Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Derya Yıldıran

Derya Yıldıran
@Deryayildirann
Psikolojik danışman
Yıldız Teknik Üniversitesi
İstanbul
İstanbul
27 okur puanı
Aralık 2020 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Önce hırsız yetiştiriyor sonra hırsızlık yaptıkları için onları cezalandırıyorsunuz
Reklam
Travmanın ögeleri defalarca tekrarlandığında, buna eşlik eden stres hormonları, bu anıları zihne daha derin bir şekilde yerleştirir. Sıradan, günlük olaylar gittikçe daha az ilgi çeker. Bireyler etrafların da olan bitenin tam olarak içinde yer alamaz, tam olarak yaşam dolu hissetmelerini engeller. Günlük yaşamın eğlenceli yönlerini ve zor lukları hissetmek, işleri tamamlamak gittikçe zorlaşır. Anı tam olarak yaşayamamak, kişileri geçmişe hapseder.
Aşk öldürmez; eğitimsiz, bencil, ruhsal olarak gelişmemiş insan öldürür. Sorun aşkta değil, sorun nasıl seveceğini bilmeyen insanda.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Kitabı okuyanlar için bu konuşmaların yüzü gülümseten bir tarafı var .
...Yerinden hiç kıpırdamıyordu. Hep böyle yapardı,yolu kapatırdı. Dolanıp yanından geçmek zorunda kalırdı insan... ... Onu seviyorum dedi Wilson... Siz kendinizden başka, o pis benliğinizden başka hiçbir şey sevemezsiniz. - Sinirleriniz bozuk Wilson. İklimden ötürüdür. Hadi gidip yatın
Sayfa 300Kitabı okudu
Yaşamımızı Tanrının ilkelerine göre düzenlemek yerine, insan biçimli bir Tanrıya çocuk gibi bağlanarak yaşadığımız için bizler Ortaçağın dinsel kültüründen çok, puta tapan ilkel kabilelerin dinsel kültürüne yatkınız.
Reklam
Sevgi ancak iki insan birbirlerine varlıklarının özünden bağlanır, her biri kendisini varlığının özün den tanırsa, gerçekleşir. İnsan gerçeği de, canlılığı da sevgisinin temeli de işte bu «özden tanıma» deneyimidir. Böyle oluşan sevgi sürekli meydan okumadir, bir köşede dinlenme değil çabalama, hareket etme, beraber çalışmadır. Öyle ki bir uyum ya da çatışma neşe ya da üzüntü bile ikincil kalır. Önemli olan iki insanın birbirlerini varlıklarının temelinden yaşaması, kendi kendilerinden kaçmak yerine birbirleriyle bütünleşirken kendi kendileriyle bütünleşmeleridir. Sevginin varlığının bir tek kanıtı vardır: bağlılığın derinliği, seven kişilerin her birinin ilgisindeki canlılık ve güçlülük, işte bunlardır sevginin sunduğu meyva.
Sık sık rastlanan <büyük aşk» diye anlatılan bir yalancı sevgi biçimi de putlaştırıcı sevgidir. Eğer kişi kendi güçlerinin üretici bir biçimde dışarı taşmasıyla bir özdeşlik, bir Ben'lik duyacak düzeye gelmemişse, sevdiği kişi yi <putlaştırmak» ister. Kendi güçlerine yabancılaşmış ve onları sevdiği kişide arar, ona tapar, onu tüm mutluluğun, ışığın, sevginin kaynağı olarak görür. Bu süreçte kendini tüm güçlerinden yoksun bırakır, sevdiği kişide kendisini bulacağı yerde onda kendini yitirir. Hiçbir put kendisine tapan kişiye kendinden beklenenleri veremeyeceği için geçen zamanla birlikte düş kırıklıkları başlar ve çare olarak yeni bir put aranmaya başlanır.
Ana çocuğa can verdiği gibi, verdiği canı geri de alabilir. Yaratan ve yok eden odur, sevgi mucizeleri yaratabilir ama hiç kimse onun kadar yaralayamaz.
Kuvvetli bir babamız olsun,bize neyi yapıp neyi yapamayacağımızı söylesin isteriz. Niye? Neyi yapıp neyi yapamayacağımıza ,neyin ahlâklı ve doğru,neyin ise günah ve yanlış olduğuna karar vermek zor olduğu için mi? Yoksa suçlu ve günahkar olmadığımızı işitmeye her zaman ihtiyaç duyduğumuz için mi? Bir baba ihtiyacı her zaman mı vardır, yoksa kafamız karıştığı, dünyamız dağıldığı,ruhumuz daraldığı vakit mi isteriz babayı?
Sayfa 115 - ykyKitabı okudu
“özgürlük” sandığınız gibi “sınırsız” olmak demek değildir, tam tersine net ve güçlü sınırlara sahip olabilmenizle ilgilidir.
Reklam
Motzugi evinde baktığı özürlü bir artiste kendini vakfetmiş ve şöyle yazmıştır, sır bu yazdıklarında gizlidir; "Yanamura'nın yeteneğini geliştirmenin sırrı, onun ruhunu paylaşmaktır. Öğretmen bu güzel, dürüst, özürlü insanı sevmeli ve onun temiz ve özürlü dünyasında yaşamalıdır."
Nadia üstün bir resim yeteneğine sahipti. O da tıpkı ikizler gibi 'başka becerilerini' artırması için tedavi altına alınmıştı. O da resim yapmayı bırakarak konuşmaya başlamıştı. Bu sonuçla ilgili olarak Nigel Dennis şöyle bir yorum yapar; "Dehası elinden alınmış, bir dâhi ile karşı karşıyayız. Geriye, hastalıklı bir durumdan başka bir şey kalmamıştır. Böylesine bir tedaviyle ilgili ne düşünülebilir ki?"
İkizler tıpkı melekler gibi doğrudan bilmektedirler. Sayı evrenini ve cennetini doğrudan görmektedirler. Bu durum, her ne kadar garip ve sadece sayılarla sınırlı, tekil bir yol olsa da bize patolojik deme hakkını verir mi? Bu yol onlara, kendi kendine yeterli, tekil ve huzurlu bir hayat sağlamaktadır ve buna müdahale etmek trajik sonuçlar doğurabilir
IQ'su ne olursa olsun, kişinin ruhu armoniktir ve belki de, en yüksek düzeydeki ahengi ve düzeni bulmak, hissetmek ihtiyacı evrensel bir ihtiyaçtır. Her bireyin zihni, bu ihtiyacını farklı şekil ve düzeylerde gerçekleştirir.
Kişi, anahtarı kilide sokamayacak kadar akılsız olabilir. Hareketle ilgili Newton'un kanunlarını anlamayıp dünyayı tamamıyla kavramlar olarak yorumlayamayacak kadar düşünsel kapasitesi düşük olabilir. Ama yine aynı kişi, dünyayı somut olarak, sembollerle anlamada tamamıyla yetkin olabilir. Yalın ve sade kişilerin bu özellikleri, neredeyse, yüceltilmiş olan bu öteki yüzleridir
31 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.