Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.31
71 syf.
7/10 puan verdi
Kitap bir kadının 24 saat için bambaşka belki bir ömür düşünse kendini içinde hayal edemeyeceği bir durumu yaşaması üzerinden ilerliyor.Dışarıdan bakıldığında kişiliği ile asla bağdaştıramayacağımız kararlar alıyor karakterimiz.Halbuki yaşamında kendiyle en çok bağdaştığı ve duygularına en çok kulak verdiği bu 24 saat oluyor belki de.
Kitapta toplum normlarına uymanın ve toplum baskısının bir insanın hayatını ne derece şekillendirdiği ve kendine yabancılaştırdığı da görülüyor.Şahsen ben aradan yıllar geçmesine rağmen o 24 saatte yaşadığı duygulardan kaçan,kabullenemeyen ve hatta duygularını tahlil etmekten dahi korkan bir kadın gördüm.Bunun başlıca sebebi hislerinden utanması gerektiğini öğreten toplumun ve yargıların ta kendisi değil de nedir ?
Beni en çok etkileyen kısmı ise adamın kaderinin asla değişmemesiydi.Kadının düşüncelerinde adama ne kadar büyük bir yardım yaptığı adamın hayatını ne derece etkilediğini tasavvur ettiği bir sahne vardı.Fakat sonunda asla hayatına değip geçtiği öylece biri olduğu gerçeği sarsıcıyıdı.Acaba hayatında olanca yer kapladığımızı zannettiğimiz kaç insanın kaderindeki rolümüz saçlarına değmiş bir rüzgarla eşdeğer oldu ve hayatına değmediğimizi dahi düşündüğümüz kaç insanın kaderinin şekillenmesine etki ettik ?Umarım hayatında bir rüzgar kadar yerim olan insanlara dahi bahar esintisi olmuşumdur.
Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört SaatStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2020126,6bin okunma
Araya çerezlik bir kitap sıkıştıralım.
Sıcağı sıcağına bir inceleme yazayım zaten kısacık olan bu kitap için...
Stefan zweig amcamız gene olayları inanılmaz betimlemelerle süsleyerek her zaman ki gibi güzel bir iş başarmış...
Kitabın özetine gelecek olursam. 24 yaşındaki genç bir adamı anlatır. Oykü Heidelberg'e giden bir trende başlar.
Genç adam bir fabrikada işe başlar daha sonra çalışkanlığı ile çok daha iyi konumlara gelerek patronu yeni bir iş teklif eder ve evinde onunla birlikte yaşamasını ister.
Evin hanımı ile tanışır ve aşk aralarında bir aşk başlar.
Herkese keyifli okumalar dilerim.
Vaktiyle bir ATSIZ varmış, var olsun..
“Bana insanlardan bahsediyorsun? İnsanlar mazide ve tarihin yaprakları arasında kaldılar. Bu gördüklerim birer karikatürden başka bir şey değildir.”
[syf.23]
“Bir gönlün âh u zâr ile dolmasının ne demek olduğunu gönlü rahat olanlar anlayamazdı.”
[syf.24]
Geçmiş bir gün olur ki, an gibi yaşanır. An olur ki, geçmişte gibi yaşanır dedirten çılgın bir roman.
Ruh Adam, geçmişte Mete’nin ordusunda subaylık yapan Yüzbaşı Burkay’ın günümüzdeki
Selim Pusat ‘ın kimliği ile karşımıza çıkması, Padişaha bağlılık yemini eden subayın Cumhuriyet’in kurulması ile ordudan atılması ve geçmiş yaşamındakine benzer acılar çekmesini ve çektiği aşk ıstıraplarını anlatmaktadır.
“Ruh Adam, kendi nefsi ile mücadele eden bir insanın macerasıdır.”
Benim yorumumca «İnsan psikolojisinin türlü halleri ve kalbin ruha direnişi.»
Peki kitap bittiğinde elde ne kaldı diye düşündüğünüzde ise ; uğrunda nice fedakârlıklar ettiğimiz, çileler çektiğimiz bu dünya bir hayal aslında. Hakikat ise her şeyin üzerinde. Hep bizimle. Toplumumuzda kesinlikle rastlanabilicek teşhis ve kinayelerle dolu bir eser. Okumanızı kesinlikle tavsiye ettiğim gizemli bir eser
“Ruh Adam”. Kışkırtıcı, huzurlu ve isyankar bir eser. Türk edebiyatında pek eşine benzerine rastlanmıyacak bir eser. Tarih, Psikoloji, Militarizm bir sürü konu bir arada. Bir ruh mücadelesi olan Ruh Adam'dan geriye bir tutam belirsizlik,bir tutam aşk, bir tutam nefisle mücadele,bir tutam suç ve ceza.
Kitap, takıntılar üzerine yazılmış bilimsel bir kitap. Obsesif Kompulsif Bozukluk (okb), ne olduğunu bilen, bilmeyen herkesin dilinde olan bir terim. Nedir peki bu okb?
