Bir gün dediklerimi değil, demek istediklerimi anlayacak bir erkek çıkmayacak mı karşıma! Hava kötü dediğimde sadece havadan söz etmediğimi anlamak bu kadar zor mu? İlle de, ben bu hayattan bıktım, türünde sözler mi etmeliyim? İşim çok dediğimde, bana sahip çıkacak bir erkeğe ihtiyaç duyduğumu anlayacak biri... Yanımda olmanı istiyorum diyemediğim için bu yağmur içimi ıslatıyor dediğimi nasıl anlamaz? Düpedüz, sarıl bana dedikten sonra, sarılmanın ne anlamı kalır!
Carl Sagan insanların hâlâ sürüngen atalarının saldırganlığını taşıdığını söylüyordu. “Beyin sapı, yüz milyonlarca yıl önceki sürüngen atalarımızdan miras kalan ve zaman içinde evrilen saldırganlığın, ritüellerin, bölgesel ve sosyal hiyerarşinin yatağı olan organdır” diyordu.
Bu zübükzade memleketimizin yüz karası ama, neylersin bey, bikez mevcut bulunmuş; atsan atılmaz, satsan satılmaz.İster istemez çekeceğiz bu namussuzu.Başka bir umarımız yok.
Daha dün ruhlarının yalnızlığında hasta odalarının loşluğunda çabucak ölmeyi arzulayanlar, başkalarının yaşamını ve mutluluğunu görünce nasıl da yaşamak istiyorlar?
Zavallı yaratıklar! Onları sevmek yanlış bir şey olabilir , acımak da çok az bir şey. Gün ışınlarını hiç görmemiş körlere,doğanın ezgilerini hiç işitmemiş sağırlara, ruhunun sesini hiçbir zaman duyuramamış dilsizlere acırsınız da utanç gibi yalancı bir bahane bulur, zavallı kadınları deliye döndüren, iyiyi göremeyecek, Tanrı'nın sesini duyamayacak, aşkın ve inancın arı dilini konuşamayacak duruma getiren bu gönül körlüğüne, bu ruh sağırlığina, bu bilinç dilsizliğine acımak istemezsiniz.
Bugüne-bugün yirmibeş yaşındayım. Gözyaşlarını öyle her önüme gelen için dökemiyeceğim kadar azaldı. Üstelik, insan, arkalarından ağlansın diye para veren ana babasına bile, verdikleri para kadar ağlıyor.
İnsansızlığı yüreğinin başında duydu.İnsansızlık ta yüreğine işledi, bir kara hançer gibi.Demek dünyayı dolduran insanmış.Her şey, her şey, bütün dünya insanmış.Insan yoksa dünya yokmuş.
Ağaçları kökünden söktüler, kuşları dallarından, göklerden topladılar, suları kuruttular, insanları hasta ettiler, sen geldin, arkanda bir top ışık minare boyu.
Toprak işlenmiş, dost.Herkes mutluluk içinde.Doğurgan toprak uzanmış, terlemiş yatıyor.Kimse yalınayak değil, kimse sıtmalı değil, kimse zulüm görmüyor.Kimse kimseyi dövüpte kan işetmiyor.Kimse kimseyi aşağılamıyor, adamlığını elinden alamıyor.