“Şehzadeliğinden itibaren yatak örtüsü, masa örtüsü, koltuk, gömlek, pijama, fincan ve tabak gibi günlük hayatında kullandığı çok çeşitli eşyalarında Abdül Hamid isminin Latin harfli ‘AH’ sembolü alıyor.”
Eğlenmek için sadece cumartesileri vardı,pazar günleri pazartesiye fazla yakın oldukları için çok sevilmiyordu, pazartesiler haftanın güneş sistemindeki dev kütle çekimli çökmüş yıldızlardı sanki.
Aynen öyle. Çocukken pazar günlerinden nefret ederdim ve ağır bir kasvet basardı. Pazartesi sabahın köründe tam da okula gitme saati gelmiş, uyanmaya çalışırken annem gömleğime fosur fosur ütü basıyor. Ütünün buharındaki iğrenç kireç kokusu burnuma geliyor. Dışarıdan ise vazır vuzur körüklü belediye otobüsünün kulak tırmalayıcı sesi geliyor. Zor zamanlardı hocam. Ne zaman okuldan kurtuldum o zaman özgürlüğümü ilan ettim. Bir sınıfta 90 kişilik sınıf mevcudu olur mu? Bir sırada en az 3 kişi otururduk. Akran zorbalığı da cabası. Eğitim yönünden hiç şansım olmadı.
“Kuzey Yahudi Devleti’nin eski başkenti olan olan Samaria, 1917-1918 yılları arasında Sebastiya isimli köyün yanı başındaki açık bir tepe üzerinde yer almaktadır. Kral Herodes, bu şehri pek süslü bir surette yeniden imar ettirmiştir. İmparator Agustus, Yunancada Sebastus ismine karşılık olarak kente Sebastia ismini vermiştir.”
“Halife Me’mun’un zamanından [dokuzuncu yüzyıl] bu yana Arapçaya tercüme edilen kitapların Toplamı yaklaşık 100.000’dir. bu rakam İspanya’nın bir yılda tercüme ettiği kitap sayısına denktir.”
Halife Me'mun akıllı adamdır. Önceden Şia yanlısı iken daha sonra Mu'tezile'ye yönelmiştir. Mu'tezile ekolünü beğeniyorum. Selefi ekolü gibi statik değil, tam tersi.