Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Fariz

Fariz
@CFariz
Öğrenci
6 okur puanı
Temmuz 2019 tarihinde katıldı
Reklam
Ne anladın da ağladın, derseniz, hiçbişey anladığım yok... O konuşmadan bugün de aklımda hiçbişey olmadığı gibi, dinlerken de bişey anlamamıştım. Neden mi ağladım? Yahu, ben ağlamak için bahane arıyorum. Başıma bunca bela geldikten sonra, deli miyim ki güleyim...
Sayfa 101
Ben ölüyorum ve hayatım bir film şeridi gibi gözlerimin önünden falan geçmeyecek. Hissediyorum. Ben unutmak istiyorum doktorcuğum. Eskiden olan her şeyi unutmak. İnsan ölürken geçmişi hatırlarsa çok üzülür değil mi? İnsan ölürken kendi kendini niye üzsün ki! Je veux seulement oblier... Ah doktorcuğum o şarkıyı alırken içimden dikkat et çok güzel bir cümle vardır, o düşmesin: Vie qui veut me tuer, beni öldürmek isteyen hayat, c’est magnifique, muhteşemdir. Çocuğum hayat gerçekten muhteşemdir. Şarkılar da muhteşemdir ama hayat onlardan daha muhteşemdir. Hayat bu kadar muhteşem olmasaydı çocuğum, o şarkıları söyleyecek, o şarkıları melodi melodi ezberleyecek şevki nasıl bulabilirdik, değil mi ya!

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
İnsanlar ölünce zaman yavaşlar. Usulca vuku bulur ağır zamanlı olaylar...
Çığlığı yansıtmayan tek biz dize var mıdır?* Ve biz bulutlara gömdük çocuklarımızı Ve biz çocuklarımızın kirpiklerine astık babalarını Ve biz öldürenden hayatımızı bağışlamasını bekledik Ve biz katilimizle geleceğe şarkılar söyledik Ve biz yoksulluğun acısından sessizce uzaklaştık Ve biz kadınlarımızı arzularından tavana astık Var mıdır gerçekten tek bir dize İnsanın haysiyetinden doğmamış olsun...
Reklam
Vermediğiniz şeyi alamazsınız, kendinizi vermeniz gerekir. Devrim’i satın alamazsınız. Devrim’i yapamazsınız. Devrim olabilirsiniz ancak. Devrim ya ruhunuzdadır, ya da hiçbir yerde değildir.
“Bizi bir araya getiren şey, acı çekmemiz. Sevgi değil. Sevgi akla boyun eğmez, zorlandığında da nefrete dönüşür. Bizi birleştiren bağ seçilebilir bir şey değil. Biz kardeşiz. Paylaştığımız şeylerde kardeşiz. Hepimizin tek başına çekmek zorunda olduğu acıda, açlıkta, yoksullukta, umutta biliyoruz kardeşliğimizi. Biliyoruz, çünkü onu öğrenmek zorunda kaldık. Bize birbirimizden başka kimsenin yardım etmeyeceğini, eğer elimizi uzatmazsak hiçbir elin bizi kurtaramayacağını biliyoruz. Uzattığınız el de boş, tıpkı benimki gibi. Hiçbir şeyiniz yok. Hiçbir şeye sahip değilsiniz. Hiçbir şey sizin malınız değil. Özgürsünüz. Sahip olduğunuz tek şey ne olduğunuz ve ne verdiğinizdir.”
“Günlerin bulutlu ve kısa olduğu yerde ölmekten acı duymayan bir soy doğar.” Coğrafyanın ve iklimlerin, insanın bedeninden çok ruhuna verdiği biçimin, bir derin iç sıkıntının, dilde billurlaşmış resmi olan Petrarca’nın bu sözü, onca yüzyılı ve kastını aşar, gelir, taşranın ruh atlası olarak serilir önümüze. Ölümden acı duymayan bir yaşam... Sözün trajedisi bu denklemde yatıyor sanırım. Zamanın dışında yaşamak. Olup biten hiçbir şeyin, hiçbir yenilik taşımaması. Beklenti ve hayıf duygusunun ötesinde bir dünya. Her şeyin doğumla birlikte, bin yaşında bir tanrı sureti gibi boşluğa asılıp kalması.
Ben bir simli cümleyim Hayal Hanım Kirpiğinden topuğuna harf harf işlenmiş Senden uzak bir gerçeğim kalmadı Uyandım dünyanın bütün uykularını Ölüm sensin bundan sonra sabahın sahibi...
İnsan yoruluyor sevgilim Yaralı bir zamanla kendini sevmekten.
Reklam
Ey gövdesini aklının çarmıhında unutanlar Yalnızlık bizden yayılıyor dünyaya Ağzımızda kan pıhtısı arzular Topuklarımızda uzakların kararan çanı Duvarlara görmüyoruz var oluş ayetimizi.
46 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.