Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.7
Afife
Afife
@Kitabenkatibin
Medeniyet Tasavvuru Yolculuğu
instagram.com/kitabenkatibin/...
Öğretmen
Lisans
İstanbul/Üsküdar
642 okur puanı
Ağustos 2017 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitaplar
Okuma Hedefleri
Aile Mutluluğu Tolstoy'un erken dönem ve otobiyografik özellik taşıyan eserlerinden biridir. Yaş farkına rağmen yapılan bir evlilik ve bu evliliğin meydana getirdiği zorluklar anlatılmaktadır. Yaş farkı, kuşaklar arası kafa yapısının karı koca arasında ne türden sıkıntılar teşkil ettiğini dört mevsim üzerinden karakterlerimizin ruh hali ile tasvirlendirilmiş. Kitabı okuyanların geneli betimlemelerin çokluğundan şikayetçi olsa da bence hikayenin ana hatları bu betimlemelerdir. Konusu bakımından minik bir Anna Karenina olsa da Aile Mutluluğu da kendi içinde bambaşka güzellikler içeren bir kitap. Eşler arası uyum, saygı, sadakat, vefakarlık ve fedakarlık değerlerini pek yerinde işlemiş Ahlakçı Yazarımız Tolstoy
Kitap incelemesi değil de hissiyat incelemesi olacak biraz.
Uzun süre ne yazacağımı düşündüm. Nasıl anlatabilirim bendeki hissiyatı.. Daha Kuyucaklı Yusuf'a başlamadan kitabı elime aldığımda içime bir hüzün çöktü. Ne konusunu biliyordum kitabın ne de sonunu. Sabahattin Ali böyle sanırım, hangi kitabına başlayacak olsam kederlenecek oluyorum. Şüphesiz yazarın gamlı hayatı eserlerine sirayet etmiş.
Ah Kuyucaklı Yusuf.. Nasıl yiğit, nasıl Anadolu delikanlısı..
Neden bu kadar geciktirdim okumak için inanın bilmiyorum.
Bir solukta okunan eser fakat bazı yerler var ki gözlerim bir zaman boyunca o satırlar üzerinde sabit kalıyor.
•"Kendini halinden şikayet etmeye alıştırma!"
•"Hiç geçmeyen, hiç unutulmayan şeyler de var, beyefendi!
Ölünceye kadar insanın sırtından atamayacağı şeyler de var..."
Bu romantik, naif yapıtı okumayan kalmasın
Robinson Crusoe sömürgecilik tarihinin henüz bireysel çapta gerçekleştiği dönemleri sanki yüzyıl sonrasını görmüşçesine anlatan macera romanı.. 1600lü yılların İngilteresi'nde doğan Robinson'un ıssız bir adaya düşmesi ve ardından gelişen olayları konu ediniyor. Hadiselerden çok verilmek istenen mesajlar "Robinson Crusoe"un öyle basit bir kitap olmadığını ortaya koyuyor. Köle ticaretinin çıplak yüzü, misyonerlik faaliyetleri, Robinson'un adayı hükmü altına alma çabası, adadan ayrılırken yeni sakinlerine pay edip tapusunu elinde tutması ile Batı sömürgecilik tarihinin erken dönemde ortaya konan ürününü okuyorsunuz aslında. Sömürgeciliğin mantığını anlamk istiyorsanız Robinson Crusoe'u okuyabilirsiniz.
Kitap üzerine ön okumalar yaptığım tüm yazılarda gözüme çarpan Hayy b. Yakzan ile Robinson Crusoe mukayesesi oldu. (Hayy
bin Yakzan'ın müellifi İbn Tufeyl, ilham kaynağı olduğu Daniel Defoe'den 500 yıl önce yaşamıştır.) İki eser arasındaki doğu-batı farkını iyice kavramak için yakın zaman içerisinde Hayy b. Yakzan'ı okumayı planlıyorum.
Son olarak Prof. Dr. Mustafa Özel hocanın cümlesi ile sözümü sonlandırıyorum. "Hiçbir tarih ve toplumbilim kitabı, 19-20.yy Batı sömürgeciliğini, 18.yy başlarında yazılmış bu romandan daha çarpıcı ve daha doğru resmedebilmiş değildir!"
Okur Takip Önerileri
"Hesaba çekilmeden evvel kendi nefsinizi hesaba çekin." kitabın son cümlesine bu hadis eklense zannederim ki pek yerinde bir hareket olurdu. Zira kitabı tamamlayan ve bittikten sonra tek cümle ile bana açıklar mısın diye soranlara en güzel cevap olurdu bu.
