Başka bir örnek vermek gerekirse; izlediğimiz filmleri düşünelim. Bilinç, o an ne izlediğimizdir. Bilinçdışı ise filmin takıldığımız her noktasıdır. İnsanlar kendi yaşamlarından izler taşıyan kişi ve objelere daha çok odaklanır ve onlarla daha çok ilgilenirler. Burada önemli olan, o obje ya da bireyin kişiye kendini ne kadar anımsattığıdır. Çünkü insanlar kendi yansımalarını başka yerlerde bulmayı severler. Kısacası bilinçdışını bizim özümüze dokunan, içimizdeki narin yapıya delerek ulaşılan bir içsel mekanizma olarak düşünebiliriz. O nedenle izlediğiniz filmlerde ya da dinlediğiniz müziklerde size dokunan kısmı sakın ihmal etmeyin. Bir anda aklınıza gelen şarkı, uyandığınızda tekrarladığınız sözler çoğunlukta bilinçdışından gelir. O yüzden bu tarz durumların size ne hissettirdiğine, neyi hatırlattığına odaklanın.
Bir insanın doğal sebeplerle gelişen deprem ya da selin meydana gelmesini kabul etmesiyle insan eliyle uğradığı zararı kabul etmesi arasında ciddi bir fark vardır. Çünkü bu olaylar doğanın seyrinin bir parçasıdır. Biz doğayı böyle kabul ederken insanı en güvenmek istediğimiz varlıklar olarak seçeriz.