Alyoşa’da herkesten daha gerçekçi bir yaratılış görüyordum. Kuşkusuz manastırdayken mucizelere tümüyle inanıyordu ama bence, mucize gerçekçide hiçbir kaygı uyandırmaz. Gerçekçide iman uyandıran mucize değildir. Gerçekçi, zındıklık yolunu tutmuşsa, bir mucize görse bile kendinde buna inanmamasını sağlayacak güç ve yeteneği bulur. Mucize yadsınamaz durumda bile olsa boyun eğmez; duygularına sırt çevirir.Kabule yanaştığında ise bunu mucize saymaz, şimdiye kadar bilmediği bir olay olarak görür. Gerçekçinin imanı mucizeden doğmaz; iman, mucizeleri doğurur. Böyle kimse bir kere iman edince artık kendi gerçekçiliğinin zorunluluğu olarak mucize olanağını da kabul etmek zorundadır.
“Niçin?” diye cevap verdi Zambinella. “Neye yarar ki bu? Size güzel geldim. Ama siz Fransızsınız, duygularınız gelip geçer. Ah! Siz beni, benim sevilmek istediğim gibi seçemezsiniz!”
“Nasıl yani?”
“Bayağı tutkuların peşinde koşmadan, safça.”
“Arzularımızın hemen tatmin bulduğu sabır ve kanaatin unutulduğu bir iklimde büyüyemeyiz.Ruhsal olgunluk için bir tutam acı,emek ve gözyaşı gerekir.Nefsinden feragat etmeyi bilmeyen kişi kemâlât dairesinden içeri adım atamaz. Olmak sabır ister.”