İbrahim Efendi Konağı, hakikatte yaşanmış cemiyet içerisindeki bir aile ve onların nezdinde Osmanlı Devleti'nin son dönemini ve çöküşünü anlatan romanımsı tatta edebi bir şölen. Neden edebi şölen? Kelimelerin hakkını veren bir kalem sahibinin eserinden bahsediyorum. Sâmiha Ayverdi Hanımefendi'nin genel itibariyle eserlerini okuduğumuzda olaydan/hikayeden çok anlatiım biçiminin bizi büyülediğini görüyoruz. Evet hikaye de mühim fakat onu anlamlandıran, bütünleştiren ve yapıt yapan ise üsluptur.
Cihana hâkim olmuş Osmanlı Devleti'nin çökmesinin temelinde yatan zaaflıklar; en başta ahlâki çöküntü, dinden uzaklaşma, toplumun yozlaşması, kültürel emperyalizm ve daha bir çok sebep.
Kitapta bu zaaflıklar İbrahim Efendi Konağı etrafında şekillenmiş. 6 asırlık koca imparatorluğun son döneminin minik bir panaroması.
Osmanlılı paşa ailesinin haremlik-selamlık konak hayatı
Bir çoğu unutulmuş ve unutulmaya yüz tutmuş ananelerimiz
Osmanlı'da Ramazanlar ve bayramlar
Osmanlı'daki sosyal ve kültürel yaşantılar, aile yapısı..
Vakti gelince tekrar okumayı planlıyorum. Yazarımızla daha önce tanışmadıysanız İbrahim Efendi Konağı eseri; bilgi birikimi, usta yazarlığı açısından en önce okunması gereken eserlerden birisidir
Genel itibariyle yurtdışı gezileri, izlenimleri ve yabancı memleketlerdeki İslam algısı, müslümanların yaşayışı ve yurtdışından Türkiye müslümanlarına bakış anlatılıyor. Bu eser bilhassa 1990lı dönemlerin müslümanlarına değinmesi ile 2019 yılına kadar ki İslami yaşantıyı sorgulamamıza imkan veriyor.
İhsan Süreyya Sırma Hoca'nın kalemi ile tanışmak isterseniz bu eser ideal
Victoria Dönemi Edebiyatının İngiliz Edebiyatı kapsamında bende ayrı bir yeri vardır. Sonraki döneme nazaran daha ilgi çekici, doğal ve belki de muhafazakar bir edebiyat anlayışı olması başlıca sebeplerdendir. Eserlerini severek okuduğum Bram Stoker, Jane Austen, Charles Dickens ve W.Collins yapıtlarını bu yüzyılda ortaya koymuşlardır.
Gotik Edebiyatın meşhurları arasında kabul gören Dracula, bayağı korku dolu, bir o kadar sürükleyici, farklı karakterlerin günceleri ve mektuplarından oluşan sıradışı bir roman. Korku-merak-gerilim üçlüsünün tüm eser boyunca hissettirilmesi kitapla ilgiyi hiç koparttırmadı diyebilirim. Özellikle esrarengiz ve sırlarla dolu ilk kısım ve kurgunun günceler üzerinden temellendirilmesi favori kitabım Beyazlı Kadını hatırlattı bana.
Tahsin Yücel'i Peygamberin Son Beş Günü, Gökdelen ve Kumru ile Kumru romanları ile tanıdım. Halbuki yazarımızın eleştirileri ve makaleleri de en az yukarıda bahsettiğim eserleri kadar değerli. "Yazın, Gene Yazın" yoğun bilgi birikimi ile donatılmış; Yazın, Yazar ve Yazın ve Biz isimli üç başlıktan oluşan denemeler bütünüdür.
Tahsin Yücel, okuma sürecinde devamlı okuru sorgulatır, merak ettirir ve incelemeye sevkettirir. Bilhassa ilk bölümü devamlı bir araştırma çabaları ile okudum. Balzac'tan misaller vermesi ve neredeyse her denemede ondan bahsetmesi Cemil Meriç'i ve Jurnal'ini hatırlattı bana. Fikri anlamda başka kulvarlarda olsalar da ikisinin de ortak paydası sanıyorum Balzac..
Aslında bana Balzac'ı sevdiren de Cemil Meriç'tir. Goriot Baba, Evde Kalmış Kız ve Vadideki Zambak eserlerini severek okumam bunun bir neticesidir.
