Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Kutluhan Sarı

Kutluhan Sarı
@Kutluhan_S
Anlatılan senin hikayendir...
7 okur puanı
Mayıs 2021 tarihinde katıldı
Sabitlenmiş gönderi
Toprak ve su insanlar arasında eşit olarak paylaşılsa, bir de kendi toprağımızdan kendi buğdayımızı biçsek eşsiz mutluluklara kavuşacağız gülüm.
Reklam
250 syf.
·
Puan vermedi
·
100 günde okudu
Arkadaş
ArkadaşMaksim Gorki
7.6/10 · 2.505 okunma
Ve bu dünyada, bu zulüm senin sayende. Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak kabahat senin, - demeğe de dilim varmıyor ama - kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Hayatı anlamadan geçip gidiyoruz. Olgunlaşmak kalbin daha hassas, kanın daha sıcak , zekânın daha işlek , ruhun daha huzurlu olması demek. İçlerinde böyle bir canlılık, böyledir. Bütün diğer hükümdarlıklar bu saltanatın maddîleşmesi, fakirleşmesidir: Bir nevi tiyatro krallığı. Gerçek hükümdarlar ebediyen hükümrandırlar. Hazineleri yağma edildikçe zenginleşirler. Meclisten tahıl için kanunlar geçirdiniz. Şimdi başka bir tahıl söz konusu. Daha nefis, daha besleyici bir ekmek sağlayacak, bir tahıl: Susam. Bu susam, kapıları açan büyü. Harami mağaralarının kapılarını değil, hükümdar hazinelerinin kapılarını : Kitap.
Sayfa 112Kitabı okudu
" Zavallı annem vücudunu, bütün millet için amaç olan İzmir'in kutsal topraklarına bırakmış bulunuyor. Burada yatan annem, zulmün, baskının ve bütün milleti felaket uçurumuna götüren keyfi bir yönetimin kurbanı olmuştur. ...Mütareke zamanında Anadolu'ya geçtiğim vakit, annemi ıstıraplı bir halde İstanbul'da bırakmak zorunda kalmıştım. Yanımda kendisinin beraberime verdiği biri vardı. Onu Erzurum'dan İstanbul'a gönderdiğim zaman, annem bu adamın yalnız olarak geldiğini öğrenince, benim için halife ve padişah tarafından verilmiş olan idam kararının yerine getirildiğini sanmış ve kendisine inme inmiş. Annem, üç buçuk yıl, bütün gece ve gündüzleri gözyaşları içinde geçirdi. Bu gözyaşları ona gözlerini kaybettirdi. En sonra pek yakın zamanlarda onu İstanbul'dan kurtarabildim, ona kavuşabildim ki, o artık manen ölmüş, yalnız maddeten yaşıyordu. Annemin kaybına şüphesiz çok üzülüyorum. Fakat bu üzüntümü gideren ve beni avutan bir nokta vardır ki, o da anamız vatanı mahveden, çökerten yönetimin artık bir daha gelmemek üzere yok edilmiş olmasıdır. ... Annemin mezarı önünde ve Tanrı'nın huzurunda ant içiyorum, milletin bu kadar kan dökerek kazanmış olduğu egemenliğin korunması ve savunması için gerekirse annemin yanına gitmekten asla çekinmeyeceğim."