Kitaba göre takıntılı düşünme hali haddinden fazla olduğunda yani takıntıyı deneyimlemek, düşünmek gün içinde bir saatten fazla zaman alıyorsa işte bu durumda obsesif kompulsif bozukluktan söz edilebilir. Ancak alanında uzman bilişsel davranışçı terapistlerin desteğiyle bu durum aşılabilir. Okb’nin belirgin bir nedeni yoktur ve başlama yaşı genellikle 18-24 arasıdır.
Fakat kitapta okb’yi tetikleyen nedenlere kısa maddeler halinde yer verilmiş. Ayrıca, bilişsel davranışçı terapi ile birlikte kitabın okunmasının daha faydalı olacağını da vurgulamış yazarlar. Tek başına bir çözüm kitabı değildir diye belirtmişler.
Nasıl başa çıkarız sorularının cevapları ana temalarla anlatılmış. Belirli başlı takıntılarla örneklendirilerek kendimizi ya da çevremizi daha iyi anlayabilmemiz amaçlanmış.
Kitabı haftalar süren bir okuma şeklinde okumamız tavsiye edilmiş olsa da o kadar akıcıydı ki anlatımı geceden geceye okumama rağmen hızla bitti.
Ne yazık ki herkese tavsiye ederim diyemiyorum çünkü terimler nedeniyle aşina olmayanlar için anlaması ve okuması zor olabilir ama uygulama rehberiyle faydalı olacağını söyleyebilirim, denemek isteyen denesin :)
Her Güne Bir Yasa Ocak Ayı Yasaları
Videomda da sesli halini dinleyebilirsiniz. youtu.be/qzLwDbEqFVs
Ocak 1: Ustalık bir süreçtir ve tutkunuzu keşfetmekle başlar.
Ocak 2: Bir şekilde takıntılı olduğunuz çocukluk tutkunuzla yeniden bağ kurun.
Ocak 3: Bugün çocukken yapmayı çok sevdiğiniz bir şeyi yapın. Dürtüsel sesinizle yeniden bağlantı kurmayı deneyin.
Ocak 4:
Kocasına sadık olan Mrs.C. kocasının ölümünden sonra kendini adeta içe kapatır. Ta ki karşısına genç bir delikanlı çıkana kadar...
Bulunduğu ortamda genç bir delikanlı görür. Bitik, yılgın olan bu delikanlıya yardım etmek ister. İşte hayatı bu noktada değişir. Adam kumarbazdir ve mrs.c. sayesinde tövbe ederek güzel bir hayata dönecektir.
Hiç değilse dönüleceği sanılmaktadır. Mrs.c. bu adama çok bağlanır, adeta ruh eşi olduğunu düşünür. Ama bilmiyordu ki kandırıldığını...
Öğrendiğinde yine içine kapanır ve bütün hayatı mahvolur..
Ve'l-Asr/İsmet ÖZEL
Kitaba başlama sebebim sadece bir rüya.
Rüyamda Üsküdar üniversitesindeydim, iki şair gördüm, birini ileride başka kitapta anlatırım diğeri İsmet ÖZEL. Acayip bir rüyaydı, bina içerisindeki mescit şadırvanına abdest almaya gittim baktım karşımda İsmet ÖZEL. Önce şaşırdım, selam verdim, tebessüm edip başıyla selamı aldı
Çelik Boğaz / Mihail Bulgakov
.
24 yaşında genç bir doktor, vicdan sahibi yapacağı her hareketten her yanlış hatadan korkarak yaşayan doktor… Hayatımızda tanık olduğumuz doktorları sadece dışarıdan yansıttıkları ile biliyoruz. Oysa onların nasıl bir iç mukayesesi içinde bulunduklarını, nasıl bildiklerini uygulama konusunda hastanın yakınlarını düşünerek paniğe kapıldıklarını, hastaya zarar verme korkularını bilmiyoruz…
Kitapta köye yeni atanmış genç bir doktor anlatılıyor. Bu doktor kendisini aciliyeti bulunan hastalar karşısında yetersiz hissediyor ve tıp fakültesinde okuduğu onların da ona diploma verdikleri için içinde lanetler okuyor, çünkü bu genç doktor korkuyor. Hayatı boyunca acısını duyacağı, pişmanlığına sebep olabilicek bir yanlış yapmaktan inanılmaz korkuyor. Oysa korkuları gerçekleşmiyor da, ne kadar panik anında unuttukları olsa da alçakgönüllüğü sayesinde kendinden aşağı tabakalarda bulunan sağlık elemanından, deneyimli bir ebeden deneyimlerini dinliyor hatta onların anlattıklarının kendisine tıp kitaplarından daha fazla verim verdiğinden bahsediyor. Sürekli olarak okuyor, kendisini geliştirmeye odaklı bir şekilde her evde geçirdiği anlarda ciddi anlamda tıp kitaplarını, Döderlein’in kitaplarını okuyor. Günlük hayatta da bu şekilde insanların deneyimlerini dinleyerek daha çok şey öğreniyor…
Genç doktorlar, doktorluk okuyan tıp öğrencileri okumaktan daha çok zevk alacak daha çok etkileneceklerdir.
