Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Derya Değerli

Derya Değerli
@Denzy
19 okur puanı
Nisan 2019 tarihinde katıldı
Fabrika
Fabrika bir ejderhaydı; her sabah insanları yutan, akşamlarıysa yorgun insanlar kusan bir ejderha.
Reklam
Ne kadar çok hedefimiz varsa o kadar çok takdir ediliriz. Böylece sonuç odaklılığımız pekişir. Hedeflerimize ulaşmanın sonucunda hayatımızın daha zengin, daha anlamlı, daha iyi olacağına inanırız. Bir hedefe erişmek ancak geçici bir tatmin sağlar. Başarılı olan kişi çok geçmeden "Ee, şimdi ne olacak" diye düşünerek dertleniyor. "Sırada ne var?" girdabına gidiyor. Belki de bu yüzden birçoğumuz hayattan tat alamamızı ya hedeflerimizin olmayışına, artık hedeflerimizin kalmayaşına ya da ulaşılamamış ve ulaşılamayacak olmasına bağlıyoruz. Halbuki sahip olmak, elde etmek, ulaşmak istediğimiz hedefleri bilmek hatta onlara doğru adımlar atmak, hayatımızı anlamlı kılmak için yeterli değil. Hedefler gereklidir fakat yeterli değil. Davranışlarımız, değerlerimizle paralel olduğunda anlam kazanır.
Şefkatli Zeynep, yazı yazmamayı her seçişimde, Çaresiz Zeynep'in rezil olma, başaramama korkularının, Başdenetmen'in gelecek kaygılarının kısa bir süreliğine dindiğinin farkında. Yazı yazmama davranışımın belki de daha kısa vadeli ama davranışımı tekrarlamam konusunda daha etkili başka sonuçları da var. Kendime, "Yarın yaparım," dediğimde kısacık bir an sessizlik oluyor. Bir an için bile olsa rahatlıyorum. Yazı yazmama davranışını, içimdeki gerginlikten kurtulmanın verdiği rahatlama takip ediyor. Uzun vadede ertelediğim için kendimi kötü hissetsem de kısa vadede anlık bir rahatlama yaşıyorum. Ve bu anlık rahatlama yazı yazmama davranışımı ileride de tekrar etmem için bir zemin hazırlıyor. Tıpkı çaresiz yanımızın korktuğu gibi zihnimizin içindeki eleştirel ses de korkuyor. Bizim hata yapmamızdan, başarısız olmamızdan, acı çekmemizden korkuyor. Şefkatli Zeynep, kanepede oturmuş televizyon izlerken yanıma geliyor. "Biliyorum şu an korkuyorsun. Güzel bir iş çıkarmak istediğini biliyorum. Eğer yaptığın şeye bunca değer vermeseydin bu denli zor gelmezdi. Gel, bi' 20 dakika yazalım, sonra televizyon izlersin yine istersen. Korkuyu da yanımıza alıp bir adım atalım" diyor. "Seni seviyorum ve artık acı çekmeni istemiyorum. Bu yüzden sana yardım etmek için buradayım."

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Eğer izin verirseniz insanlar da bir gün batımı kadar harika olabilir. Ben güneşin batışını izlerken kendi kendime "Şu sağ köşedeki turunculuğu azaltalım" demiyorum. Gözlerimin önüne serilişini hayranlıkla izlemekle yetiniriyorum. Carl Rogers, Kişi Olmaya Dair
Acı ziyaretinize geldiğinde, acıdan kaçmak, acı çektiğiniz için kendinize kızmak veya kendinizde hata aramak yerine, acınıza yüzünüzü dönüp kendinize, "Şu an acı çekiyorum, böylesine zor bir anda kendime nasıl yardım edebilirim?" diye sorabilirsiniz.
Reklam
Yoksa sizin için de kendinize şefkat göstermek, bir başkasına göstermekten daha mı zor? "Sizce nedir bu çifte standardın sebebi?" Sahi, insan nasıl olur da esirger kendinden şefkati?
