Bir kez kendini bulmuş olan kişinin bu yeryüzünde yitirecek bir şeyi yoktur artık. Ve bir kez kendi içindeki insanı anlamış olan bütün insanları anlar.
Konu güzel, anlatım vasat. Konu güzel ve derin bir konu olduğu için kim yazarsa yazsın zaten güzel olacak. Fakat yazarın anlatımını çok da beğendiğimi söyleyemem. Çanakkale’ye savaşa giden 17 yaşındaki gençlerin duygusuna giremedim. Aslında bu beni hep ağlatan bir konudur fakat yazar diyaloglara o kadar çok yer vermiş ki duyguya giremedim. Yazarın duyguyu vermeye çalıştığı cümleler de ne yazık ki fazla zorlama geldi. Etkileyici cümle yazmak isterken bir sürü devrik cümle yazmış. Ve birbirini anlam olarak çok fazla tekrar eden cümleler var. Bir okuduğumuz cümleyi 5 sayfa sonra farklı bir versiyonla tekrar okuyoruz, 10 sayfa sonra tekrar…İttihat ve Terakki bolca eleştirilirken Atatürk’ten tek bir yerde bahsedilmiş, daha fazla bahsedilmesini beklerdim.
Yazar daha çok savaşın yarım kalan aşklar tarafını ele almış. Ama bu bana “Vatan elden gidiyor ne aşkı?” dedirtti.
Bunlara rağmen yazar kitabı güzel bitirmiş, Bedros hocanın sınıfta yoklama aldığı bölüm sanırım duyguya girdiğim tek yer oldu. En sonda da Yusuf’un kimle evlendiğini açıkça söylemeyip bizim anlamamıza bırakmasını sevdim.
Sonuç olarak okunur mu? Kitaptan beklentiniz sadece konunun güzel olmasıysa okunur. Ama biraz da edebi doyuruculuğu olsun diyorsanız tavsiye etmem.