"Ve güldün rengârenk yağmurlar yağdı
İnsanı ağlatan yağmurlar yağdı
Yaralı bir ceylan gözleri kadar sıcak
Yaralı bir ceylan kalbi gibi içli bir sesin vardı
Sen geldin benim deli köşemde durdun
Bulutlar geldi üstünde durdu
Merhametin ta kendisiydi gözlerin."
Sezai Karakoç
Bir gün ölürüm ben
Belki bir gece treninin camına düşer başım
Dışarda bir telgraf teli çizip gider karanlığı İçerde yolcular uyuduğumu sanır
Yalnızca bir adam, düşürdüğüm gülücükten anlar öldüğümü
Yakama bir gözyaşı iliştirir.
Ve kelâm, ölüme dostluğa kadar kelâm burada tükeniyor. Kelâmı tükettim. Yine selâma dönmüş oldum. Ve size diyorum ki, gözü ışımış olun. Çünkü sabah oluyor. Şeb-i yeldâdan geçtik, küfür bitti. Küfür bir zâtta kemâlini bulmuştu, bitti. Şimdi onun önünde duruyorlar, şimdi putperestliği onun önünde icrâ ediyorlar. Nifâk bir zâtta idi, o da bitti. Riyâ' devrini geçiyoruz, beyler. Hiçbir tünel ebedî değildir; ebedî olursa adına tünel denmez. Hiçbir tünel ebedî değildir. Ve Yahya Kemal Bey yanlış söylüyor, “Îmân bir şevk olan zamanlar geçti" diyor. Geçmemiştir. Îmân bir şevk olan zaman tekrar gelmiştir. Ebedîdir. Her zaman öyledir. Her zaman îmân bir şevktir. O zaman geçmemiştir. Onun vakt-i eceli... Hani, onun yakti henüz ecelsizdir; sonunyakti da mukadderdir o. Son sözüm:Nefesler pâyende ola. Demler, safâlar müzdâd ola. Kulûb-ı âşıkan küşâde ola.../
Bana hakkınızı helâl ediniz.
"Küskünüm bu dünyaya. Birilerinin hırsları ve açgözlülüğü, güç arzusu yüzünden çocukların hayallerinin çalındığı, karanlıkta ışık aramak zorunda kaldığı bu dünyaya..."