ilerleme, kendimizi avutmak için uydurduğumuz bir kavramdır! Hayat, akıldışıdır ve anlamdan yoksundur. Kölelik olmadan ilerleme de olmaz. Çoğunluk , azınlığa baş eğmedi mi, insanlık durduğu yerde durur. Hayatımızı basitleştirmek isterken karmaşıklaştırıyor, işlerimizi kolaylaştırmak ve azaltmak isterken zorlaştırıyor , çoğaltıyoruz. Fabrikalar, makineler yalnızca yeni makineler ve fabrikalar yapmak içindir ve bu aptallıktan başka bir şey değildir. İşçi sayısı her gün biraz daha artıyor. Oysa gerekli olan yalnızca köylüdür, yani buğdayı üreten! Çalışarak topraktan alınacak biricik şey, buğdaydır. İnsan ne kadar az şeyle idare ederse, o kadar mutlu olur; istekler, ihtiyaçlar çoğaldıkça, özgürlük azalır.
Yazdıklarına bakarak onun ruhunun ve kalbinin neye benzediğini sezebilir, rüyalarının yapıldığı malzemeyi ve yeteneğinin gücünü az da olsa kavrayabilirdi.
yağmur damlasının ne suçu vardı ki düştüğü zaman üzerime, denize.. dokunduğunda hayatıma.. rüzgardı getiren dalgalar üzerindeki taneciği. vurdukça kıyıya, taşlara dağılıyordu, parçalanıyordu.. beni ıslattığı için üzülüyordu, utanıyordu. bana kavuştuğunu farketmiyordu.. yüzümdeki izini gördüğü zaman uzaklaşmak istiyordu. kendinden zannediyordu tuzlu tadın nedenini gözyaşı ile karıştığını düşünüyordu yanılıyordu. hayat su olmadan yaşanmıyordu...