Velhâsıl şunları söyleyip yazıma son vermek istiyorum. Edebiyatla uğraşanların, yazarların, okurların okuyup istifade edebileceği bir eser.
"Bana bir önyargı verin, dünyayı yerinden oynatayım." Marquez'in Kırmızı Pazartesi'sinde geçen bu söz sanırım Kirpinin Zarafetini anlatıyor. Zira kitabı ilk gördüğümde bestseller olması çekingen bir yaklaşım sergilememe sebep olmuştu.
.
Felsefe, sanat, edebiyat, klasik müzik ve uzak doğuya dair bilgileri başkahramanlarımız Paris'in elit bir apartmanında kapıcı Madam Michel ve o binada yaşayan entellektüel bir ailenin 12 yaşındaki kızı Palomanın kendi ağızlarından okuyoruz. Dışarıdan kapıcı parçası ve cahil olarak görülen Madam Michel kirpi, münevver fikirleri ise zarafetini yansıtıyor..
Önyargılarımızı yıkabilecek bir kitaptan bahsediyorum. Hayata farklı bir pencereden bakmamıza olanak sağlayacak güzellikteki bu eserin okurlarına elbette katkısı olacaktır. Okuma sürecinde sürekli bir araştırma halindeydim. Yazar bilgi birikimini fazlasıyla eserinde hissettirmiş.
Emile Zola ile tanıştığım kitap Germinal, yeraltında filizlenen tohum demek. Bu kavram maden işçilerine bir atıf.. Zola'nın natürilist dünyasını keşfe çıkarıyor kitap. Ama öyle böyle değil.. Hissetmekten öte bayağı bayağı yaşıyoruz olayları.. Maden işçilerinin açlıklarını, uykusuzluklarını, yorgunluklarını, sefaletleri ni ve hayattan bıkmışlıklarını.. Bunu bir Gazap Üzümlerini okurken yaşadığımı hatırlıyorum. 19.yyda Avrupa'nın göbeğinde yaşanan bu sefaleti Jack London'ın Uçurum İnsanları isimli kitabında; Birleşik Krallık, Güneşin Batmadığı İmparatorluk'un başkenti İngiltere'nin Doğu Yakası'nda tarihin karanlık dehlizlerine gömülmüş acı gerçeklerle ne kadar benzer olduğunu okudukça farkettim..
Peygamberler Tarihi İslami İlimler alanında Tefsirden sonra en fazla alakadar olduğum ikinci ilimdir. Bu zamana kadar farklı kaynaklardan konu ile alakalı birçok okuma yapmıştım. Hiç şüphesiz ki her birinden öğrendiğim çok şey oldu. İhsan Süreyya Sırma Hocanın Peygamberler Tarihi kitabında da ilk defa duyduğum ve kendime kattığım çok bilgi oldu.
Sade ve anlaşılır üslupla kaleme alınan eser Kur'an-ı Kerim ayetleriyle destekleniyor. Dipnotlarda bahsi geçen peygamberin Kitab-ı Mukaddes'te yer alan ayetler ile de mukayese yapılıyor. Peygamberlerin muhatabı olduğu kavimlerin zaafları ve yanlışlarını günümüzle bağdaştıran İhsan Hocamız ümmete pek çok mesaj veriyor.
Siirt'in Pervari ilçesinin mütevazı bir köyünde dünyaya gelen Türkiye'nin ve dünyanın İslam Tarihi alanında mühim isimlerinden biri olan İhsan Süreyya Sırma Hoca'nın hayatını tüm yönleri ile kendi ağzından cümlelerle okuyoruz bu kitapta. Öğrencisi Prof.Dr. Adnan Demircan Hocamızın kendisi ile yaptığı söyleşisi İhsan Hoca'yı tanıyan, eserlerini okuyan ve tanımak isteyenler için çok güzel bir vesile aracı.. Pervari'den Paris'e uzanan bazen zorlu, yoğun tempolu, pek maceralı hayat hikayesi ile renkli kişiliği ve bol altı çizilmeli bu rehber kitap okuyucuyu sıkmak şöyle dursun elinden bıraktırmıyor. Planladığımdan çok daha kısa sürede bitirdiğim bu nadide eserin kendimde bulduğum bir çok yönü oldu. Örnek aldığım şahsiyeti ile İhsan Süreyya Sırma hocamın hayatını okurken bir İHSAN SÜREYYA SIRMA kolay yetişmiyor dedirttirdi bana. Zira inandığı değerlerle adım attığı eğitim hayatının zirvesine ulaşınca dahi aynı değerlerin kendisinde akis bulduğunun farkında varmak pek zor olmuyor.. Yazdıklarım kitabı anlatmak değil bende bıraktığı intibadır
İhsan Süreyya Sırma Kitabı Pervari'den Paris'eİhsan Süreyya Sırma · Beyan Yayınları · 2018131 okunma
Bazı kitaplar vardır daha baştayken hikayenin iskeletini kafanızda kurgularsınız. Bazı kitaplar vardır ters köşe üstüne ters köşe yapar da nefesinizi tutup okursunuz. Bazı kitaplar da vardır acaba bu olay nereye bağlanacak bu işin sonu ne olacak? Tahmin yaparsınız, zihninizde bir şema oluşturursunuz fakat tutmaz sadece bu sebep bile sizi o kitabı okumaya teşvik eder..