.
Asıl meziyet tamamdır ben bilgiliyim demek değildir, daha çoğunu öğrenmeye odaklı olabilmektir..
1982 yılının soğuk karlı bir gece de kasabanın sağlık ocağına bir kız çocuğu getirilir. Annesi ısrarla doktordan gerçeği rapor edilmemesi için yalvarıyor
Daha yolun başında siyasi suçtan hapiste olan ve ölmek üzere olan bir genç
Sevdiği kız uğruna intihar eden ve olmak isteyen başka biri.
Ve daha on dörtünde kocaya verilmis doğrmak üzere olan bir kız çocuğu.
Ebenin dışında doktorun da doğuma girmesi gerekiyor ama akrabaları erkek doktor istemiyor.
Bu dört insanın sonu ne olacak peki?
Peki kar neden kırmızı o gece?
Kurgusuz bir 24 saat işlenmiş ve tamamiyle gerçek bir hikaye...
Kendini anadolu insanın gelişmesine adayan emekli bir doktor ve asistan kız.
Yağan yoğun karı dozerle temizleyen bir kaymakam
Kulağa de kadarda uzak geliyor dimi ama bir zamanlar insanlık her şeyin önündeydi
Incecik bir kitap ama çok sey anlatılmış.
Severek kitaplarını okuduğum yazar. Eski zamanda yazılan hikayeler olmasına rağmen günümüzde dahi bir çok insana (anlayana tabiki)ders niteliğinde eserlerinden biri. 24 saatte neler neler olacağını çok güzel ifade etmiş. İnsanların yaptıkları hatalarda takılı kalmamaları ve ders çıkarıp hayatına yön vermesini çok güzel kaleme almış.
355 syf.
·
Puan vermedi
İlk yazılı eserden başlayarak kronolojik bir sıralama yapmaya çalışıyorum kendim için. Çünkü bazı kitapları yazıldığı dönemi bilmeden okuyunca anlamak zor oluyor.
1. Gılgamış Destanı
2. Ramayana
3. Mahabhrata - Maharshi Vyasa
4. Odysseia - Homeros
5. İlyada - Homeros
6. Antigone - Sophokles
7. Kral Oedipus - Sophokles
8. Elektra - Sophokles
71 syf.
·
Puan vermedi
İnsanları yargılamadan önce iç dünyalarına ve yaşadıklarına bakmamız gerekir...
Oysa içinde yaşadığımız dünya ön yargılarla doludur...
Kitapta kadın 24 yıl önce yaşadığı bir günlük macerasını anlatır...
İçinde acıma aşk, tutku, nefret olan öyküsünde tek gerçek onun içindeki aşktır...
Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört SaatStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2020126,6bin okunma
Ruth ve Martin birbirini anlamayan 2 insan. Ruth Martin'i terbiye edebileceği bir sirk hayvanı, kendini de terbiyecisi olarak gördü. Martin yazarlıktan devam etmek istiyor ama Ruth'un tek amacı Martin'in onu ve ailesine göre hareket etmesi. Martin'i bir kalıba sokmak, kendi fikirlerini empoze etmek ve gercekten birisinin onu sevip sevmeyeceğini görmek, kendisi de bir erkeğe bir şeyler hissedebiliyor mu diye görmek için kullandı. Martin'in kendine has fikirlerinin olmasını istemedi. Ruth'un asla Martin'e aşık olduğunu düşünmüyorum. Sadece 24 yaşına kadar hiçbir erkek ona ilgi göstermeyip Martin gösterince aşık oldum zannetti. Kitabın sonunda Martin de ona aşık olmadığını anlıyor, aslında o da sadece kafasındaki ve hayal dünyasındaki Ruth'u seviyordu. Ruth'un gerçek yüzünü görmek ve Brissenden'in ölümü Martin'in ruhunda bir eksikliğe yol açtı.
İlişkilerine duygusal açıdan baktığımda Lizzie'yi Martin, Martin'i de Ruth olarak görüyorum. Ayrıca son kısımda Ruth'un para ve şöhret için geri dönmesi midemi bulandırdı ama Martin'in kendine saygısı olup onu kabul etmediğine, onu sevmediğine çok sevindim. Kitabın sonunda da Martin mutlu bir şekilde veda etti bize ama yine de üzülmeden edemedim. Çok güzel bir kitaptı, yazar parasızlıktan doğan sıkıntıları ve sınıf farkını çok iyi hissettirdi.
