they have no idea what it is like
to lose home at the risk of
never finding home again
have your entire life
split between two lands and
become a bridge between two countries
–Rupi Kaur
Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.
Geçti istemem gelmeni,
Yokluğunda buldum seni;
Bırak vehmimde gölgeni,
Gelme, artık neye yarar?
Meraklıyız işte. Elimizde değil. Hepimiz öyleyiz. Bir kız serpilmeye görsün, "Ne zaman everecekler seni bakalım?" diye takılırız. O da pembe pembe olmuş yüzünü saklayacak yer bulamaz; şaşırır, gülümser. Derken kısmeti çıkar, nişanlanır; "Düğün ne zaman?" diye başlarız. Evlenir, bu kez bebekten haber sorarız. Bebek doğar, ilk adımlarını atar, ikinciyi merak ederiz o zaman da. Sanki her şeylerin bir an önce olup bitmesi gerekliymiş, bir yerlere geç kalınıyormuş gibi. İkinci bebekten sonra da susmayız. "Yeter artık," diye öğüt veririz, "bu zamanda iki bebe yeter. Tanrı onları analı babalı büyütsün de..." Ara ara sorumuzu tekrarlarız: "Yok değil mi bir şey? Haa?.. İyi, iyi. Aman olmasın!" Yıllar geçer, gelin kız, kadınlığını giz dolu bir yük gibi taşımaktan usanır. Eskiden utanıp kızarırken, şimdi yavaş yavaş rahatlar, açılır. Anası yerindekilerle çene yarıştırmaktan sıkılmaz olur. Giderek kaç çocuk aldırdığını, nasıl korunduğunu filan anlatmaya başlar o da.
Bir gün artık sorular sorulmaz olur. Gelin kız önemini yitirir, unutulur nerdeyse. Tüm unutulmamak için çabalamak zorundadır. Loğusaların, hastaların başını bekler; ölü evlerine yemek taşır; konu komşunun çamaşırına, dikişine yardım eder; çocuklarını filan hastaneye götürür gerekirse. Ve taze kızlara, yeni gelinlere rastladıkça vaktiyle kendisine sorulan soruları tekrarlar durur.
Karın toy olmalı ki sana toy demesinler,kadında akıl pek hayra alamet değildir.
Çok bilmiş kadın alanların başına neler geldiğini bilirim.Ben gider de hiç öyle kültürlü kadın alır mıyım?Durmaksızın salonlardan,toplantılardan dem vursun,aşka dair yazılar yazsın,şiirler döktürsün,markiler,kibar kişiler ziyaretine gelsin,ben de hanımefendinin kocası diye,kimse yüzüme bakmadan,bir yanda put gibi durayım.
Tanrı göstermesin, ben öyle kafası çalışanına dünyada yanaşmam; eli kalem tutan kadın gereğinden fazlasını bilir.
benim alacağım kadının bilgisi kıt olmalı,hatta kafiye nedir bilmemeli; kibar toplantılarına gider de kafiye oyunu oynarsa, ''siz ne düşünüyorsunuz?''dedikleri zaman,''kremalı pasta'' desin.
Sözün kısası kara cahil olsun. Tanrıya dua etmeyi,beni sevmeyi,dikip dokumayı bilsin yeter.
-Kibar toplantıları denilen o hayâsız meclislerde günden güne kadınların ahlakı bozuluyor.Evde dirlik düzenlik olması için bunları yasak etmeli, çünkü zavallı kocalara böyle yerlede komplo hazırlanır."