İnsanların okuduklarını anlamadıklarını söylerler. Ben inanmazdım ama buna aşk romanı olduğunu söyleyen arkadaşlar sayesinde inanasım geldi.
Siz aşktan ne anlarsınız!?
1940'larda yayımlanmış bir roman olduğunu düşünürsek, Sabahattin Ali'nin tam bir Cumhuriyet çocuğu olduğunu söyleyebiliriz. Bir toplum düşünün Ataerkil bir yapıya sahip
Bir keresinde aşık olmuştum ben. Öyle bir kadındı ki gördüğümde resmi bile buram buram kadın kokuyordu. Tanıdıkça geçmişinde aldığı yaralar ilişki kurmamızı daha da engelliyordu. Babasının ailesi tarafından reddedilen gelinin kızı, evlendi diye neredeyse evlatlıktan reddedilen bir kadının kızıydı. Babasının eve getirdiği dostlarının büyüme çağındaki kızın vücudunu inceleyip amcanım ben senin diye taciz ettikleri kızıydı. Hatta eş durumundan tayin olsun diye tanımadığı bir adamla evlendirilen ve annesiyle küçük kardeşine basit bir maaşla bakmak zorunda kalmasına isyan etmesi sebebiyle yine annesi tarafından evliliği sonlanan küçük bir şehirde “dul” sıfatını taşımaya zorunlu kalan çok güzel bir kadındı. Elbette bunları kızından değil sonradan öğrendim. Annesi o kadar çok evden kovulmuştu ki hayatta güç sahibi olmak gerektiğine inanıyor ancak gücün de ev sahibi olmaktan geçtiğini düşünüyordu. Lanet olasıca kadın kızını da bu şekilde yetiştirmiş ve buna inandırmaya çalışıyordu. O ise inanmakla inanmamak arasında gidip geliyordu. Yani kifayetsiz bir babaya ve oynak bir anneye sahipti. Sonuç; hala aklıma geldikçe acı çekiyorum…
Keşke kitaba ilişkin spoi falan veriyor olsaydım maalesef değil. Ancak bu kafanın üzerine okuduğum ciğerimi söken bir kitap olmasından dolayı yazdım.
Kitabın incelemesini de çok derin yaptım: “ŞEBNEM”
Bu isme asla kitabın içinde rastlayamadım. Ama her şeyi anlatıyor bence…
Hani bazı eserler için "eleştirmenleri çaresiz bırakan eser" diye tanım yaparlar ya bence aslında bu da öyle bir şey... İçimden eleştiri yazmak geliyor ama nereden başlayacağımı da bilemedim.
Narsist bir baba hayal edin. Büyük ihtimalle gençliğinde ziyadesiyle ezilmiş ve geldiği noktalara zor da olsa bir şekilde gelmiş. Hatta o kadar zor gelmiş ki kendisine yeni ihtişamlı bir geçmiş yazıyor ve çocuklarına karısına kendisini kahraman gibi gösteriyor. İşin doğrusunu anlayabilecek olan karısını sindirip evin içine hapsettiğinden onun eski hallerini bilebilecek daha doğrusu ona geçmişini hatırlatabilecek hiç kimse yok. Annesinin evdeki hapis günlerinde ona eşlik eden, dolayısıyla naif olarak yetişen oğlu, acımasız toplum içerisine entegre olmakta başarısızlık çekerek fazlasıyla harcanır. Kaderin cilvesidir ki ilk tokatları da babasının toplum nezdinde güçlü olduğu dönemlerde büyüyen ve kendisini üstün bir babanın evladı olarak seçilmiş kişi, doğuştan güçlü olarak gören küçük kardeşinden yemesi de toplum içerisindeki yalnızlığını değiştirilemez olarak kabul etmesinin en temel dayanak noktası oluyor. Kabul görmemek de denmez aslında buna. Gerçek hayattan kopuk izole bir hayat yaşamasının zaruri neticesi. Tabi en sonunda kardeşi de batağa sürükleniyor. Tabi sonrası malum hikaye, erkek olamadan bir kadına aşık ol ve hayatın kaysın.
Bilindik hikayeyi bilinmedik şekilde okumak isteyenlerin okumak isteyeceği bir eser…
OsmanAyfer Tunç · Can Yayınları · 20204,744 okunma