“Bak, ben düşman deyince hep şeytanı düşünürdüm. Bu yüzden bütün savaşımı şeytana karşı verdim. Ama memleket şeytandan daha beter bir düşmanın pençesine düşmüş. Elini kolunu koparmadıkça da bırakmayacak yakamızı.”
“Ben memleketi dolaşıp duruyorum,” dedi. “Herkes birbirine aynı şeyi soruyor. Ne olacak sonumuz, diyorlar. Bana kalırsa bizim sonumuz falan yok. Yol hep uzayıp gidecek. Habire bir yere doğru gidip duruyoruz hepimiz. Neden öyle düşünmüyorlar? Hareket var şu anda. İnsanlar hareket halinde. Göçüyorlar. Nedenini de biliyoruz, nasılını da. Mecbur oldukları için göçüyorlar. Ondan göçer insanlar hep. Ellerinde bulunanlardan daha iyisini isterler de ondan. O şeye sahip olmanın tek yolu da budur. İstemek, ihtiyaç duymak, sonra da gidip elde etmek. İnsanlar incinince kızar, ancak o zaman dövüşür. Ben tüm ülkeyi dolaştım, senin gibi konuşanları hep dinledim.”
Arkalarında bıraktıkları dehşetten kaçan insanların başına garip garip şeyler gelir. Kimi çok acı ve zalim… ama kimi de öyle güzel ki, inançlar tekrar tutuşur, sonsuza dek dayanır.
Burası özgürlükler ülkesi.
Yaa… hele biraz kullanmaya kalk bakalım o özgürlüğü. Cebindeki parayla ne kadar özgürlük satın alabiliyorsan o kadar özgürlük tanıyor herif sana.