“Küçüğe -küçük kızına- acıyıp acımadığımı sordun, değil mi? Cevabım, artık acımıyorum, olacak. Çünkü bu zor gelsede, cezalandırıldığı andan itibaren içi rahatlamıştır. Asıl dün mutsuzdu, zavallı atı -oyuncak tahta at- ocağa attıktan sonra evdeki herkes onu ararken, her an, her dakika bulunacak korkusuyla yaşıyordu. Korku cezadan çok daha beterdir, çünkü ceza bellidir, ağır da olsa, hafifte, hiçbir zaman belirsizliğin dehşeti kadar, o sonsuz geriliminn ürkünçlüğü kadar kötü değildir. Kızımız da cezası kesinleşir kesinleşmez hafifledi. Ağlaması seni şaşırtmamalı, bu sadece bir boşalmaydı, önceden baskı altında içinde duruyordu. İçte tutulan gözyaşları akıtılanlardan daha acıtıcıdır. O eğer çocuk olmasaydı veya içini en gizli noktasına kadar görme olanağımız olsaydı, inanıyorum ki aldığı cezaya ve döktüğü gözyaşlarına rağmen, dün olduğundan çok daha hoşnut olduğunu gördük. Oysa dün, görünürde kaygısızca ortalıkta dolaşıyordu ve kimse onu suçlamıyordu. ”
Stefan Zweig in dediği gibi korkmayın, korku cezadan daha beterdir. Çünkü ceza bellidir ama korkunun belirsizliği dehşeti kadar kötü bir şey yoktur. Yaptığınız hataları, yanlışları söylemekten çekinmeyin. Kimseden Korkmayın yalnız Allahtan korkun...