Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Ahmet Doğan

İşte Bir Osmanlı Paşası
Allah rahmet eylesin, kendisi o günlerde Türkçeden başka bir şey konuşmazdı. Rikâbî Paşanın Medine muhafızı olduğu günlerde, hacılar Medine’ye geldiği zaman -orada oturana en güzel dua ve selam olsun- hac emiri İbn Reşîd bana gelip, İbn Reşîd sancağıyla Medine’ye girmesine Rikâbî tarafından izin verilmediğini söyledi. Bu yeşil renkli sancağın üzerinde “Lâ ilâhe illallah Muhammed Resûlullah" yazıyordu. İbn Reşîd, Medine’ye girmesine izin verilmezse hacıları geri götüreceğini söylemiş ancak Rikâbî buna aldırmamıştı. Rikâbî Paşanın yanına gittim ve duyduklarımı anlattım. “Bu şehre Osmanlı sancağından başkası giremez” dedi.
Reklam
Paşam bee
Hicaz valiliği ve Medine yönetimi de telgraftan haberdar olmuştu. Böylece, Rikâbî Paşanın yaptıkları nahoş bir şekilde sonuçlandı. Allah rahmet eylesin, kendisi o günlerde Türkçeden başka bir şey konuşmazdı. Rikâbî Paşanın Medine muhafızı olduğu günlerde, hacılar Medine’ye geldiği zaman -orada oturana en güzel dua ve selam olsun- hac emiri İbn Reşîd bana gelip, İbn Reşîd sancağıyla Medine’ye girmesine Rikâbî tarafından izin verilmediğini söyledi. Bu yeşil renkli sancağın üzerinde “Lâ ilâhe illallah Muhammed Resûlullah" yazıyordu. İbn Reşîd, Medine’ye girmesine izin verilmezse hacıları geri götüreceğini söylemiş ancak Rikâbî buna aldırmamıştı. Rikâbî Paşanın yanına gittim ve duyduklarımı anlattım. “Bu şehre Osmanlı sancağından başkası giremez” dedi. Kendisine “Paşa hazretleri! Adet böyledir, Emir Mekke’ye de aynı sancakla girmiştir. Eğer kararınızdan vazgeçmezseniz, Hz. Peygamberin (s.a.v.) kabrini ziyaret etmeden, yanındakilerle birlikte geri dönecek. Eskiden olduğu gibi ziyaretlerini yapsalar ne olur ki?” dedim. “Bu hiçbir şekilde mümkün değildir” diye cevap verdi.
Kral Abdullah'ın Abdülhamid Yorumu
Bence Sultan Abdülhamid İslam dünyasının son büyük sultanıydı. Onun tahttan indirilmesinden sonra meydana gelen olaylar, Kufe ve Mısırlıların Hz. Osman'a yaptıklarından sonra meydana gelenlere benzer. Hz. Osman nasıl fitne ile Müslümanlar arasındaki sınır idiyse, Abdülhamid de bu çağda insanlarla fitne arasında bir perdeydi. Bu perde yırtılınca fitneler ortaya çıktı.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Kral Abdullah'ın Abdülhamid Yorumu ve Cemal Paşa
İnsanlar Abdülhamid’in zalim olduğuna inanıyorlar. Ama yanlış biliyorlar. Abdülhamid zalim değil, sadece çok dikkatli bir hükümdardı. Tahttan indirildikten sonra anlaşıldı ki Abdülhamid görevi boyunca sadece bir defa idam cezası vermişti. Geri kalan mahkûmlar en fazla ömür boyu hapse mahkûm edilmişlerdi. İstanbuldan sürülenler veya İstanbul’a sürgüne gönderilenler, Abdülhamid muhalifleriydi. Bunlar hiç tanınmadıkları yerlere gönderiliyorlar ve böylece devlet onların kötülüklerinden ve fitnelerinden korunmuş oluyordu. Bunu herkes biliyordu ama Abdülhamid tahttan indirildikten sonra İttihat ve Terakki yönetimince Suriye ve Yemen’de gerçekleştirilen idam cezaları ve sıkıyönetim uygulamaları yanında Abdülhamid’in işlediği zulümler masum kalır.
Arapların gözünden İstanbul
Ama İstanbul’a diyecek yoktu. Yazı da kışı da bir başkaydı. Bahar geldi mi güzellikten başınız dönerdi. Ne çok dinlence yeri vardı! İstanbul bütün güzellikleri içinde barındıran, insanın aklını başından alan bir şehir, aynı zamanda hilafet merkeziydi. Orada Türk, Arap, Çerkez, Kürt, Arnavut, Bulgar, Mısırlı, Hintli ne aransa bulunurdu. Herkes kendi kıyafetini giyer, kimse kimseyi ayıplamazdı. İnsan burada dünyanın her yerinden adam bulabilirdi.
