Eğer kırdıysak sizi
Durup bir düşünün
O zaman affedersiniz
Siz de uyukladınız burada
Hayaller çıktığında ortaya
Belki kötü ve anlamsızdı konu
Düşten başka bir şey değildi
Lütfen sitem etmeyin
Eğer hoş görürseniz
Telafi ederiz
Ben dürüst Puck
Hiçbir şey hak etmemiş bile olsak
Sivri dilli olmayın
Size minnet duyarız
Puck yalancı derseniz
Size iyi geceler dileriz
Ellerinizi verin bana, dost olalım sizinle
Robin de iyilikler diler hepinize
Bir alıntı ile başlamak istiyorum "vakit varken tomurcukları topla. Zaman hâlâ uçup gidiyor ve bugün gülümseyen bu çiçek, yarın ölüyor olabilir." Peki bizim tomurcukları toplama vaktimiz gelmedi mi?
Hayatımız cevabını bilmemize rağmen söylemekten korktuğumuz sorulardan mı ibaretti bilmiyorum Neil, Ama ilk defa bu kadar üzgün, kızgın ve
Adayı görmek için adayı terketmen gerekir diyorum, kendimizden kurtulamadığımız sürece kendimizi göremeyiz diyorum, Kendimizden kaçamadığımız sürece, demek istiyorsun.
Sayfa 35 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Etrafımızdaki insanlar o kadar beklenti içerisindeler ki hiç durup sorduk mu? Ben Kimim? Ne istiyorum? Ne yapıyorum?
Önce bir durup düşünme ihtiyacı hissediyorum her zaman. Çünkü farkındayım ki, bu sorular çok basit ve anlaşılabilir olsa da cevaplar düşündükçe derinleşiyor ve sonuçları ise çok sarsıcı olabiliyor.
Bir gün denizle hiçbir bağı olmayan bir adam, kralın yanına gelir ve ondan bilinmeyen adaları bulmak için bir tekne ister. Tüm bu süreçte olabildiğince kararlı olan bu adam sonunda bir tekne alır. Ve kralın hizmetçisi ise aldığı ani bir karar ile iş değiştirmek istemesiyle olaylar başlar. Kendi tayfasını kurmak için yola çıkan adam aldığı cevaplar karşısında asla umutsuzluğa kapılmamıştır. Etrafındaki herkes hatta denizciler bile “Bilinmeyen ada kalmadı artık.” cevabını verse bile vazgeçmeyen bir adamı okuyoruz.
Aslında kitap içerisinde bir çok metafor bulunsa da Hayatın bizlere açmış olduğu kapılar ve bizim tercihlerimizin birer sonucunu görüyoruz. Etrafımızdaki insanlar kendiler yapmayı tercih etmediği durumları bizlerinde yapamayacağını imkânsız olarak göstererek umutsuzluğa sürüklüyorlar.
Bize bilinmeyen adalar olmadığını söyleyenlere inat umudunu kaybetmeyen o kişi olarak bilinmeyen adalar bulmalıyız. Keyifli okumalar dilerim.
Küçük Prens:
“İnsanlar hızlı trenlere biniyorlar ama ne aradıklarını bildikleri yok. Koşuyor, heyecanlanıyor, dönüp duruyorlar,” dedi.
Sonra ekledi:
“Bunca çabaya değse bari...”
Biz yetişkinler düşünmemek için unuturuz, erteleriz ya da direnmeyip vazgeçeriz. Daha sonra ise yeniden başlamak adına girişimlerde bulunuruz. Fakat bazı şeyler için geç kalınmıştır artık. Çünkü zamanında her şeyi kaçırmışızdır.
İçimizdeki o çocuk ne kadar meraklı olursa olsun hep amaçsız ve anlamsız bir yetişkin tarafından yargılanmıştır. Çünkü yetişkinlere göre düzenin parçası olmayı reddedenleri ciddiye almayan bir oyunun içerisine almışlardır.
Küçük prens kendini tanımak amacıyla yaptığı bu sisli yolculukta ne kadar yorgun olduğunu fark ediyor. Gittiği her gezegende bir insan vardır ve o insanı tanımak için birçok soru soruyor cevabını almadan konuyu kapatmıyordu. Bazen gittiği gezegenlerde içindeki yalnız, anlamsız ve başkalarının sınırları tarafından çizilmiş bir gerçekle yüzleşiyordu.
İncelememi bir alıntı ile bitirmek istiyorum.
“Sayıları toplamaktan başka bir şey yapmamış hayatında. Yine de bütün gün senin gibi ‘Önemli bir adamım ben! Ciddi bir adamım! Der dururdu. Gururundan yanına varılmazdı. Ama adam değil mantarın tekiydi.” Derdi Küçük Prens.
Benim de size söylemek istediğim bir şey var:
- Hayatınızı ne olursa olsun içinizdeki küçük çocuğu koruyarak cesurca oynayın. Önemli ve ciddi insanların çizdiği sınırları kendi dünyanızın sınırları olarak koymayın!
Yukarıdaki yıldızların parlaması dileğiyle :)
Küçük PrensAntoine de Saint-Exupéry · Can Çocuk Yayınları · 2015235,7bin okunma
Sabahattin Ali Uzun bir zaman sonra ilk defa yollarımız kesişti. Okurken kendime sormadan edemedim.
Böyle bir adam var olmuş olabilir mi?
Bir adam nasıl sever?
Bir adam nasıl baba olur?
Uzaktaki varlığını nasıl olurda yakın eder?
Onun eserini okurken çok soru sordum sanırım; ama eserin içinden soru sormadan çıkmak imkânsız gibi…
Bu kitabında da eşine ve çocuğuna yazdığı mektupları okuyoruz. Mektuplar tek taraflı sadece
Sabahattin Ali‘nin gönderdikleri eklenmiş.O kadar güzel özenle kurulmuş ki cümleler Ruhum
Sabahattin Ali ’nin Naifliği karşısında yok oldu. Yaşadığı tüm zor koşullara rağmen sevgi dolu sözcükler sarf etmesi. Geleceğe dair daima umudun satırları arasında görebiliyoruz. Özellikle Aliye’ye söylediği “Bana en felaketli günlerimde kitaplarım arkadaş olmuştu.” Cümlesi ben çok etkiledi.
Sabahattin Ali yaşadığı dönemde Hapis cezalarına, yayın yasaklarına hatta maddi zorluklara rağmen çevresindeki tüm insanlara karşı kalemiyle mücadele eden biri olarak görüyoruz. Okuyan herkese sonsuz teşekkür ederim. Tüm okurlara keyifli okumalar dilerim.