MENDERES NİÇİN ASKERİ REFORM YAPMADI?
Menderes için, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yeniden düzenlenmesi bir öncelik değildi. Mevcut durumu korumaktan ve yüksek rütbeli subaylarıyla ters düşmemekten memnundu. İçlerinden en önde geleni Pentagon’da iyi tanınan Orgeneral Nuri Yamut olmak üzere bazı önemli generalleri partisine kazandırmaya çalıştı. Menderes böyle yüksek rütbeli subaylar Demokrat Parti yandaşı olunca, İnönü taraftarı generallerden gelecek bir tehditten muaf olacağını düşünüyordu. Ordu için harcama yapmak DP’nin öncelikler listesinde yoktu, çünkü Menderes Türkiye’nin kısıtlı kaynaklarını ekonomik gelişmeyi hızlandırmak için altyapıya, yol ve fabrika yapımına aktarmayı tercih ediyordu. Ülke zaten milli gelirine oranla pek çok NATO ülkesinden fazla askerî harcama yapıyordu. Bu harcamalar 1950'deki 248 milyon dolardan 1953’te 381 milyon dolara yükselerek önemli bir oranda artmıştı. Türkler, NATO’ya girdiklerinde ülkenin askerî harcamasının azalacağını, çünkü NATO’nun bunu destekleyeceğini düşünmüşlerdi. Durum böyle değilken, Menderes’in, katlanan enflasyon oranlarıyla başa baş gidebilmesi için asker maaşlarını artırarak bütçeden daha fazla para harcamaya hiç niyeti yoktu. Askerî reform harcamaları, bütçe daha büyük bir artı verene kadar beklemek durumundaydı.
Ey Vâcibü'l-Vücud! Ey Vâhid-i Ehad! Bu hârika yıldızlar, bu acib güneşler, aylar; senin mülkünde, senin semavatında, senin emrin ile ve kuvvetin ve kudretin ile ve senin idare ve tedbirin ile teshir ve tanzim ve tavzif edilmişlerdir. Bütün o ecram-ı ulviye, kendilerini yaratan ve döndüren ve idare eden bir tek Hâlık'a tesbih ederler, tekbir ederler, lisan-ı hal ile "Sübhanallah, Allahu Ekber" derler. Ben dahi onların bütün tesbihatıyla seni takdis ederim. Tarihçe-i Hayat - 381
Reklam
Kaynaklarda sık sık İblîs’in Âdem’i kıskanmasına da atıfta bulunularak hasedin şeytânî bir huy olduğu ifade edilir. İblîs’in Âdem’i kıskanması “gökte işlenen ilk günah”, Kåbil’in Hâbil’i kıskanması “yerde işlenen ilk günah” olarak değerlendirilir (meselâ bk. Mâverdî, a.g.e., s. 381; Kurtubî, V, 251
İmparator Konstantin'in kendisi ancak ölüm yatağında vaftiz edilmeyi kabul etmişse de, onun döneminde Hıristiyanlık giderek önem kazanmaya başlamıştır. 325 yılında İznik'te toplanan Ekümenik Konsil' de Hıristiyan Kilisesinin doktrini belirlenmiştir. Bu doktrine göre İmparator, her şeyden önce kilisenin başıdır. Konsil temelde İskenderiyeli Arius'un Hz. İsa'nın Tanrıya Özdeşliğini kabul etmeyen öğretisini kınayarak oğulun da babayla aynı özden olduğu görüşünü benimsemiştir. 381 yılında imparator Tlıeodosius döneminde İstanbul'da toplanan ikinci konsil' de bu görüş Hıristiyan inancının temel prensibi olarak kabul edilmiştir. Hıristiyanlığın Roma İmparatorluğu'nun resmi dini olduğu tarihten itibaren kilise ve devlet işbirliği her iki tarafın da yararına olmuştur.
I. Konstantin veya Büyük Konstantin, Hristiyanlığı kabul eden ilk Roma imparatoru, Konstantinopolis kentinin ve Doğu Roma İmparatorluğu'nun "Büyük" lakabıyla anılan kurucusu.
İmparator Konstantin'in kendisi ancak ölüm yatağında vaftiz edilmeyi kabul etmişse de, onun döneminde Hıristiyanlık giderek önem kazanmaya başlamıştır. 325 yılında İznik'te toplanan Ekümenik Konsil' de Hıristiyan Kilisesinin doktrini belirlenmiştir. Bu doktrine göre İmparator, her şeyden önce kilisenin başıdır. Konsil temelde İskenderiyeli Arius'un Hz. İsa'nın Tanrıya Özdeşliğini kabul etmeyen öğretisini kınayarak oğulun da babayla aynı özden olduğu görüşünü benimsemiştir. 381 yılında imparator Tlıeodosius döneminde İstanbul'da toplanan ikinci konsil' de bu görüş Hıristiyan inancının temel prensibi olarak kabul edilmiştir. Hıristiyanlığın Roma İmparatorluğu'nun resmi dini olduğu tarihten itibaren kilise ve devlet işbirliği her iki tarafın da yararına olmuştu
185 öğeden 241 ile 185 arasındakiler gösteriliyor.