58. sone
"Tanrı beni ilk başta sana kul yaptı, sonra
Keyfine el koymayı kurmamı yasak etti,
Ya da özlem duymamı hesaplı zamanlara;
Kölenim ya, boş vaktin olsun diye bekletti.
Ah, bırak katlanayım, el pençe divan: değer,
Senin özgürlüğünün tutuklu yokluğuna;
Her mihnete sabreder, her azara baş eğer,
İncittin diye hiç suç yüklemez bile sana.
Sen nerde olursan ol, yetkin, güçlü, özgürsün;
Hâkimsin dilediğin gibi kendi vaktine;
Canın neyi isterse varsın o keyif sürsün,
Kendine suç işlersen kendin bağışla yine.
Beklemek cehennemdir, ama beklerim seni,
İyi kötü demeden, suçlamadan keyfini."
Kapak fotoğrafınızda oldukça iyi bir güneş alan fakat içi nedense boş bir mekan olduğunu gördüm. Bu fotoğrafı özellikle mi seçtiniz? Çünkü en çok okuduğunuz yazarlar arasında bulunan Shakespeare, Aziz Nesin ve Sadık Hidayet gibi isimlerin de tepelerinde bir güneş olmasına rağmen içlerindeki boşluk, sizin kapak fotoğrafınıza koyduğunuz boşluk kadardı. Güneş alıyordu almasına, bitkiler vardı ruhlarının kıyılarında ama bir şeyler yanlıştı.
Sonra edebiyatla tanıştılar, edebiyatın özgürlüğüyle ve bireye sağladığı özgürlükle tanıştılar. Bazen bir sevgiliyi beklemek cehennem gibi gözüküyor olsa bile, o sevgili bazen çok sevdiğimiz bir kitaptır, bazen de inandığımız ve ellerimizi kaldırdığımız bir Tanrı'dır. O yüzden beklemeli ne olursa olsun, iyi kötü demeden, suçlamadan kimsenin keyfini.