Kitaba başlarken aylak adama benzetildiğini görmüştüm. Buna rağmen bu kadar yoğun bir kitap olduğunu bilmiyordum, bilsem belki okumayı biraz erteleyebilirdim. Başladıktan sonra da bırakmak istemedim. Ertelemek isteyişimin sebebi fazlasıyla varoluş sancısı çeken karakterimizin düşüncelerinde, kendi düşüncelerimden parçalar bulmam. Sanırım bu yüzleşmelere hazır değildim. Yine de bir sürü yerin altını çizip dönüp dönüp tekrar okudum. Siz de varolan sorgulamalarınıza yenilerini eklemek isterseniz kitaba bakabilirsiniz. Kahramanın psikolojisini daha iyi gösterebilmek için bir kaç alıntı bırakıyorum.
" Böyle ha bire kendi kendime evrenin ne olduğunu, bu evrendeki yerimi, yeryüzüne ne yapmaya geldiğimi, yapılacak bir şey bulunup bulunmadığını sorarak yaşamayı anormal saymanın garip olduğunu düşündüm. Banaysa, tam tersine, insanların bunu hiç düşünmemeleri, kendini bir çeşit bilinçsizlik içinde yaşamaya bırakmaları anormal görünüyordu. "
" Ötekiler de, belki hepsi aynı bunalımları geçiriyordu. Eylemde buluyorlardı çareyi. Başkaldırdıklarına göre, yaşamı sevmiyorlardı. Neyse ki toplum kötüydü. Ya günün birinde toplum iyi olsa, ne yaparlar? Ona karşı başkaldıramazlar, o zaman da, bunalımın gerçek objesi bütün çıplaklığı, bütün dehşetiyle ortaya çıkardı. Benim için bunalım gerçekti, hiçbir toplum ona bir çare bulamazdı. Hem de bütün toplumlar kötüdür, dünya kuruldu kurulalı başarılı bir toplum görüldü mü? "