Reklam
İşte böyle varlık içinde yokluk, yokluk içinde varlık sözkonusuydu. Bizler üstün olduğumuz halde hakir görülürken, hakir görülmesi gerekenler tepemize çıkıyor ve “Eğer biz onu, yabancı dilden bir Kuran kılsaydık, diyeceklerdi ki: Ayetleri tafsilatlı bir şekilde açıklanmalı değil miydi? Arab’a yabancı dilden (kitap) olur mu?” [Fussilet 41/44] diyorlardı. İşte hal-i pür melalimiz böyleydi.
Bu adamların kahpelikleri saymakla bitmez
Arapça bilmeyen birini(Türk'ün) arkasında saf tutmaya mecbur kalırdık.Varlık içinde yokluk çekiyorduk.Bizler(Araplar) üstün olduğumuz halde hakir görülürken hakir görülmesi gerekenler tepemize çıkıyordu.
ve işte ar*pların karın ağrıları
O günün Åsitane'si, bugünün İstanbul'u bana hep islâm toplumları arasındaki kavmiyetçilik çekişmelerini hatırlatır. Türklere "Hepimiz ehl-i İslâmız" diyecek olsak, "Öyle ama biz yöneticiyiz siz tebaasınız" diyorlardı. Biz ne zaman "Biz ve siz..." diyecek olsak, "Sizler ihanet edip isyan çıkardınız" diye cevap veriyorlardı.Namaz bizim namazımızdı, Kitap bizim Kitabımızdı. Şahadet kelimesi dinimizin esası, zekât vergimiz, oruç perhizimizdi ve hac bizim memlekete yapılıyordu ama başımızdakiler daha okuduklarının anlamını bile bilmiyorlardı. Bir Arap âlim, doğru dürüst Arapça bilmeyen, herhangi bir fıkıh kitabını okumamış kişinin arkasında saf tutmaya mecbur kalırdı.
Sayfa 17 - gördüğünüz gibi ar*plar Kuran'ın ve namazın yani İslam Dinin kendi miletine özel indiğini savunmuşlardır. Ümmet dedikleri müslüman camiası değil, ar*p camiasıdır.Kitabı okudu
işte ara*pların ümmet kavramı
Arap demek Müslüman demektir. Eski şaşaalı günlerine kavuşmak, hakları olan hilafeti geri kazanmak onların boy­nuna borçtu. Büyük Kurtarıcının [Şerif Hüseyin], yanındaki ileri gelen Hicazlılarla birlikte gerçekleştirdiği, âlimlerin des­ teklediği ve Suriye ile Irak’ın da katıldığı son Arap Ayaklan­ ması [1916], İslâm’ı savunmak maksadıyla yapılmış haklı bir kıyamdı. Arapların amacı, Allah tarafından kendilerine veri­ len bir makamı geri almaktı. Allah şöyle buyurmuyor mu: “Sizler, insanlara iyiliği emredip kötülüğü yasaklamak için yaratılmış en hayırlı bir ümmetsiniz”
Arapların bir düşmanı da, Arap olmayan Müslüman kar­deşlerinin kavmiyetçilik hastalığıdır. Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır: “Ümmetimin hakları basık burunlu, döğülmüş demir gibi dümdüz suratlı bir kavim tarafından yenmedikçe kıyamet kopmaz.”
Reklam
Arapların en büyük hastalığı, rahatına düşkünlükleri ve yöneticilerine itaatsizlik edip ayaklanmalarıdır. Bunun en büyük göstergesi Hz. Osman dönemindeki isyandır. O günden sonra Araplar içinde fitneler baş göstermiş ve gerilemenin yolları açılmıştır.
415 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
16 günde okudu
Nietzsche Ağladığında
Nietzsche AğladığındaIrvin D. Yalom
9.2/10 · 52bin okunma
Ahmet Doğan tekrar paylaştı.
Öğretmenler! Ordularımızın kazandığı zafer, sadece eğitim ordusunun zaferi için zemin hazırlamıştır: Gerçek zaferi, cahilliği yenerek siz kazanacak, siz koruyacaksınız.
Sayfa 679Kitabı okudu
144 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
Kendime Düşünceler
Kendime DüşüncelerMarcus Aurelius
8.4/10 · 15bin okunma
2.515 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.