Analık böyleydi çünkü. Öyle kendi kendinle konuşmaya da düşünmeye de zaman yoktu analıkta. Bir başıyla kalamazdı insan. Avratlık da böyle değil miydi sanki? Tam bir hülyaya dalmışken yemeğin altını, ütülenecek çamaşırı, paklanacak döşeği, camı, çerçeveyi düşünmek lazım gelirdi. Herifin delik çorabını, yemesini, içmesini, derdini, tasasını düşünmek...