Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ali Aktar

Ali Aktar
@Kalbelvuku
Mühendis
Erciyes Üniversitesi
Kayseri
Kayseri
7 okur puanı
Şubat 2024 tarihinde katıldı
"Çakırcalı Efe! Çakırcalı Efe! Yol ver geçelim. Yaban değiliz..."
Reklam
"Hacı" diyordu, "şu dünyada ne mert, ne izzetinefis sahibi insanlar var. Bak şu adama. Ölmeden öldü gitti. Bir bıraksalar buradan, alimallah, o Köyü yerine bir eder. onları kıyık kıyık keser. "
Şu Toprak ne tuhaf şeydir, bir çuval dolusu alıyordun, şimdi bir çuval dolusu portakal, Biraz sonra bir çuval dolusu türkü, bir çuval dolusu yumuşak kürk, bir çuval dolusu ışık, birdenbire bir çuval dolusu sevdiğin canın canın insan olur da, ona harıl harıl gönül verir, derken yine aslına döner, çakılı çepeliyle bir çuval dolusu toprak olurdu. Başka zaman da yine iki insan olur, birbirine verilen iki gönül olur.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Karanlığın gözüne yapışan bir paçavra, bir is ya da kurum değil, bir zindan gece olduğunu anlayınca, kanat hızıyla geceyi aşmaya, güne güneşe ulaşmaya çabalar. Çırpınar çırpınır her kanat vuruşu katı kafese çarpar. acır, acır! Kara gece aşılmaz bir kara duvardır,. Uçucu kanatlardan kat kat güçlü, iç hızıyla ötmeye koyulur.Öter öter. Gecenin öte tarafında gönlünün gününü güneşini, nur alemini yaratır...
Duyuyorsun işte, sevinçten bahis yok. Kendimi en yüksek coşku veren hazza, Sevgi doğuran kine, kuvvet veren üzüntüye adıyorum. Bilginin verdiği ihtirastan kurtulan kalbim, artık gelecekte her türlü acıya açık olmalıdır. Bütün insanların kederini kendi içinde yaşamak istiyorum. Önce ruhumla, en yüksek, en derin ve en önemli şeyleri kavramak.,insanların nazlarını, acılarını toplamak kendi benliğimi bütün insanlığın benliği haline getirmek ,sonra da onlar gibi mahvolmak istiyorum.
Reklam
Büyük ihtiraslardan sonra sükûn, dalgalı bir denizin sahili gibidir: baş döndüren hatıraların fecaatini unutturur.
Lamin'in bu vehmi, iman kadar kuvvetli. Nereden geliyor bu vehim? Güzellik ve ölüm o kadar zıt şeyler ki, muhayyile, bunları yan yana koyamıyor.
Fakat o gün anladım ki, büyük hisler, bazen, rüzgarlı bir havadaki büyük alevler gibi, fırtınalı ruhlarda da sönmek şöyle dursun, büsbütün parlarlarmış.
"Kalbin yapamadığı şeyi kumaştan ve etten bekleyen bütün günün kızları gibi vücudunun ve ruhunun cilasından Medet umuyordu."
Bu son öpüşen dudaklarının üstünde kalan şey kimyevi bir maddenin yavan tadı idi.
Reklam
Bazı hastalar vardır ki kendilerini müthiş sancılarla kıvrandıran derdin ancak bir ameliyata geçeceğini bildikleri halde, senelerce o acılara, o ateşlere, o buhranlara katlanırlar, Fakat bu ameliyatı yaptırmaya bir türlü razı olmazlar ;Hatta teneşiri operatör masasına tercihe kadar varırlar.
ŞEMSİYE Tozlu bir şemsiye durur çatı katındaki odanın kuytu bir köşesinde kumaşındaki eski yağmurların hüzünlü kokusuyla...
uzak yollar var yolların ucu kilit ve duvar gecenin serin yalnızlığı var havada ve benim susamışlığım... şimdi benim hiç bilmediğim Ezgiler mırıldanır esmer tenli Latin kızları benim Hiç bilmediğim tangolar, sambalar döner ortalıkta Arjantin de Brezilya'da Ben içerideyim Yaprakların yağmuru var havada ağaç altlarının, yeşil gölgelerin, çimenin sahil gezintilerinin yağmuru var havada iskelelerin, oltaların, kumların, serin suların... çiçeklerin yağmuru var havada ellerin, gözlerin, yüzlerin anıların Geçit resmi var ....... içerideyim
Düşmanım gibi demeyeyim fakat insan kıyafetinde koca bir yasak gibi yolumun ortasına dikilmesi, bende, onu kırıp çiğneyip geçmek arzusunu uyandırıyor ve denize hasretimi artırıyordu. Açık Deniz bu gibi mecburiyetlerden masun olan hürriyetin mavi vatan olarak gözlerimde tütüyordu.
"Oysa zavallı kadının patlıcanlı kebabı sevdiğini söylediği denizcinin kendisi çoktan balıklara yem, vardiyapruva ışığı ise yıldız değil belki de bin kulaç dipte deniz böceklerine yuva olmuştur. Fakat elverir ki benim de böyle bir bekleyenim olsun, boğulmaya bin kere razıyım "derdi
-Captain, gözleriniz kıpkırmızı! Yoksa ağladınız mı? -Neden ağlayayım, Madam? -A, siz hiç ağlamaz mısınız? -Hayır, asla alışık değilim. -Hayatta ne kadar büyük bir zevkten mahrumsunuz! Ağlamak, ağlamak bu tatlı bir şey... Bu, yağmurun bir yaz günü kuru ve kızgın bir toprak üzerine yağışı gibi bir şey...
Reklam
Öyle bir sükûta daldılar ki, düşündüklerimi işitecekler diye korktum.
İnsanlarda saadetten ziyade felaketi daha kolay, hiçten bir işaretten bile anlayıverme kabiliyeti vardır, sevinilecek şeyi teyide muhtaç buluruz da fenaya hemen inanırız, tafsilata lüzum görmeyiz
Zira her büyük hastalıktan kalkanlar, ölümden kurtulanlar gibi onda da şimdi hayata bir hırsla bağlamış, yaşamaya bir can atış vardı.
Anlaşılmaz bir istek. Biz erkekler, hiç sanmam ki bunu anlayabilelim...
Sayfa 263 - Bilgi yayıneviKitabı okudu
Hepimiz büyüyor, şekil değiştiriyor, düzeltilmesi gereken zaaflarımızı keşfediyoruz, hep en iyi çözümü bulamıyor olabiliriz ama her şeye rağmen yolumuza devam ediyor, dik durmaya çalışıyor, duvarların, kapıların ya da pencerelerin değil, mekanın boşluğunun şerefine yapıyoruz bunu ;boşluğu sevip sayıyor, değerli ve önemli görüyoruz.
Yetenekli insanlarımızın çoğu gibi onun da hayatının trajik bir ölümle noktalandığını belirtmeye gerek var mı, bilmiyorum. Hizmetlerinin bedelini bıçaklanarak ödedi büyük vezir.
Reklam
bütün bu yaşamak gürültüleri içinde ruhun vazifesi o kadar azalıyor ki.