Sayfa 433Kitabı okudu
Reklam
Sonunda, onun yanına gitti. Gözleri parlıyordu. Ellerini kızın omuzlarına koydu ve bu korkak yüze baktı. Dudakları titriyor, Gözleri ateş saçıyordu. Birden, yere diz çöktü ve Sonia'nın küçük ayaklarını öpmeye başladı. Sonia, onu deli sanmıştı. Geriledi. Gerçekten de o anda deliye benziyordu. " Bana ne yapıyorsunuz ?" dedi. Raskolnikov, ayağa kalkarak: " Senin önünde eğilmedim. İnsanlığın çektiği acıların önünde eğildim." dedi, sert bir sesle. Pencerenin yanına gitti. Bir dakika sonra, tekrar ona döndü. Rengi sararmıştı: " Biraz önce, saygısız bir adama, senin parmağın kadar olamayacağını söyledim ve kız kardeşimi senin yanında oturtarak onurlandırdığımı ekledim." Sonia, korkuyla : " Bari, onun yanında söylemeseydiniz. Benimle oturmak bir onur mu ? Ben, onursuzum... Ne diye söylediniz sanki bunu?" dedi. " Bunları onursuz ve günâhkar olduğun için değil, acı çeken bir insan olduğun için söyledim. Çok günahkâr olduğun, kesin... En büyük günahın da, bir hiç uğruna kendini yok etmendir. Bu kadar nefret ettiğin bir pisliğin içinde yaşaman, korkunç değil mi ? Böyle yaparak kimseye yardım etmediğini, benim kadar sende biliyorsun. Anlatsana, nasıl böyle iğrenç bir hayat sürebiliyorsun? Kendini nehre atıp kurtulmak sürdürmekten çok daha iyi !" Bu söz, Sonia'yı şaşırtmıştı. Raskolnikov'un gözlerinin içine bakarak : " Ya onlar ne olacak?" dedi.
Sayfa 214Kitabı okudu
Ben hiçbir umudu kalmayan bir adamım. İşte o kadar. Belki biraz duygulu ve iyi kalpli, belki de biraz bilgili bir adam ama artık bu dönem geçti. Oysa siz, benim gibi değilsiniz. Hayat sizi bekliyor. Yine de belli olmaz. Belki sizin hayatınız sigara dumanları içinde içinde geçecek ve bir işe yaramayacak. Boş verin, o kokmuşların sizi aralarına almayacaklarına niye üzülüyorsunuz? Sıkıntı çekseniz ne olacak ? Uzun zaman kimsenin yüzünü görmeseniz ne olacak ? Her şeye zaman değil, siz kendiniz karar vereceksiniz. Güneş olursanız, sizi görmeyen kalmaz. Güneş, her şeyden önce güneş olmalıdır. Ne diye gülümsüyorsunuz yine ? Schiller'lik edişime mi ? Eminim ki, size dost görünerek sizi kandırmaya çalıştığımı sanıyorsunuz. Eh, belki de öyledir. Belki de sözlerime inanmamanız, daha doğru. Belki de hiçbir şeye inanmamalısınız. Ama şunu eklememe izin verin, nasıl bir adam olduğuma karar vermek fırsatını bulacaksınız.
Sayfa 320Kitabı okudu
Ama hepimiz biliyoruz : Hayallerimiz beynimizdeki kafeslerinde havasızlıktan ölürken hâlâ sağlıklı yaşam haberlerini okuyoruz. Kendimizi öldürmek hürriyeti kendimize bırakılmış, kendimizi öldürmek dokuz-on şiddetinde hayal kırıklığı depremi, zihnimizde kat kat betonlar üst üste çökmüş, sağlıklı yaşam hangisi sebzeler- meyveler-vitaminler mi kendimizi aldattığımız sözler mi ? Umutsuzluk, çaresizlik içinde ölen kanser hastası " Öldü kurtuldu" diyor sevenleri, kurtulan kim, ölen kim, ölümü kurtuluş yapan kim ? Yoksa kendimizi aldattığımız sözlerin sonuna mı geldik ?
Sayfa 252 - Pankuş YayınlarıKitabı okudu
- İnsanlığın büyük kavgası ezen-ezilen kavgası değil, büyük kavga doğayla söz arasındadır. Bir gün doğa gibi dürüstçe konuşabilmeyi -yazabilmeyi başarırsak, insanlık işte o zaman yoluna girer. İnsanlar hiç mi yalan söylememeli. Sadece yağmur yağarken sağanak yağmurlar altında yalan söyleyebilirsiniz.
