Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Kerim Köksal Kaya

"Asıl trajik olan, bir insanın kötü olmaya cesaret etmesi değil, milyonlarca insanın iyi olmaya cesaret edememesi idi" John Fowles
Reklam
Haçlı Seferleriyle İlgilenen Herkese
I. Haçlı Seferinde Türkiye Selçuklu Sultanı I. Kılıç Arslan'ın Uyguladığı Savaş Taktikleri ve Türk Ordusunun Savaşçılık Özellikleri Hakkında Bir Değerlendirme adıyla kaleme aldığımız çalışmamız Selçuklu Medeniyeti Araştırmaları Dergisi'nde yayınlanmıştır. academia.edu/66769379/I_Ha%C...
2021 başı CAN götürmüştü. 2021 sonu CAN getirdi. Anneme hoşçakal diyemedim, ama hoşgeldin Oğlum..

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Yani diyeceğim o ki ikbalin kime gelip, kimden gideceği hiç belli olmuyor
İldeniz, aslında Kıpçak Türklerindendir. İlk önceleri Irak Selçuklu sultanlarından Mahmud'un veziri Kemaleddin Ebu Talib'in memlukü idi... Mirhond'un anlattığına göre, Deşt-i Kıpçak'ta eski dönemlerden beri uygulanagelen bir gelenek vardı. Herhangi bir köle taciri bir defaya mahsusen 40 köle almak istese, köle sahibi ondan sadece 39'unun parasını tahsil eder; kırkıncısının ücretini almazdı. Vakıa, Sultan Mahmud'un saltanat yıllarında bir köle taciri 39 köleyi satıp, kırkıncısı için ücret talep etmemiştir. Söz konusu bu sonuncu köle de meymenetsiz ve çirkin görünüşlü İldeniz'di. Tacir, köleleri arabalara bindirerek Irak'a doğru yola koyulur. Yılın en sıcak dönemi olduğundan kervan ancak geceleri yol alıyordu. İldeniz, fizikî bakımdan kölelerin en zayıfı idi. Yolda uykuluyken üç kez arabadan yere düşer. İkisinde onu kaldırıp arabaya koymuşlarsa da, üçüncüsünde köle sahibi, "zaten onun için para ödemedik" diyerek düştüğü yerde bırakılmasını emreder. İldeniz sabah uykudan uyandığında kervanın izi çoktan kaybolmuştur. Ancak akşamleyin onun kervana yetişmesi taciri hayrete düşürür. Irak'ta bu köleleri sultanın veziri sahibinden satın alır, ancak bir türlü İldeniz'i almaya yanaşmaz. Bunun üzerine ağlayan İldeniz, vezirden kendisinin de satın alınmasını rica eder. Sonunda vezir ikna olur. İşte bu İldeniz, Irak Selçuklu Devleti bünyesinde Sultan Arslan Şah'ın atabeyliği makamına yükselmiş ve mezkûr devletin iplerini eline almıştır. Daha sonra İldenizliler adı verilen beyliği kurmuştur. Yani diyeceğim o ki ikbalin kime gelip, kimden gideceği hiç belli olmuyor.
1461 Tarihli Hoca Mahmud Mescidi Vakfiyesinden
Bundan sonra bilinmelidir ki dünya karar evi değildir. Firar evidir. Onun büyüğü, küçüktür. Hilesi sağdan sola uzundur.
Reklam
Ahiret ehli üzerine dünya haramdır. Hz. Muhammed
Diplomasinin gücü..
Diplomatın biri, fakir bir adamın yanına gider ve oğlunun evlenmesini sağlayabilirim, der. - Oğlumun hayatına asla karışmam. - Ama, kız Lord Rothschild'in kızı. - Haaa! O zaman başka. Diplomatın ikinci durağı, Lord Rothschild'in yanıdır. - Kızınız için bir kısmet buldum Lordum. - Benim kızım evlenmek için henüz çok küçük. - Ama, bu delikanlı halihazırda Dünya Bankası Başkan Yardımcısı... - Bak o zaman başka. Diplomat, Lordun yanından ayrıldıktan hemen sonra soluğu Dünya Bankası başkanının yanında alır. - Size başkan yardımcısı olarak tavsiye edeceğim, çok iyi bir delikanlı var. - Şu an zaten ihtiyacımdan çok başkan yardımcım var, gerekmez. - Ama, bu çocuk Lord Rothschild'in damadı. - Bak o zaman oldu. Gelsin başlasın.
