Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ahsen güler

İnsanın kendini suçlamasının keyif veren bir yanı vardır. Kendi kendimizi suçlandığınız zaman başka birinin bizi suçlamaya hakkı kalmadığını düşünürüz. İnsanın ruhunun suçluluk duygusundan arındıran şey itiraf etme eyleminin kendisidir; günah çıkartan rahip değil.
Reklam
Söylenen sözün enerjisi vardır, ancak gerçekte yapmayı istemediğimiz şeyleri yapmak istediğimizi söyleyerek o enerjiyi harcarız. Yapacağını söyleyip yapmadığın her şeyde, sözünün enerjisini ve dönüştürme yetisini azaltırken; yapacağını söyleyip de onu gerçekten yaptığında ise sözünün gücünü ve kendi kişisel gücünü artırıyorsun.
Konfor alanımızın dışına çıktığımızda kendimiz için yeni bir hikaye yaratıyoruz. Hayatın senin hikayen.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
“ Güneş doğmak için ne dua ne de bir sihir bekler. Doğar ve herkes onu coşkuyla karşılar. Sen de görevlerini yerine getirmek için alkış ya da övgü bekleme. Yapman gerekeni iyi yaparsan güneş gibi sevilirsin.”
“ Sen saçından ve bedeninden ibaret değilsin. Senin kim olduğunu belirleyen seçimlerindir ve seçimlerin güzelde sen de güzelsindir.”
Reklam
Eğer Zilan, Nergis, Meleknaz ve binlercesi homosapiens değil de hayvan olsaydı bu acıların hiçbirini çekmezlerdi, kendimizi hayvanlardan ve bitkilerden üstün görmemiz büyük bir aldatmaca, insanlık diye yücelttiğimiz şey aslında ne aşağılayıcı bir kavram diye düşündüm.
“Erkekler kadınlardan daha güçlüdür” önermesi sadece ortalama için geçerlidir ve güçten ne anladığınıza bağlıdır. Kadınlar genellikle açlığa, hastalığa ve yorgunluğa erkeklerden daha dayanıklıdır, ayrıca erkeklerden daha hızlı koşabilen ve daha fazla ağırlık kaldırabilen pek çok kadın vardır. Ayrıca bu teorinin en büyük sorunu, kadınların tarih boyunca fiziksel güç gerektirmeyen ( rahiplik, hukuk ve siyaset gibi) işlerin tamamından dışlanmaları ve ağır fiziksel güç gerektiren pek çok işe zorlanmış olmalarıdır. Eğer toplumsal güç, fiziksel güce veya dayanıklılığa göre dağıtılsaydı, kadınların çok daha fazla toplumsal güce sahip olması gerekirdi.
Yeryüzündeki her insanın kendisini bekleyen bir hazinesi vardır
Hayatta onu bekleyen şey buydu! Sekiz yıl sonra ancak otuz iki yaşında olacağı, demekki önünde koskoca bir hayat bulunduğu önemli miydi? Hem ne diye yaşayacaktı? Erişmek istediği şey ne olacak, neye doğru koşacaktı? Yalnızca var olmuş olmak için yaşamak! Ama o eskiden de bir düşünce, bir umut, hatta bir hayal uğruna bütün varlığını binlerce kez feda etmeye hazır bir insan değil miydi? Yalnızca var olmak yetmemiş hep daha fazlasını istemişti. Kendisini başkaları için söz konusu olmayacak birtakım haklara sahip bir insan gibi görmesinin nedeni de, belki yalnızca isteklerindeki bu güçlülüktü.
Ayrıca, seni çok sevdiğimi söylediğim zaman bu aşk anlamına gelmiyor olabilir, sen kalbime giren bir bıçaksın ve ben bu bıçağı daha da derine saplıyorum, işte asıl aşk bu.