Sayfa 160
Nihat Ömer'e...
"Hala bizim Ömer'i öğrenemediniz. Küçük bir şey onu muazzam heyecanlara götürebilir. Küçük bir yaprağın arkasında bir dünya gördüğünü zanneder de koca dünyayı görmeden yaşar. İçinde bir türlü aslını öğrenemediği bir kainat bulunduğuna kanidir." Sonra Ömer'e dönerek ilave etti: "Hayata, realiteye, menfaatlerine döndüğün zaman içinde ne şeytan kalacak ne peygamber. Vücudunun ve ruhunun ne kadar basit bir makine olduğunu öğren, istediklerini tayin et ve bunlara doğru azimle ilerlemeye başla... Göreceksin!"
İsmet Şerif Ömer'e...
"Fevkalade bir şey değil... Bu şeytan hepimizde vardır. Bizim sanatkar tarafımız onun çocuğudur. Bizi gündelik hayatın dışına çıkaran, bize insanlığımızı, makine olmadığımızı idrak ettiren odur. İç başka dış başka olmaz. Bunlar bir fikrin iki görünüşünden başka bir şey değildir.
Emin Kamil Ömer'e...
"Neden kızıyorsun, neden şikayet ediyorsun?" dedi. "İçinde şeytan dediğin o şeyin en kıymetli tarafın olmadığını nereden biliyorsun? Sizin gibi beş hissinden başka duygu vasıtası olmayanlar bu daimi korkudan kurtulamazlar. Asıl sebep ve nedenlere varabilseniz göreceksiniz ki en zayıf tarafımız dışımızdadır. Yüksek insan dışına değil, içine kıymet verendir.
Reklam
Ömer İçindeki Şeytanı Anlatıyor
Onu ben çocukluğumdan, İlk rüyalardan tanırım. Yalnız yürüdüğüm zaman Odur arkamdaki adım. Onun korkusu, içimde Ürkek bir dünya yaratan... Evet, evet onun korkusu... İçimde bu ürkek dünyayı yaratan onun kokusu... Ben bu değilim... Ben başka bir şeyler olacağım... Yalnız bu korku olmasa... Hiçbir şeyi bana tam ve iyi yaptıramayacağına emin olduğum bu şeytandan korkmasam...
Ne istediğini bilmek, uğruna can verilecek bir şey bulmak
"Gördün mü? Derhal sapıtıyorsun. Hayatta hiçbir şey, uğruna ölmek için istenmez. Her şey yaşamamız için olmalıdır. Sen kafanın içindeki yokluğa o kadar saplanmışsın ki, derhal uğrunda can feda edecek bir şey arayarak ikinci bir yokluğa dalmak istiyorsun!
İlerleme Tanrısı
Buna rağmen, kafası içler acısı bir karmaşadaki Auguste Comte'tan insanı güldürecek kadar berrak Leroy Beaulieu'ye kadar burjuva filozoflarının, iktisatçılarının; şarlatanca romantik Victor Hugo'dan naifçe grotesk Paul de Kock'a kadar burjuva edebiyatçılarının hepsi Çalışma'nın büyük oğlu olan İlerleme tanrısının şerefine mide bulandırıcı türküler yaktılar. Onlara bakılacak olursa dünyaya mutluluk hükmedecekti; eli kulağındaydı, hissediliyordu. Geçmiş asırlara gidip feodal tozları ve sefaletleri karıştırıyor, günümüzün damak zevkine uygun karanlık günah keçileri bulup çıkarıyorlardı.
Sayfa 9
Günde 12 saat çalışma hakkında...
Antikçağ Yunanı, kapitalist uygarlığa yirmi yıl maruz kalmadan, böyle bir aşağılamayı aklından bile geçirmezdi.
Sayfa 8
40 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.