhil ederek, Esed rejimine Şii dünyada dinî meşruiyet kazandıran isim olduğunu daha önce belirtmiştim.
Mustafa Kemal’e inanıyorum; muvaffak olacağına inanıyorum, dediğini yapacağına inanıyorum ve ben şimdiden cumhuriyet rejiminin başladığını kabul ediyorum.Üst tarafı resmî ve fiili tatbikat ve nihayet zaman meselesi; Allah o günü bana göstersin.
"İyi de, bunlar da bu inanç, bu cesaret ve bu kahramanlık varken, kim nasıl onları yenebilir ki? Sen ordusu için böyle fedakarlıklar yapan başka milletlere ait kadınlar gördün mü hiç ya da duydun mu böyle bir şey"
"Ah, şu Türk kadınları. Sevgileri de sonsuz, fedakârlıkları da, hırsları da."
1919 yıllarına Ege kıyılarında bir
Nutuk, parçalanmaya çalışılan bir ülkenin dayanışmasını, bir halkın bağımsızlık mücadelesini ve yeni kurulan bir devletin yaptığı yenilikleri birinci ağızdan anlatan bir eserdir. Atatürk bu eserde 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıkmasından, 1927 yılına kadar olan olayları sırasıyla ve belgelerle anlatmıştır. Nutuk'ta 1919 yılında ülkenin içinde bulunduğu genel duruma ve ulusal egemenliğe dayalı yeni bir devlet kurmak için izleyen yola, karşılaşılan güçlüklere, bunalımlara, çatışmalara yer verilmiştir. Bu yönüyle, ulusal bağımsızlık için verilen zorlu mücadelenin ruhunu yeni nesillere aktarmaktadır.
Uzunoluk Olayı (31 Ekim 1919)
Birkaç Fransız askerinin önüne düşerek onlara çarşıyı gezdirmek için Uzunoluk’a gelen Ermeni gönüllüleri o civardaki hamamdan çıkan kadınları görerek kadınlara sarkıntılık etmişler ve kadınların peçelerini yırtarak birkaçının bayılmasına ve ötekilerinin de bağırarak kaçışmalarına neden olmuşlardır. Bunları korumak isteyen civar kahvelerdeki Türklerden ikisini de yaralamışlardır.
O sırada sütçülük yapan ve “Sütçü İmam” adıyla anılan bir ihtiyar, kadınlara taarruz eden ve erkekleri yaralayan birkaç azgın Ermeni’yi tabancasıyla vurup oradan kaçarak gözden kaybolmuştur. Maraş’ın kurtuluşunda önder olan ve bugün Maraşlıların gönüllerinde yaşayan bu kahramanın Maraş’ta yapılmış bir anıtı bulunmaktadır.
1 Kasım 1919 günü Zeytinlik’te boğazlanmış ve parça parça edilmiş bir Türk genci bulunmuştur. Tiyetlioğlu Kadir adındaki bu genç, yakalanamayan Sütçü İmam’ın dayısının oğlu idi ve Maraş’ın ilk şehidi olmuştur.
“Görülüyor ki herkes “teslim” olmuştur. Mustafa Kemal, hayır! O, en umutsuz görünen şartlar içinde dahi vatan ve halk kurtuluşu uğruna bir şeyler yapılabileceği kanaatini hiçbir an kaybetmemiştir.”
Ulus gazetesi muhabiri Cemal Kutay o anları şöyle yazıyordu:
“Bütün millet, kendisine haysiyet, hürriyet, istiklal, güzel şeyler armağan etmiş şefkatli bir babadan öksüz kaldığında nasıl gözyaşı döker? İşte öyle gözyaşı döküyordu.
Şahit olmayanlara, bu asrın hadisesini, bu vefa ve minnet selini, yazı, söz, fotoğraf, beste, tabloyla anlatmak mümkün
Hitler'in ve Nazi partisi ileri gelenlerinin Atatürk'ü, Türk Kurtuluş Savaşı'nı ve Türk Devrimi'ni kendilerine rol model olarak aldıkları ve Kemalizm'i örnek aldıkları içindir ki soykırım gibi insanlık suçları işlediklerini savunan bir "doktora tezi", İngiltere'nin en köklü, dünyaca tanınmış devlet üniversitesi olan Cambridge'de
Allahım! Senden iman içinde sağlık, güzel ahlâk içinde iman, peşinden rahmet, âfiyet, mağfiret ve rıza gelen bir kurtuluş istiyorum.
- Hadisi Şerif-Hakim, De’avat, No: 1919
Ben A.Ü. Hukuk Fakültesinde okuyana kadar sanıyordum ki Atatürk 19 Mayıs 1919'da, pusulası bile bozuk bir gemiyle, tek başına (padişahtan gizlice) Samsun'a çıkmıştır. Ne kadar hayıflanmıştım! "Bu ne biçim devlet? Bu ne biçim ordu? Bu ne biçim millet?" demiştim. Vatan büyük bir tehlikeyle karşı karşıya kaldığı halde, ortaya bir
Konak Meydanı'nda, Konak Camisi ile deniz arasında bulunmaktadır. Sadrazam Küçük Sait Paşa (1838-1914) tarafından II. Abdülhamit'e tahta çıkışının 25. yıldönümünde bir armağan olmak üzere 1901 yılında yaptırılmıştır. Kulenin saati ise Alman İmparatoru II. Wilhelm tarafından armağan edilmiştir. İlk adı "Hamidiye kulesi" idi. 15 Mayıs 1919 tarihinde Yunan işgalinde Gazeteci Hasan Tahsin tarafından Yunanlılara karşı ilk Türk kurşunu bu kulenin önünde atılmıştır.
Sayfa 401 - İnkılâp Kitabevi, 5. Baskı (1994)Kitabı okudu