Sayfa 199 - Pankuş Yayınları.Kitabı okudu
- Başını kaldır Tolgunay. Bırakıverme kendini. - Peki, Başımı eğmemeye çalışacağım. Zaten başka ne yapabilirim ? O günleri hatırlıyor musun ey sevgili Toprak Ana ? - Hatırlıyorum Tolgunay. Ben hiçbir şeyi unutmam, Dünya kurulduğundan bu yana akıp giden bütün yüzyılların izleri benim içimde. Senin hayatın da ben de Tolgunay, benim yüreğimde... Konuş, dinliyorum seni. Bugün senin günün.
Reklam
Biraz sonra Raskolnikov acı içinde bağırdı : " Ne diye söyledim ? İşte şimdi, benden bir açıklama bekliyorsun. Bunu görüyorum. Ama sana ne söyleyebilirim ? Hiçbir şey anlamayacak, yalnız acı çekeceksin. Yine ağlayıp bana sarılıyor musun ? Niye yapıyorsun, bunu ? Kendi yükümü çekemeyip onu bir başkasının omuzlarına atmaya geldiğim için mi ? Sen acı çekeceksin, ben de şımarık çocuklar gibi tatmin olacağım ! Bu kadar kötü yürekli bir adamı sevebilir misin ?
Sayfa 284Kitabı okudu
Bıçkılanmış dal gibi ayrı düştüğüm, Ömrümün sebebi, ustam, sevgilim, Yaran derine gitmiş, Fitil tutmaz, bilirim. Ama hesap dağlarladır, Umut, dağlarla. Düşün, uzay çağında bir ayağımız, Ham çarık, kıl çorapta olsa da biri Düşün, olasılık, atom fiziği Ve bizi biz eden amansız sevda, Atıp bir kıyıya iki zamanı Yarının çocukları, gülleri için Herbirinin ayvatüyü, çilleri için, Koymuş postasını, Görmüş restini. He canım, Sen getir üstünü.
" Peki şimdi ne olacak? " diye sordu Gregor kendi kendine ve karanlıkta etrafına bakındı. Çok geçmeden artık hiç hareket edemediğine fark etti. Buna şaşmadı, daha çok şimdiye kadar bu zayıf bacaklarıyla hareket edebilmesi şaşırtıcıydı. Üstelik şimdi kendisini her zamankinden daha rahat hissediyordu. Gerçi bütün bedeni ağrıyordu, ancak bu ağrılar gittikçe azalıyormuş ve sonunda tamamen geçecekmiş gibiydi. Sırtındaki çürümüş elmayı ve yumuşak tozlarla kaplanmış iltihaplı çevresini neredeyse artık hissetmiyordu bile. Ailesini düşündüğünde içi sevgiyle doluyor ve duygulanıyordu. Kız kardeşinden daha da kararlı bir şekilde, yok olması gerektiğine inanıyordu. Kulenin saati sabahın üçünü vuruncaya kadar böyle boş ve huzur içinde düşüncelerle geçirdi zamanını. Pencereden ortalığın agarmaya başladığını da gördü. Derken başı kendiliğinden düştü ve burun deliklerinden son nefesini verdi.
Sayfa 69
Ve bana tek bir şey söylemek düştü: Çocuk ruhunun bağdaşmadığı çirkinliği ittin elinin tersiyle. Bu benim tesellimdir. Sen, bir defa parlayıp sönen Yıldırım gibi yaşadın. Yıldırımları gökler doğurur. Göklerinse ölmezliği var. Bu da benim tesellimdir. Her çekirdekte yeni bir hayat oluşumu vardır. Çocuk vicdanı ise, insanlarda gelişen yeni bir hayatın belirtisidir. Bu da tesellimdir. Ve bu yeryüzünde bizi ne beklerse beklesin, insanlar doğup öldükçe, doğruluk ölmeyecektir. Senden ayrılırken, kendi sözlerini tekrarlıyorum yavrum: " Merhaba beyaz gemi, benim gelen ! "
Sayfa 144
53 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.