Örneğin boşlukta kayma (ya da düşme) düşleri vardır. En yaygın düş olaylarından biridir bu ve hemen herkesin başından geçmiştir.
Hocamın açıkladığına göre ırksal bir anıymış bu. O pek uzaktan akraba olduğumuz Ağaç Adamları’ndan kalmaymış. Ağaçlarda yaşayan bu yarı-insanlar için yüksekten düşme tehlikesi çok büyük ve somut bir korkuymuş. Birçokları
Yalnızca karanlıktı içimizde korku uyandıran. Din denilen şeyin tohumları bile atılmamıştı daha; görünmeyen bir dünya kavramı yoktu içimizde. Salt gerçek dünyadan haberimiz vardı, korktuğumuz şeyler gerçek şeylerdi; somut tehlikeler, geceleri ava çıkan hayvanlar. Bizim karanlıktan korkmamızın nedeni onlardı; gece bastırdı mı inlerinden çıkıp karanlıkta kendilerini göremeyen zavallıların üstüne saldıran yırtıcı hayvanlar.
Belki de karanlıkta gerçeküstü bazı varlıkların yaşadığı düşüncesi de, karanlıkta gerçekten yaşayan bu yırtıcı yaratıkların uyandırdığı korkudan kök alarak gelişmiş ve zamanla görünmeyen, korkunç bir dünyanın varlığına inandırmıştı insanları.
Sisifos Söyleni 'nde çok konuşmakta , hatta gevezelik etmektedir . Ama bununla birlikte sessizliğe duyduğu sevgiyi de açıklamaktadır bize .
Soren Kierkegaard 'in şu cümlesini vermektedir örnek olarak : ''en gerçek dilsizlik susmak değil , konusmak'tir '' , ve kendisi de :''bir insan söylediği şeylerden çok soylemedikleriyle insandir'' diye eklemektedir . Bu yüzden , Yabanci'da susmayı denmiştir Camus. Ama sözcüklerle nasıl susmalı ?
S.101