Kısa bir süre önce bitirdiğim Mühürlü Zarf tam da bahsettiğim üçüncü şıkta ele alınması gereken bir kitap. Birbirleriyle alakasız görünen hikayelerin birleşme noktasının aslında hepsinin belkemiği olduğunu şaşkınlıkla anlıyorsunuz kitabın sonunda.
Yazarın okuduğum ilk kitabı bende diğer kitapları için beklentiyi yükseltti. Zira bu kadar iyi tasvirler olacağını tahmin edememiştim. Ustaca kurgulanan olay örgüsü kitabı elinizden bıraktırmıyor. Şu bölümü bitireyim de öyle derse oturayım dedim kafamı kaldırdığımda kitabın bittiğini farketmiştim ( Final zamanı denendi ve kanıtlandı:))
Tarihte kısa bir yolculuğa çıkılan ve üç dönemin resmedildiği bu eser ilk bakışta karışık gibi görünse de okudukça ve ilerledikçe yazarımız olayları nasıl ustaca ele alıp kağıda dökmüş helal olsun dememe vesile oldu .
Son Osmanlı Hanımefendilerinden Sâmiha Ayverdi edebiyatımızın kilometre taşlarından birisidir. Her ne kadar günümüzde pek tanınmasa da Osmanlı Türkçesi alakadarlarının ve eserdeki her bir kelimenin tınısının edebi hazzına erişmek isteyenlerin her dönemde okumaktan imtina etmeyeceği nadide bir şahsiyetlerdendir.
Külliyatını tamamlamak istediğim ender yazarlardandır Sâmiha Ayverdi. Lise yıllarında İbrahim Efendi Konağı ile başladığım okuma serüveni; Kölelikten Efendiliğe, İnsan ve Şeytan, Mabette Bir Gece ve nihayetinde Hancı ile devam ediyor. Farklı edebi üslup arayışındakilere tavsiye olsun
Ramazan Ayı münasebetiyle okuduğum Samanyolunda Ziyafet bu seneki Ramazan'ı benim için bir başka atmosferde idrak etmemi sağladı. Farklı maneviyat iklimine yelken açmama vesike oldu. Yeni bir soluk yeni bir anlayış ile Ramazanı yaşamaya çalıştım. Sezai Karakoç'un ömrü boyunca geçirdiği ramazanları döneminin ruh haliyle kaleme almış. Oruç Yazılarını bir kitapta toplayıp biz okurlarına sunarak Ramazan Edebiyatı'na çok büyük katkı sağlamıştır.
Allah izin verdiği sürece her Ramazan okuma listemin ilk sırasında yer alacaktır Oruç Yazıları
Belçika'nın Ostende şehrinden İstanbul'a uzanan bir tren yolculuğu ile başlıyor hikaye. Her istasyonda farklı kimlikte insanların trene binmesi ile olay örgüsü şekilleniyor. Yazarın seçtiği karakter tipleri hikayeye odaklanma açısından ilgi çekici. Yahudi, komünist devrimci (karakterin hikayesini okudukça Tahsin Yücel hatırıma geldi.), hem hırsız hem katil bir kişilik, farklı cinsel yönelimi olan gazeteci alkolik kadın ve revü kızı.. .
.
Tren yolculuğunu dünya hayatına benzettim. Dünya bir yolculuktur neticede. Farklı insanlarla bir arada bulunma ve yaşanılanlara katlanma serüvenidir aslında. .
