Gidelim buradan... Göğsünü sıkan, içini daraltan o laneti geride bırakıp gidelim. Burada yağmur bile güzel yağmıyor artık. Yağmuru güzel yağan bir yerlere gidelim.
Gidelim buradan... Burası bizim değil.
Nasıl başederiz bu kadar saçmalıkla?
Her şeye sıfırdan başlanabilecek bir yerlere gidelim.
Gidelim buradan... İlaçlarını yanına alma. Kitaplarımı almayayım bende,
Biraz da onlar çıldırtmıyor mu bizi?
Havası ilaç, denizi kitap bir yerlere gidelim.
Gidelim buradan... Bıktım tepemizde sallanan manasız sorulardan. Soru sorma artık bana. Soru sormayayım sana. Her türlü sorunun tedavülden kalktığı bir yerlere gidelim.
Gidelim buradan... Burada insanlar kötü. Hep bir şeyler anlatmamızı bekliyorlar, hep bir şeyler anlatmamızı isteyecekler, bitmeyecek bu hiç bitmeyecek. Kimseye bir şeyler anlatmak zorunda kalmayacağımız bir yerlere gidelim.
Gidelim buradan... Bak uyuyamıyorum yine. Senin de uykuların defolu, bölük pörçük. Huzur içinde uyuyabileceğimiz bir yerlere gidelim.
Gidelim buradan. Ya sen bana gel ya da ben geleyim sana. Sonra gidelim. Hadi...
Ali Lidar
Hasan Ali Toptaş ile tanışmamı sağlayan kitap. Genel anlamda birkaç tekrar olay örgüsü hariç severek okudum. Dili çok sade ve betimleri gerçekten harika. Diğer kitaplarınıda okumayı düşünüyorum.
Tamamıyla ciddi olarak söyleyeyim ki, böcek olmayı çoğu zaman arzuladım. Yazık ki buna bile layık olamadım. Baylar, yemin ederim ki, her şeyi fazlasıyla anlamak bir hastalıktır; gerçek, tam manasıyla bir hastalık.
Evet, ağlamaklı oluyorum, demdir bu.
Hani, kurşun sıksan geçmez geceden,
Anlatamam, nasıl ıssız, karanlık...
Ve zehir zıkkım cıgaram.
Gene bir cehennem var yastığımda,
Gel artık...