Ünlü bir futbolcu karısını öldürmekle suçlanıyordu. Futbolcu yakalanmıştı. Ama karısının cesedi ortada yoktu. Duruşma Amerikan filmlerindeki gibiydi. Futbolcu sanık sandalyesinde oturuyordu. Kucak dolusu parayla tuttuğu avukatı jüriyi ikna etmeye uğraşıyordu: "Sayın jüri üyeleri, müvekkilimin suçsuz olduğuna yürekten inanıyorum. Buna az sonra sizler de inanacaksınız. Neden mi? Bakın, şimdi 1' den 10' a kadar sayacağım ve müvekkilimin öldürdüğü iddia edilen karisi bu kapıdan içeri girecek... 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10..." Bütün jüri kapıya döndü. Kimse girmedi içeri. Avukat bir savunma dahisiydi, öldürücü hamlesini yaptı : "Bakın, siz de kadının öldüğüne inanmıyorsunuz. Çünkü hepiniz içeri girecek diye kapıya baktınız. İşte kararı buna göre vermenizi talep ediyorum." Ancak jüri ünlü futbolcuyu suçlu bulduğunu bildirdi ve dava bu şekilde sonuçlandı. Mahkeme çıkışında avukat, bayan jüri başkanına yaklaştı : "10' a kadar saydığımda siz de diğer üyeler gibi kapıya bakmıştınız. Neden böyle bir karara imza attınız?" "Doğru" dedi jüri başkanı; "Ben de kapıya baktım, ama müvekkiliniz kapıya bakmıyordu!.." Bakış açınızı ne kadar geniş tutarsanız, doğruya ulaşmanız o kadar hızlı olur. En iyi analist herkes bir noktaya bakarken, o noktaya yönelen bakışları izleyen kişidir...
Öküzün gamsızı, mezbaha yolunda kasabın bıçağını yalarmış.
Beni bilmiyorsan gecelerden sor. Sor beni sararmış yüzden, dudakların kuruluğundan. (Mevlana Celaleddîn)
Reklam
Kasırganın bitip bitmediğini hiçbir zaman bilemezsin aslında. Ancak kasırgayı atlattığında artık başka birine dönüşmüş olursun.
En Önemli 3 "Müneccim"
Osmanlı Padişahı III. Mustafa, 1756-1763 yılları arasında Avrupa devletleri arasında vuku bulan Yedi Sene Harplerinde, bu devletlerin en küçüğü olan Prusya'nın kazandığı zaferleri, Frederik'in müneccimlerinin tavsiyelerine göre hareket etmesine bağlamış ve Kral'a gönderdiği elçi vasıtasıyla ondan 3 müneccim istemişti. Padişahın saflığına ve hurafeperestliğine bakan Frederik, "sana 3 müneccim gönderiyorum; birinci müneccim iyi eğitilmiş ve harbe hazır güçlü bir ordudur, ikinci müneccim hazineyi dolu bulundurmak, üçüncü müneccim de tarih okumaktır" diye yazmaktan kendini alamaz.
Hiçliğin Türküsü
koca bir çölde sonsuz bir kum denizinde yitik yolu arıyorum bulamadığım yolu. bir orada, bir burada bütün yönlerde ruhum bulamıyor aradığını. bu korkunç boşlukta bu sonsuz boşlukta, her yanım kum alabildiğine parlak, boğucu kumlar uzanıyor çevrenin sonuna değin sonra bir ses duyuyorum tatlı, gür ve kahredici diyor ki bana: "yitik bir ruh sanıyorsun kendini sen! bir ruh sanıyorsun kendini yanılıyorsun. bir ruh değilsin gerçekte yitmiş de değilsin bir hiçsin yalnızca yoksun sen." Porphyre Eglantine
Bazı insanlar sizi yaralar, sonra siz onları yaralamışsınız gibi davranırlar.
Siz istiyorsunuz ki çöllerin ortasında susuz bıraktığınız insanlar size gül bahçesi sunsun.
Gerçeklik, ona inanmayı bıraktığın vakit, kaybolup gitmeyendir. Philip K.
Reklam
FETÖ'nün alternatif tarih tezlerinin savunucusu olan Yavuz Bahadıroğlu, hiçbir zaman Türk tarihini bütün olarak görmemiş ve romanlarında genç zihinlere gizli nifak tohumları ekmeyi vazife bilmiş bir yazar müsveddesidir. Bir ticani kalıntısı olan Bahadıroğlu'nu memnun edebilmek için Türk tarihinin önemli bir bölümünü yok sayacak değiliz. Türk çocukları Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere Türk tarihinin büyük simalarını asli kaynaklardan öğrenmeye devam edecektir. Sinan Ateş Ülkü Ocakları Genel Başkanı
Malın hayrı, ancak cömertlikle, sözün hayrı da ancak doğrulukla görülür.
Amelsiz dua eden, kirişsiz ok atan gibidir.
Hz. Allah sabrı musîbetin miktarına göre, rızkı da zahmetin miktarına göre indirir.
Musîbete uğrayınca sabretmeyip dizine vuran, ecrini kaybeder.
Reklam
Ana babasını üzen, onlara isyân etmiş olur.
Bu arada ufak bir anekdot: "Yağı" Türkçe bir kelime olup düşman demektir. "Yağı Basan" ise düşmana baskın yapan/düşmanı basan anlamına gelmektedir.
Selçuklu Tarihine İlgi Duyanlara
Özellikle Selçuklu Devri Türk Tarihi ile ilgilenenlere hazırladığımız külliyatın Türk Tarih Kurumu tarafından basıldığını duyurmaktan bahtiyarız. emagaza-ttk.ayk.gov.tr/2203-toplu_maka...!prettyPhoto