Biliyorum ki ne söylesem anlamayacaksın. Çünkü bazı şeylerin kıymetlenmesinin yolu onu kaybetmekten geçer ne yazık ki... Sen de kaybettiğini hissettiğinde anlayacaksın. Fakat bazı şeyleri anlamak için çok geç kalacaksın... Keşke bir şeylerin düzeleceğine dair azıcık inanç kalsaydı içimde... Ne yazık ki bütün inancını kaybedince hiç bir şeyde gözü olmuyor insanın. Ben de senden böyle vazgeçtim...
İçime attığım kar taneleri kadar küçük şeylerin zamanla önünde durulmaz bir çığa dönüşebileceğini öğrendim. Oysa bir dağın zirvesine düşen ufacık kar taneleri gibiydi hepsi... Zamanla yuvarlanıp döndüler içimde, büyüdüler ve kocaman bir çığa dönüştüler. Meğer her şeyi içine atmak bir felaketmiş... Çünkü içine attıklarının altında ezilir, yorulurmuş insan. Sen benim içime attığım her şeysin. Çocukluğum, gençliğim, alınganlığım, pişmanlığım, umudum... Sen benim hissettiklerimsin... Sen, bir daha hissedemeyeceğim tek şeysin...