Bazen her şey yorar insanı, dinlendirici olanlar bile. Yorucu olduğu için yoranlar; bir de dinlendirmesi gerekirken, sırf bunun için uğraşmayı düşünmek bile yorucu olduğu için yoranlar.
Yâr, Farsça yardımcı, dost demektir.
Manita, İtalyanca el altındaki kadın; flört ise İngilizce işve, oynaş anlamına gelir.
Unutmayın, kelimeler toplumun aynasıdır ve hangi aynadan kendinize bakacağınızı siz seçersiniz.
1- Ibni Haldun'un yaşadığı dönem 1347-1351 yılları arasında Çin’den başlayan ve Avrupa’ya yayılan büyük bir veba salgınının (kara ölüm) insanları kırdığı günümüz zamanı gibi bir döneme denk gelmiş . 1348 yılında ise Tunus’ta da görülen vebada İbn-i Haldun’un ailesi ve hocaları vefat etmişler.
2- İbn-i Haldun, bu dönemdeki 4 yıllık bir inzivada-karantina yaşantısında “Mukaddime”yi yazmış.
3.Birçok çevirisi olan Mukaddime'yi Süleyman Uludağ cevirisinden okumayı tavsiye ederim. (Turan Dursun çevirisi özellikle okumayın derim)
1. Petra Antik Kenti – Ürdün
2. Machu Picchu(İnka Kenti) – Peru
3. Tac Mahal – Hindistan
4. Çin Seddi – Çin
5. Kurtarıcı İsa Heykeli – Brezilya
6. Flavianus Amfitiyatro (Kolezyum) – İtalya
7. Chichén Itzá (Maya Kenti)– Meksika
Kurtların büyüttüğü kızları evcilleştirebilirsiniz; ama kitapların büyüttüğü bir kız, etini cendereye sıkıştırsanız dahi bu dünyaya uyum sağlamayacaktır.
"Kur'an-ı Kerim'de: "Biz emaneti dağlara teklif ettik onlar kabul etmedi, ama nankör ve cahil olan insan kabul etti." der. Benim cehaletim de oradan geliyor zaten."
İsmet Özel / Çenebazlık
...
Kimseler görmedi Ömür hanım, bu dünyadan ben geçtim.
İçimde umudun kırk kilitli sandıkları, elimde bir avuç düş ölüsü yüreğim -içinde senin ve benim ağırlığım- benim olmayan bir garip gülümsemeyle yüzümde, incelik adına, ben geçtim...
Yerini bulmamış bir içtenlik, yanılmış bir
saygı ve bir hüzün eğrisi olarak ilişkilerin gergefinde, ördüm ömrümün dokusunu ilmek ilmek.
Beni cam kırıklarıyla anımsasın insanlar, savrulan bir yaprak hüznü ve dağınıklığı ile
Yükümü yanlış bedestanlara çözdüm.
Ezilmiş bir gül hüznü var yüreğimde. Saatlerce dayak yemiş bir sanığın çözülmesi içindeyim.
Ürperiyorum.
Bir at kestanesi durmadan yaprak döküyor yalnızlığın sokaklarında, örtüyor ömrümün ilk yazını.
İçimde bir çocuk, yalın ayak koşuyor yaşlılığa doğru, binlerce kez yenilmiş umut ölülerini çiğneyerek. Sahi yaşlılık, derin bir iç çekiş, yanılmış bir çocukluk olmasın Ömür hanım?
Şükrü Erbaş