"Istanbul da çok eskiydi eski olmasına ama orada tarihe, haddinden fazla kalmış, artık pek istenmeyen bir misafir muamelesi yapılıyordu. Oysa burada, Oxford'da, tarih belli ki onur konuğuydu."
Three daughters of Eve
Savaşı kimin başlattığı, kimin haklı olduğu gibi mantık yürütmeler, boğucu hale gelen korku ve nefret ikilisi karşısında bütün anlamını yitirmişti. Herkes intikam istiyordu. Korku nefreti, nefret korkuyu besliyordu
Sonuçta, herkes ne yapıyorsa ben de onu yaptım. Evet, pek düşünmedim üstünde, ortama uyup gittim. Bu pek de övünülecek bir şey değil ama ne yapabilirdim ki!
“O” bir gün çıkıp gelene kadar, “en iyi korunan sır” dediğimiz yeryüzü cennetinde huzur içinde yaşayıp gidiyorduk.- Evet, Zülfü Livaneli Son Ada”ya başladım ve ilk cümlesini sevdim.
Sabahattin Ali kitaplarını okumayı insanı şaşırtacak derecede karakterlerin kişiliklerinin derinine inmeyi ve düşünce dünyalarını okuyucuya harika bir ustalıkla anlatmayı başardığı için çok seviyorum. Kitabın başlarında bunu diğer kitaplarındaki kadar bulamayınca biraz şaşırsam da sonuna doğru bunu yine başarıyor. Dönemin insanlar üzerindeki farklı etkilerini de bize göstermesi bakımından güzel bir kitap.
İçimizdeki ŞeytanSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 2019171,7bin okunma
İsteyip istemediğimi doğru dürüst bilmediğim, fakat neticesi aleyhime çıkarsa istemediğimi iddia ettiğim bu nevi söz ve fiillerimin daimi bir mesulünü bulmuştum: Buna içimdeki şeytan diyordum; müdafaasını üzerime almaktan korktuğum bütün hareketlerimi ona yüklüyor ve kendi suratıma tüküreceğim yerde, haksızlığa, tesadüfün cilvesine uğramış bir mazlum gibi nefsimi şefkat ve ihtimam ama layık görüyordum. Halbuki ne şeytanı azizim, ne şeytanı? Bu bizim gururumuzun, salaklığımızın uydurması. İçimizdeki şeytan pek de kurnazca olmayan bir kaçamak yolu…İ
çimizde şeytan yok.