Selamlar kitap dostlarım
Uzun zamandır alıntılarını görüp okumak istediğim bir kitaptı Milena’ya Mektuplar. Milena’nın Kafka ile yazışırken evli olduğunu öğrenince çok şaşırmıştım. Kendi kendime ‘Ön yargılı olma Nihal, önemli olan okuduğun edebi eser.’ dedim. Altını çizdiğim çok güzel cümleler var lakin ben genel olarak kitabı sevemedim. Nedenlerimden bahsedeceğim ama umarım linç yemem.
Bazı insanlar aşka âşıktır. Önemli olan yaşadığı aşkı dağlara taşlara haykırmak, âşık olmanın getirdiği heyecan, hafif sarhoşluk ve deli cesaretidir. Bence Kafka böyle biri. Âşık olmanın onda yaşattığı hisler Milena’yı sevmenin bir adım önündeydi. Bu dediklerim tamamen benim hissettiklerim. Eminim ki tam tersini düşünenler de vardır. Özellikle ilk başlarda Milena’nın cevaplarını okuyamamak beni biraz eksik hissettirdi. Böyle hissetmemin bir nedeni sanki Kafka Milena’yı bu aşka zorluyormuş gibi hissetmemdi. ‘Bak sana karşı ilgi duyuyorum, seni önemsiyorum senin de bana karşı hislerin var.’ düşüncelerinden hareketle yazılmış gibiydi mektuplar.
Evli olan Milena’ya Kafka’nın birkaç kez ‘bana sadık olmanı bekliyorum’ demesi beni biraz düşündürttü. Sadakat böyle bir şey değil bence. Kaldı ki bu aşkın güzelliğinin bana geçmemesinin bir sebebi kendimi sürekli aldatılan konumunda düşünmemdi sanırım. Bir tarafta aşkımdan zarar gören, incinen, bir zamanlar sevdiğim biri varsa eğer bence aşk mutluluk getirmez.
Ben okurken büyük bir aşktan geriye kalan mektupları okumanın verdiği heyecan ve mutlulukla okuyamadım ama okuyacak olanlara keyifli okumalar.
instagram.com/p/B0OnOgGJXVk/?...
Kitap altı bölümden oluşuyor. Toplum tarafından kabul görmemenin tesellisi (Sokrates), yeterince paraya sahip olmamanın tesellisi (Epikuros), düş kırıklığı yaşamanın tesellisi Seneca), kendini yetersiz hissetmenin tesellisi (Montaigne), kırık bir kalbin tesellisi (Schopenhauer), zorluklar yaşamanın tesellisi (Nietzche).
Hepsi birbirinden güzel bölümlerdi ama içlerinden bir tanesinin fikirlerine ısınamadım. Sevgili Schopenhaur. Okurken biraz sinirlerimi zıplattı. Bence kalbinin kırılmasının suçunu biraz kendinde aramalıymış. Hep kadınları suçlayarak nereye varılır ki? Kırık bir kalbin tesellisi bölümü pek sevmememde yazarın da rolü var. Sanki Vikipedi’den filozofun hayatını araştırıp kesip biçip kitaba koymuş gibiydi. Okuma tempomu düşürdü bu bölüm. Ama diğer bölümler şahane olmuş. Felsefe ile ilgili bu kadar rahat bir okuma yapacağımı beklemiyordum. Filozofların hayatlarını anlatırken çeşitli sorunlara değinilmesi, filozofların sözlerinin ayrı punto ile yazılıp konuyla bağdaştırılması çok başarılı olmuş. Kitaptaki görseller de çok yerinde kullanılmıştı.
Altını çizmeden duramadığım, okurken belgesel izliyormuş ya da bir arkadaşımla sohbet ediyormuş gibi olduğum bir okuma oldu. Filozofların hayatlarını da öğrenmiş oldum o ayrı güzel nokta.
Keyifli, felsefeli günler herkese ️
instagram.com/p/BxNevJTJdpZ/?...
Felsefe için bir kitap tavsiye etmeyi düşünüyordum. Kitabın adı: Felsefenin Kısa Tarihi. Bu kitabı beğeneceğinizi düşünüyorum. Filozoflar hakkında kısa hikayeler ve bilgiler bulunmakta. Bence keyifli bir kitap. İyi okumalar.